Ramazan Nükte ustası meddahlar

Nükte ustası meddahlar

Paylaş
Nükte ustası meddahlar

Meddahlık tiyatronun olmadığı çağlarda halkı eğlendirmek, hoş vakit geçirtmek için, öğretici, ders ve ibret konuları, komik fıkra ve hikayeler içinde ustalıkla işleme sanatıdır. Her akşam farklı hikayeler anlatan meddahlar, hikayelerini nüktelerle süslerlerdi.

Fatih Sultan Mehmet döneminde Mustafa, Balaban ve Ömer isimli meddahların taklitli hikayeler anlattıklarını biliyoruz. Yavuz Sultan Selim de meddahlara aynı ilgiyi göstermiş ve Nakkas Hasan ve Çokyedi Reis isimli meddahlara sarayında yer vermiştir. Fakat meddahlık sanatının en çok revaç gördüğü dönem III. Murat devridir. Meddah Eğlence ile Meddah Cenahi bu devirde oldukça servet yapan iki meddahımızdır.

Haberin Devamı

Destan, türkü ve mani

IV. Murat’ın ‘Tıflı’sı da çok meşhurdu. Huzurda anlattığı hikayelere padişahı da karıştırırdı. Meddahlık gerçekten çok zor bir sanat dalıydı. Herşeyden önce hafızanın çok kuvvetli ve dilin her türlü taklitlere yatkın olması gerekirdi. Her akşam başka bir hikaye anlatabilmek ve ilgiyi aynı ölçüde tutabilmek önemliydi. Meddah bunun için gerektiğinde destan okurdu. Ayrıca koşma koşar, türkü mani yakar ve söylerdi. Genellikle kapalı yerlerde yüksekçe bir sandalyede otururarak başlardı. Alacalı çevresini sol omuz üzerine atar, sopasını üç kere yere vurduktan sonra, “Hak dostum hak!” tekerlemesi ile hikayeye girerdi. Mendiliyle terini siler, gerekirse taklitlerini yaptığı kılıkları sembolize etmek için başına bağlar, bazen dürüp dürüp bir şekle sokarak çengi oynatırlardı.

Haberin Devamı

Sururi Efendi hikayeleri

Yanı başında bir zembili olurdu. Kimin taklidini yapıyorsa zembile uzanır ve o şahsın serpuşunu başına geçirirdi. Sururi Efendi’nin hikayeleri toplum hayatının belli safhalarındaki taklit unsurlarını buluş ve seziş bakımından meddahlık sanatının harika örneklerindendir. Olayları ince nüktelerle süsler, müstehcene kaçmaz ve anlatımda farklı bir üslup kullanırdı.

Günün ayeti

Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, “Şu helaldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler. (Nahl, 116)

Günün hadisi

Yalan söylemekten de kaçının. Çünkü yalan kişiyi günaha; günah da Cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye neticede Allah katında “Kezzab” (çok yalancı) olarak yazılır.

KADIN EĞLENCELERİ

Eski ramazanlarda, erkekler kadar kadınlar da eğlenirlerdi. Belki erkeklerden daha da fazla. Çünkü, ramazanlarda erkekler hoşgörülü olurlar, eşlerinin gece misafirliklere gitmelerini, eve misafir davet etmelerini, bir ramazan hakkı olarak kabul ederlerdi. Ramazanlarda kadınlara tanınan eğlence hakları; tiyatrolara, orta oyunlarına gitmekti. Bazı erkekler, eşlerinin Şehzadebaşı, Direklerarası piyasa gezintilerine çıkmalarına izin verirlerdi. Ramazan gecelerinde kadınların en tatlı eğlenceleri, kendi aralarında toplanmalarıydı. Bir gece Ayşe Hanım’da, ertesi gece Salih Efendi’nin eşi Zehra Hanım’ın evinde toplanırlardı. Erkekler teravihten çıkar çıkmaz; kadınlar fenerlerini yakarak, yanlarına çocuklarını, kaynanalarını, varsa elti ve görümcelerini, hala ve teyzelerini alarak, kalabalık bir kafile halinde Aşye Hanım’ın ya da Zehra Hanım’ın evinin yolunu tutarlardı. Kadınlar bu toplantılarda, kendi aralarında fıkralar anlatarak gülüşürler, fincan gibi oyunlar oynarlar, keten helvası, kestane pişirirler, kapıdan boza alıp içerlerdi. Kadınların bu gece eğlenceleri de sahura kadar devam ederdi.

Haberin Devamı