Siyaset 'Pusuda bekleyenlere fırsat vermeyeceğiz'
Paylaş
'Pusuda bekleyenlere fırsat vermeyeceğiz'

Erdoğan grup toplantısındaki konuşmasında Arınç olayına gönderme yaparak "Meselelerimizi kendimiz çözeceğiz. Ellerini avuçlayanlara, pusuda bekleyenlere fırsat vermeyeceğiz. Teşkilatımızın her kademesindeki arkadaşımın düşmanı sevindirmeyeceğine yürekten inanıyorum" dedi

Başbakan Erdoğan ve Arınç grup toplantısından önce Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e verilen devlet nişanı töreni için Çankaya Köşkü'ndeydi. Başbakan Köşk'ten TBMM'ye geçerken Arınç'ın AK Parti grup salonuna gelmediği görüldü.

Erdoğan'ın ise konuşmasının bir bölümünde "Meselelerimizi kardeşlik hukuku çerçevesinde kendimiz çözeceğiz, kendi aramızda konuşacağız. Pusuda bekleyenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Kendi istikbalini başkasının istiklaline bağlayanların heveslerini kursaklarında bırakacağız. Ellerini avuçlayanlara fırsat vermeyeceğiz. Teşkilatımızın her kademesindeki arkadaşımın düşmanı sevindirmeyeceğine yürekten inanıyorum" dedi.

>> ARINÇ NE DEMİŞTİ?

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:

Bugün dünyanın herhangi bir yerinde kendisini Müslüman olarak tanımlayan bir şahıs, üzerine bombaları sarıyor, gidiyor camide, bir kutsal mekanda bu bombaları patlatıyor. Böyle bir gaddarlığı bırakınız Sünniliği Şiiliği islamla da alakası yoktur. Uzaktan yakından alakası yoktur olamaz. Çocuklar kadınlar ölüyor, Kerbela’dan ders çıkarılması gerekirken hemen her gün yeni Kerbelalar yaşanıyor.

'KERBELA ŞEHİTLERİ GİBİ ACI DUYUYORUZ'

Çağın Yezidleri çağın Hüseyinlerini katlediyor. Biz hiçbir zaman Yezidlerin yanında durmadık, Hüseyinlerin yanında durduk. Kerbela faciası Yezid'in iktidar hırsının bir hedefiydi. Şimdi coğrafyamızdaki kanlı mücadele de tamamen birilerinin iktidar hırsıdır. Suriye budur, Irak budur. 1374 yıl önce Yezid'in iktidar hırsı nasıl ki Hazreti Hüseyin efendimizin kanını toprağa döktüyse, şu anda da birileri mazlumların kanını acımasızca toprağa döküyor.

'KUTUP YILDIZI İDİ'

Hazreti Hüseyin bir kutup yıldızı idi. O zaman ne Şii ne Sünni vardı. Bugün de Irak’ta Suriye’de Yemen’de Lübnan’da kendisine hangi sıfatı takarsa taksın, mazlumu katleden Yezid'dir, mazlumun adı da Hüseyin’dir.

Güç savaşlarında şehit olan kardeşlerimiz için tıpkı Kerbela şehitleri gibi acı duyuyoruz. Hem İslam coğrafyasında hem Türkiye’de artık bu güç savaşlarının daha samimi şekilde evet reddedilmesini sorgulamasını vicdanlarıyla bu konuda karar vermelerini bütün Müslümanlardan özellikle istiyoruz.

'GERİYE HİÇBİR ŞEY KALMAZ'

Eğer bizim aramıza başkaları girmezse, fitne odakları sızmazsa, bizi biz yapan değerlerle konuşabilirsek aramızda hiçbir mesele kalmayacak. Alevi ve Sünni kardeşlerimin arasında farklılıklar çok ama çok cüzi seviyededir. Biz aynı medeniyetin ortak mimarlarıyız. Nasıl ki Mevlana ismi silindiğinde bu topraklardan geriye bir şey kalmazsa, Hacı Bektaş ismi silindiğinde bu topraklardan geriye hiçbir şey kalmaz.

'HÜZÜNLERİ BERABER YAŞADIK'

Hüzünleri kederleri birlikte yaşadık. Yakın tarihte yaşanmış Dersim, Çorum, Kahramanmaraş, Gazi Mahallesi gibi acı hadiseler bizim bin yıllık kardeşlerimizi bozamaz. Yezid'in izindeki nifak odakları bizim aramızı açamaz. Birtakım kanlı terör örgütlerinin kışkırtmaları bizim kardeşliğimizi sarsamaz. Biz aracılarla konuşmayacağız. Biz yüz yüze konuşacağız. Var olan her meseleyi Allah’ın izniyle aşacağız.

Aramıza birileri girdiği müddetçe biz sorunlarımızı konuşamayız. Aracılara gerek duymayacağız. Aşık Veysel’in muhteşem dizelerini tekrar söylemek istiyorum:

“Yezid nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ataş
Söndürmektir tek çaresi”

Ateş bizim ateşimizdir, söndürecek olan da biziz. Birilerinin bu ateşi gelip söndürmesini beklemeyeceğiz. Bir olarak, iri olarak, diri olacak ilave ediyorum hep birlikte Türkiye olarak biz söndüreceğiz.

'SİYASETÇİLERİ ARAMIZA ALMAYALIM'

11 yıllık süreçte Alevi kardeşlerimizin sorunlarını ele aldık. Sorunları çözmede tam bir kararlılık içinde olduk. Çözüm yollarını belirledik. Uzlaşılan konularda çözümleri uygulamaya koyduk. En son Nevşehir’deki üniversitemizin adını Hacı Bektaşi Veli Üniversitesi yaptık. Güç devşirme peşindeki odakları aramıza almayalım. İstismarcıları aramıza almayalım. Terör örgütlerini, Alevileri sadece oy deposu olarak gören siyasetçileri aramıza almayalım.

'EKONOMİK KRİZE RAĞMEN…'

Emlak konutun uluslararası yatırımcılara tahsis edilen kısmına, toplam 5 milyar liralık talep geldi. Dolar olarak ifade edersek biz 1,3 milyar arz ettik, 2,5milyar dolar talep geldi. Yerli kısmında ise 650 milyon liralık arza 2,4 milyar liralık talep geldi. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış, Halk Bank ve Türk Telekom’dan sonra üçüncü en büyük halka arz oldu, dünyadaki ekonomik krize rağmen.

'PAHA BİÇİLMEZ DEĞERLERE ULAŞIYORLAR'

Ayrıca Emlak Konut’un arzı 2013 yılında Avrupa’da en büyük üçüncü halka arz işlemi oldu. yarın itibariyle inşallah Emlak Konut’a 3,3 milyar lira nakit girecek. Türkiye’nin bir dönem zarar eden, çok büyük açıklar veren kurumları başta Ziraat Bankası olmak üzere, bugün artık dünyanın en büyük bankaları, şirketleri olarak paha biçilmez değere ulaşıyorlar.

Geçen hafta grup toplantımızın ardından üç AB ülkesini kapsayan ziyaretler gerçekleştirdik. 200 civarında iş adamı heyetiyle üç ülkeyi ziyaret ettik. Muhataplarımızla görüşmeler yaptık.

İKİ ÖNEMLİ GELİŞME

AB tarafından önümüze çıkarılan zorlukları bu ülkelerde etraflıca anlatma imkanı bulduk. İki önemli gelişmeye de şahit olduk. 5 Kasım Salı günü Egemen Bağış ile Cevdet Yılmaz Brüksel’de konferansa katılarak 22. Faslı müzakerelere açtılar. Bu fasıl daha önce Sarkozy’nin engel olduğu beş başlıktan biriydi. 22. Faslın açılmasıyla birlikte AB katılım müzakerelerinde toplamda 35 fasıldan 14’ü açılmış oldu. yeterli mi değil. ümit ederiz ki bu olumlu adım beraberinde ilave olumlu adımlarla güçlenerek AB katılım müzakerelerinin rayına oturmasına katkı sağlar.

'TAM ÜYE OLDUK'

Bir başka önemli gelişmede Ak Parti’nin Avrupa Halk Partisi’ne, buraya gözlemci üyeydi. Bizi çok oyaladılar. 10 yıldır oyaladılar. Aldık, alıyoruz. Maalesef yapmadılar. Geçtiğimiz hafta Avrupa Halk Partisi gözlemci statüsünden ayrıldığımızı bildirdik. Yeni kurulan Avrupa Muhafazakar ve Reformcular İttifakı'na üye olduk. Buraya gözlemci üye değil, tam üye olduk. İttifak için başkan yardımcılığı görevi, bir tanesinin görevini biz üstlendik. Mevlüt Çavuşoğlu bu görevi üzerine aldı.

Güçlü siyasi partiler var. İktidarda olan birçok parti oluşumun içinde yer alıyorlar.

'HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAR'

AK Parti mevcut siyasi teorilerin, kalıpların sınırlarını aşmış bir partidir. AK Parti siyasetin teorisini yeniden yazmış, dünyada siyaset bilimine çok önemli yenilikler katmış bir partidir.

Şu anda Avrupa’da muhafazakarlarda demokratlarda AK Parti’yi kendilerine yakın buluyorlar. Ayrıca sosyal demokratlarda, AK Parti’ye üyelik daveti yapıyorlar. Bu AK Parti’nin şekilsiz, sınırları belli olmayan bir yapı olduğu anlamına gelmez. AK Parti kökü mazide olan, ta büyük Selçuklu’ya Osmanlı’ya kadar dayanan, cumhuriyet ile beraber yükselen bir davanın çınarın kollarından biridir.

AK Parti ilkeleri olan, sınırları olan, kırmızı çizgileri olan bir partidir. AK Parti ecdadından miras devraldığı bu medeniyeti geleceğe taşıyan bir partidir.
Bizi anlamayanlar bizim hadiseler karşısında takındığımız tavırdan dolayı hayal kırıklığına uğrar.

'MARMARAY GİBİ PROJELER YAPILSIN'

1994’te belediye başkanlığını kazandığımızda birileri şaşırdılar. Böyle bir sonucu beklemiyorlardı. Sonra bunu kabullendiler. Ancak şunu söylemeye başladılar. Bunlar çöp toplasın, bunlar yol inşa etsin, trafik sorununu çözsün, park yapsın, bahçe yapsın. Bu kadarla yetinmemizi istediler.
Aynı sorunu iktidar olduğumuzda ve sonrasında da yaşadık. Şimdi de aynı şeyleri söylüyorlar. Hükümet okul yapsın, konut yapsın, hızlı tren hatları inşa etsin, en son Marmaray gibi projeler yapsın. Enflasyonla işsizlikle mücadele etsin

Saadet zincirine dönüşen ekonomik sisteme neşter atmasın dediler. Faiz lobileriyle uğraşmasın dediler. Anayasaya dokunamazsınız, yargıyı milletin yargısı yapamazsınız dediler. Bunlara rağmen hadi anayasa uzlaşma komisyonu kurulsun diye bir davet oldu, dört parti iştirak ettiler. Bize teklif geldi, biz sizin aynı oranda iştirak etmesini istiyoruz dediler. Biz ne dedik? Yahu olsun dedik tamam. Bizim 326 milletvekilimiz vardı. Ana muhalefetin 151-152. Diğerinin 51-52. Diğerinin 27-28. Yahu kardeşlerim Allah aşkına 326 ile biz üç tane temsilci veriyoruz, 27-28’le, 51-52’yle, 151-152’de.

'BİZ BUNU DA KABUL ETTİK'

Böyle bir Taksim kurtlara kalsa onlar bile böyle bir Taksim yapmazdı. Biz bunu da kabul ettik. Eyvallah dedik. Kabul ettik de ne oldu? şu ana kadar 60 madde üzerinde mutabık kalındığını söylüyorlar. Ben ne dedim? Daha 48’deyken, açıklama yaptım. Dedim ki 48’de mutabık kalındı bu maddelerle ilgili bunları hemen meclis’ten geçirelim. Dediler ki olmaz. Yahu tamam da yapmaya niyetiniz yok mu kardeşim? Mesafe alalım. Bak anayasamız peyderpey güç kazanmış olur. Hayır istemezük.

Aradan bir süre geçti ana muhalefetin başkanı kalktı bir şey söyledi. Dedi ki, 60 maddede bir uyum var. meclis’ten çıkarabiliriz. Dedi mi bunu? Ben milletime sesleniyorum. Bunu dedi mi, dedi. Bunu çıkarmaya hazırız dedi. Zaten dört siyasi partinin bu 60 maddede imzası var.

'DEDİM Kİ ARKADAŞLARA...'

Ben tabi ne yapayım, dedim ki arkadaşlara, hemen gidin ziyaret edin. Gelin bu işi yapalım. MHP zaten benim kapım kapalı diyor. Zaten hiçbir zaman açık olmadı ki hep kapalı. Ve dedik ki gidin görüşün. Arkadaşlarımız gittiler, görüştüler. Neticesinde aldıkları cevap değerlendirelim, bir hafta sonra biz sizi ziyarete gelelim. İadei ziyaret gerçekleşti, cevap şu. Dört siyasi parti eğer ittifak edersek ancak bu görüşmeyi yapabiliriz.

Allah allah, dört siyasi partinin burada imzası yok mu? Dört siyasi parti bu işin Meclis’te görüşülmesine evet demiyor.

Yani diyelim ki 550 kişilik parlamentoda, 27-28 kişi böyle bir değişikliğine evet demezse biz anayasa değişikliği yapmayacak mıyız? Biz 26 maddelik teklifi kendi grubumuzla, millete gittik millet de yüzde 58 ile evet dedi.

'CHP'NİN NE OLDUĞUNU MİLLETİM ANLASIN'

Şimdi ben CHP’ye diyorum ki eğer dürüstseniz, samimiyseniz, sizin söyleyeceğiniz tek şey var. dört siyasi partinin imzası var. Gelirseniz gelirsiniz, gelmiyorsanız biz kalkarız iktidarla beraber Meclis’te bunu görüşürüz, 60 maddeyi Meclis’ten geçiririz, yasal hale gelmiş olur.

Diyorum ya akşamdan sabaha her zaman aynı anlayış. İşte şimdi burada genel başkanları bu açıklamayı yapıyor, ardından gelen heyet dört parti beraber olursak Meclis’te görüşürüz diyor. Meclis’e gelmeyip kaçıyorsa, gel bu işi çözelim. Milletim ne derse biz oyuz, ama CHP’nin de ne olduğunu milletim anlasın.

'RÜZGAR ÖNÜNDE SALLANANDAN BİR ŞEY OLMAZ'

Biz mühendis, müteahhit değiliz. Bu milletin tercihiyle iş başına gelmiş, emaneti omuzlarında taşıyan bir hükümetiz. Bu milleti ilgilendiren her mesele bizim derdimizdir, meselemizdir.

İşte demokratikleşme paketi. İdari olanları hemen çıkarıyoruz dedik, çıkardık. Şimdi yasa değişikliğini de Meclis’e getiriyoruz. Biz verdiğimiz sözün arkasında dururuz. Ne aldanan olacağız, ne aldatan olacağız.

Siyasi parti olarak hem ülkenin hem dünyanın sorunları hakkında biz görüş bildiririz, tarafımızı da belli ederiz. Şunu unutmayın, efendim ben taraf değilim. Bu oyunlara gelmeyin. Güzel bir söz var. bitaraf olan, bertaraf olur. Omurgalı olacaksın omurgalı. Omurgasızdan bir şey olmaz. Rüzgar önünde sallanandan bir şey olmaz.

Milletin çirkin gördüğünü siyasi parti olarak biz de çirkin görürüz. Kötü gördüğünü kötü görürüz. Anayasa ve yasa çerçevesinde milletin bize verdiği yetkiyi kullanır, ne gerekiyorsa onu yaparız. Eğer parti olarak bir şeyi kötü görüyorsak bununla mücadele ederiz.

Biz bir şey söyledik. Bize sadece ve sadece millet istikamet çizer. Bizim rotamızı sadece millet belirler dedik. Bir adım atarken biz sermaye medya ne der diye bakmayız. Çekinemeyiz. Aydınlar yazarlar içerde dışarda lobiler nasıl tavır alacak diye istikametimizi değiştirmeyiz. Artık bu bedeli biz bu millete ödetmeyeceğiz.

'BİZİ AZARLAYACAK YETKİYE SAHİP DEĞİL'

Hiç kimse parmağını kaldırarak bizi azarlayacak yetkiye sahip değildir. O günler geride kalmıştır. Hem aziz milletim hem de her bir kardeşim, göğsünü gere gere bu gurur kibir abidelerine siz kim oluyorsunuz cesaretini göstermelidir.

Aman şu bizi eleştirecek, varsın eleştirsin. Aman şunlar tavır alacak, varsın alsın. Bizi millet bağlar millet. Arkamızda millet olduğu sürece korkmayacağız. Eğer çekinirsek o milletin emanetine ihanet etmiş oluruz.

200 yıldır bu millete istikamet dayatılıyor. Seçenek konulmuyor. Milletin değerleri dikkate alınmıyor. Bu doğru millete baskıyla şiddetle dayatılıyor. Devlet özellikle de tek parti döneminde millete yaşam tarzı dayatıyor, kılık kıyafetten sakal bıyığına okuma yazmasına sınır çiziyor. Bu millete tek tip yaşam tarzı dayatılırken, aziz milletimizin önüne seçenekler koyduk. Birden fazla tercih koyduk.

'OKULDA SEÇMELİ DERS VAR'

Okulda çocuğun Kuran-i kerim mi öğrensin istiyorsun, okulda seçmeli ders var. öğrenmesini istemiyorsan da seçmezsin. Okulda çocuğun hazreti peygamberin hayatını öğrenmesini istiyorsan dersi seçersin, istemiyorsan seçmezsin. 4+4+4 seçeneğinde okullar arasında tercih hakkı getirdik. İstediğin okulu seçersin. Finlandiya isveç’i gezerken 5+3’ün intihar olduğunu, 4+4+4’ü nereden buldunuz diye sordular. Ama bizde eğitimci geçinenler 5+3’ün verimli olduğunu savunuyorlar.

Farklı dil ve lehçeleri öğrenmek mi istiyorsun, ister seçersin ister seçmezsin. Kamuda ister başı örtülü ister başı açık gelirsin. Meclis’e ister başı örtülü ister başı açık gelirsin.

Her alanda her konuda dayatmaları kaldırıyor, yaşam tarzı dayatmasını ortadan kaldırıyor milletimizin önüne tercihler getiriyoruz.

'DİKKAT EDİN...
'

Elbette çoğunluğun azınlığa hükmetmesine karşıyız, ama asıl azınlığın çoğunluğa hükmetmesine karşıyız. Dikkat edin attığımız her adımda ağzımızdan çıkan her cümleyle birlikte, bir koronun yaşam tarzımıza müdahale ediyor diyerek kampanya başlatıyorlar.

Senin 200 yıldır sahip olduğun haklara, bu milletin tamamı kavuşuyorsa bu normalleşmedir. Zincirleri prangaları parçalayarak kölelikten kurtulamazsınız. En başta zihninize dilinize takılmış zincirlerden kurtulacaksınız. İnandığınız neyse onu cesaretle savunacaksınız. Kimseniz o olacaksınız, en başta vicdanınızın kalbinizin sonrada mensubu olduğu milletin ne dediğine bakacaksınız.

Bırakın eleştirsinler. Yunus Emre’nin dediği gibi bırakın gülsünler, yeter ki hak bizim olsun.

ARINÇ'A CEVAP

Meselelerimizi kardeşlik hukuku çerçevesinde kendimiz çözeceğiz, kendi aramızda konuşacağız. Pusuda bekleyenlere asla fırsat vermeyeceğiz. Kendi istikbalini başkasının istiklaline bağlayanları heveslerini kursaklarında bırakacağız. Ellerini avuçlayanlara fırsat vermeyeceğiz. Teşkilatımızın her kademesindeki arkadaşımın düşmanı sevindirmeyeceğine yürekten inanıyorum.

7

Haberin Devamı