Cumartesi Postası Prof. Dr. Kemal Sayar: Bu bayram ilk kez akraba ziyareti yapmayacağız: El öpmek, sarılıp öpüşmek yok

Prof. Dr. Kemal Sayar: Bu bayram ilk kez akraba ziyareti yapmayacağız: El öpmek, sarılıp öpüşmek yok

Paylaş
Prof. Dr. Kemal Sayar: Bu bayram ilk kez akraba ziyareti yapmayacağız: El öpmek, sarılıp öpüşmek yok

Öyle alışılmadık bir süreçten geçiyoruz ki, kimimiz çok kaygılıyız, kimimiz umudunu yitirmedi. insan, böyle karanlık günlerde bir fenere ihtiyaç duyuyor. Tam da bugünlere ilaç gibi gelecek bir kitap kapı yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. kendi alanında uzman, yedi önemli isim ‘kaygı çağı-Salgın zamanında Ruh Sağlığı’ kitabını yazmak için buluştu ve öngörülerini kaleme aldı. yazarlardan biri olan psikiyatri hekimi Prof. Dr. Kemal Sayar’la hem kitabı hem de bu ölümcül virüs karşısında hayata nasıl tutunacağımızı konuştuk. Alev Gürsoy Cimin / alev.gursoy@posta.com.tr

Bu süreci daha iyi anlamak önemli bir kitap Kaygı Çağı...

Haberin Devamı

Kaygı, sadece pandemi süreciyle ilgili değil modern dönemlerin genel bir ruhsal problemi. Belirsizliğin yaygın olduğu küresel iklimin kucağımıza bıraktığı hastalıklar var. Ama 2019 sonunda Çin’de ilk vakaları görülen ve dünyaya yayılan Covid-19 salgını, çok daha radikal bir belirsizlik içeriyor. Bu alanda araştırma yapan bilim insanları bu tür bir virüs salgınını belki öngörüyorlardı ama geniş kitleler için hayli beklenmedik bir durumdu. Haliyle sarsıcı bir kırılma yarattı.

Şüphesiz ki bir kaygı çağının içindeyiz. Bu kaygı peşimizi ne zaman bırakacak?

Kaygı, insanın peşini hiçbir zaman bırakmaz. Hayret verici şeylerin çağında yaşıyoruz, dünya ve yaşam dinamikleri çabuk değişiyor, eski payandalar aşınıyor. Pandemi özelinde konuşursak, virüsün etkilerinin sönümlenmesi iki yıl sürebilir. Aşı geliştirilmedikçe, dünyadaki bu radikal belirsizlik sürecek.

Haberin Devamı

Covid-19 salgını bitse de ardında enkaz bırakacak gibi görünüyor...

Gündelik hayatımızla sıradan uzlaşımız bozulacak. Psikolojik açıdan birçok alışkanlığımız değişim geçirecek. Hizmet sektörü, evden çalışma düzenini ister istemez deneyimledi. İş yerleri insanlara farklı sosyalleşme imkanları sunuyor ama metropollerde evden işe ulaşımda kaybedilen zaman ve enerji boyutu da var. En yüksek bulaş riski barındıran unsur da bu. Bu yüzden iş yerinde bulunma mecburiyetinin dönüşümlü hale getirilmesi kalıcı olabilir. Onun haricinde uzunca bir süre daha toplu ibadet, eğlence, yas, konaklama alışkanlıklarımız da değişecek.

Bizim kültürümüzde bayramlar önemli yere sahip. Bayramlaşmalar bu süreçte nasıl olmalı?

İlk kez topyekun akraba ziyareti yapmayacağız. Bayramlaşma alışkanlıklarımız; sarılıp öpüşme, el öpme, kucaklama olduğu için bu çok sarsıcı ama gerekli bir tedbir. Görüntülü veya sesli iletişim teknolojileri ilk kez bu kadar hayırlı bir amaca hizmet edecek. Tatillerimiz, düğünlerimiz, mevlitlerimiz çok daha ufak ölçekli olmak zorunda artık. Hatta mümkünse en azından bu yıl hiç yapılmamalı. İnsanın, insanı tehlike olarak algılaması bir süre daha devam edecek.

Haberin Devamı

Yalnız insanları gözetmek hepimizin yükümlülüğü

Eski bayram alışkanlıklarımız, akraba ziyaretleri tamamen bitecek mi sizce?

Akraba ziyaretlerinin tamamıyla biteceğini düşünmüyorum asla. Her şeyden önce yaşlılarımızı ziyaret etmek bizim toplumumuzun payandalarından biri. Bu, bir virüs yüzünden değişmez.

Bu süreçten daha az hasarla çıkmamız için neler önerirsiniz?

Her şeyden önce dostlarımız, yakınlarımız ve sevdiklerimizle iletişimimizi kesmememiz gerekiyor. Onlar bizim can simidimiz, biz de onların. Yaşlılarımız evde kalmak zorundaydı. Kendilerini yalnız hissetmemeleri için onları arayıp hal hatır sormak, imkan dahilindeyse kapıdan pencereden selam vermek, ihtiyaçlarını gidermek onların moralini yüksek tutacaktır.

"Ruhsal problemi olanlar daha kırılgan, karantina sürecinde durumları ağırlaştı"

Engellileri, muhtaç insanları, yalnızları da özel olarak gözetmek gerekiyor. Gerek resmi kurumların gerek sivil toplum kuruluşlarının gerekse bireysel olarak bizim, hepimizin böyle bir yükümlülüğü var.

İnsan, koşullara hem fiziksel hem psikolojik olarak çabuk uyum sağlayan bir tür

Kendimizi toparlamak için bunlar yeterli olacak mı?

İnsan, koşullara hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok çabuk uyum sağlayabilen bir türdür. Hayatta kalabilmemizi sağlayan özelliklerimizden biri bu. Savunma mekanizmalarımız, zihinsel ve ruhsal melekelerimiz bizi sağlam tutuyor. Ben çabuk toparlanabileceğimizi düşünüyorum.

Haberin Devamı

Siz nasıl baş ediyorsunuz bu süreçle?

Benim açımdan çok zorlayıcı geçmedi. Zihinsel faaliyetlere alışkın olan, okuyan yazan insanlar için bir fırsat bile sayılır bu dönem. İş temposunun yoğunluğundan vakit ayıramadığımız meşgaleler ve ailelerimizle beraber olabilmek için bir fırsattı. Bu süreçte ‘Kaygı Çağı-Salgın Zamanında Ruh Sağlığı’ haricinde iki kitap çalışması yaptım. Düzenli olarak yazıp okudum, dostlarımla görüntülü konuştum, yaşadığım site içerisinde hafif yürüyüşler yaptım.

Psikolojik şikayetlerin çok arttığı söyleniyor. Durum nasıl?

Doğru ve bu beklenen bir durumdu. Ruhsal açıdan sağlıklı olan insanlar, bu sürece uyum sağlayabiliyor ama halihazırda ruhsal problemi olan, depresyon, kaygı bozukluğu, kişilik bozukluğu olanlar maalesef çok daha kırılgan oldukları için durumları ağırlaştı. Sosyal çevre, iş ilişkileri, gezip tozma, tabiata karşı oturup sakinleşme imkanları da olmayınca, bu travmayı hafifletecek mekanizmalar da devre dışı kaldı.

Haberin Devamı

Hangi noktada psikolojik destek almalıyız?

Kendimize ya da çevremize zarar verme noktasına geldiğimiz her durumda acilen psikolojik destek almalıyız. Bunun dışında, yaşamımızı etkileyen, yeme içme, uyuma, odaklanma, çalışma, iletişim kurma, hijyen sağlama biçimimizi sekteye uğratan durumlarda da psikolojik destek alınmalıdır.

Belirsizlik insanı tüketen bir şey. “Salgın sona erdi” deseler bile içimizde hep kuşku olacak. Bu belirsizlikle nasıl baş edeceğiz?

Belirsizlik aşamasını atlatmak için içgüdüsel olarak daha fazla bilgi edinmeye meylediyoruz. Salgına dair üst düzey uzmanların konuştuğu programları bu kadar izlememizin bir nedeni de bu. Artık hepimiz düşmanımızı tanıyoruz ve savunma yöntemlerine de vakıfız. Sağlık sistemimizin gücünü ve sağlıkçıların azmini aylardır izliyoruz. Güven bu açıdan çok belirleyici ve sağlık çalışanlarımız şu anda güven endeksinde en tepede. Tedbirlerimizi de aldıktan sonra yapacak tek şey tevekkül.

Sosyoekonomik durum da kaygıyı artırıyor...

İhtiyaçlar hiyerarşisinde en tabanda yer alan beslenme, barınma, güvenlik ve yaşam-sağlık ihtiyaçları karşılanmadan daha üst düzeydeki ihtiyaçlarımızın tatmin edilmesi mümkün olmaz. Sosyoekonomik durumumuz, bu ihtiyaçların karşılanıp karşılanamayacağını belirliyor.

Sosyal devlet, bu en temel insani ihtiyaçların her vatandaş için güvence altına alınması için gerekli. Bu süreçte bir çok insan gündelik kazancından mahrum kaldı, ücretsiz izne çıkarılan birçok çalışan oldu. Devlet bu konuda bazı düzenlemeler yaptı ama normal hayata dönüş aşamasında insanların hayatlarını nasıl devam ettirecekleri halen belirsiz. Tüm dünyayı etkileyen bir ekonomik kriz zaten vardı. Üzerine bir de bu pandemi geldi...

O halde bu süreçte yaşadığımız gelecek kaygısı hayli doğal görünüyor, doğru mu?

Pandemi nedeniyle haklı bir kaygı yaşıyoruz ama bu ruhsal bir problem değil. Ancak bu kaygı, başka hastalıkları harekete geçirirse kontrol altına alınmalı.

Yaşamlarımızı, ölüm karşısında hizaya çekmemiz gerekiyor

‘Yeni normal’in psikolojik kuralları neler olacak?

İhtiyat ve daha yüksek bir sorumluluk bilinci... Yaşamlarımızı, ölüm karşısında hizaya çekmemiz gerekiyor. Hüzünlü bir dolap beygiri gibi aynı rutinde dönüp ömrümüzü tüketemeyiz. Seçim hakkı bile bir lüks gerçekten. Eğer seçim lüksüne sahipsek, yaşamaya değecek bir yaşamı seçmeliyiz.

Zamanlama bizim için çok önemliydi

Kitabı ne kadar sürede, hangi gözlemlerle yazdınız?

Makalelerin yazımı birkaç haftada tamamlandı. Uzmanlarımız; Erol Göka, M. Hakan Türkçapar, Fatih Yavuz, Tayyab Rashid, Mehmet Dinç ve Zübeyde Çakır mesleki olarak çok yetkin insanlar. Aramızdaki dostluğun getirdiği uyumla hızlı ve eşgüdümlü çalıştık. Yayınevi de hızlıca basımı gerçekleştirince okurların eline zamanında geçen bir kitap oldu. Zamanlama bizim için çok önemliydi.