Glokom'un tanısı geç konuluyor, görme hasarı geriye dönük tedavi edilemiyor! Bu göz hastalığına çok dikkat!

Genellikle bir belirti vermeden ilerleyen göz tansiyonunun (glokom) Türkiye’de görülme oranı yaklaşık yüzde 2 ancak tanı konmuş hastaların oranı yüzde 25 ile 30’larda seyrediyor. Sadece 50 yaş üstünde değil yeni doğan bebeklerde de görülebilen glokom ile ilgili en önemi sorun, tanı konmada geç kalınması. Bu durumda geriye dönük görme hasarını geriye döndürmek mümkün değil. Hayat boyu tedavinin sürmesi gereken glokomda hastaların yapabileceği egzersizler konusunda bile uzmanlar uyarıda bulunuyor. Tanısı konmamış glokomlu hasta sayısının oldukça fazla olduğunu vurgulayan uzmanlar glokom göz sağlığı sorunu hakkında merak edilen 8 soruyu yanıtladı. Halk arasında “göz tansiyonu” olarak bilinen glokom, belirti vermeden ilerleyen kalıcı görme kaybına neden olabiliyor. Glokomu sessiz bir tehlike olarak tanımlayan Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Naci Sakaoğlu, “Glokom, görülmesini engelleyebileceğimiz bir hastalık değil ancak erken tanıyla, glokoma bağlı görme hasarını durdurmak mümkün. Bu yüzden özellikle riskin daha yüksek olduğu 45-50 yaş aralığından itibaren düzenli göz muayeneleri ihmal edilmemeli” açıklamasında bulunuyor.Genellikle bir belirti vermeden ilerleyen glokomun Türkiye’de görülme oranı yaklaşık yüzde 2 ancak tanı konmuş hastaların oranının yüzde 25 ile 30’larda seyrettiğini belirten Dr. Naci Sakaoğlu, tanısı konmamış glokomlu hasta sayısının oldukça fazla olduğunu vurguladı. Dr. Sakaoğlu, glokomla ilgili merak edilen 8 soruyu yanıtladı. Hastalığın nedenleri, aynı zamanda risk faktörlerini de ortaya koyuyor. Göz içi basıncı yüksekliği, 50 yaş üzerinde olmak, ailede glokom öyküsü yani genetik yatkınlık, diyabetik retinopati, santral retinal ven dal tıkanıklığı, üveitler, oküler travmalar gibi birlikte seyreden başka göz hastalıklarının varlığı, uzun süre kortizon kullanımı, Kanada, Grönland gibi arktik bölge hastalıkları, Doğu Asya halklarında dar açılı glokomun sık görülmesi gibi coğrafik bölge etkisi faktörleri glokom açısından risk oluşturabiliyor. Glokom tanısı için dikkatli bir göz muayenesi şart. Tonometri adlı cihazla göz içi basıncı ölçülürken, görme alanı muayenesi ile çevresel görmede bir hasar olup olmadığı inceleniyor. Kornea kalınlığı ölçülüyor, göz siniri ve retina damarlarının daha ayrıntılı analizleri için gerekirse tomografik incelemeler de yapılıyor. Tedavideki en temel amaç; hastalığın yol açtığı görme kaybını, göz siniri hasarındaki ilerlemeyi durdurmak. Bu nedenle o ana kadar oluşan göz sinir hasarı ve görme kaybı geriye dönük olarak düzelmiyor. Tedavi için; göz sinir hasarına yol açmayacak, hastalığın ilerlemesini durduracak göz tansiyonu seviyelerine ulaşma hedefiyle bazı ilaçlar (çoğu göz damlası) ve/veya cerrahi teknikler, lazer uygulamaları kullanılabiliyo. Çoğu hastada başarılı olan bu tedavilerin yetersiz kaldığı durumlarda, lazer ve cerrahi tekniklere de başvurulabiliyor.Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Naci Sakaoğlu, tedavi süreci hakkında şu uyarıda bulunuyor:Unutulmamalıdır ki; glokom tedavisi ömür boyu devam edecek bir tedavidir ve bu sayede görme kaybının ilerlemesi önlenir. Düzenli egzersiz göz tansiyonunu geçici olarak düşürüyor, ancak anaerobik egzersizden kaçınmak gerekiyor. Yani koşarken, bisiklete binerken aniden hızlanmak, mekik, barfiks gibi hareketler, ağırlık kaldırmak, baş aşağıya gelecek şekilde yapılan skuba diving ve bungee jumping gibi sporlar göz içi basıncını yükselttiği için glokom açısından zararlı bulunuyor ve göz hastalıkları uzmanları tarafından glokom hastalıklarına önerilmiyor. Anne ya da babası akraba olan ve ailede körlük öyküsü bulunan, bir ya da iki kardeşi glokomlu doğan bebeklerde doğumsal glokoma rastlanabiliyor. Göz tansiyonunun anne karnında artması henüz yumuşak olan göz küresinin dış kabuğunun genişlemesine ve bebeklerin büyük gözlü doğmalarına neden oluyor.Ayrıca göz mavimsi renkte, kornea mat oluyor. Bu bebekler ışıktan kaçınıyor ve gözleri aşırı sulanıyor. Vitamin ve mineral takviyelerinin glokom tedavisinde yeri bulunmuyor. Ancak bazı vitaminlerin ve magnezyumun ana tedaviye ek olarak fayda sağladığına dair bazı bilimsel çalışmalar var. Buna rağmen günlük tedavi pratiğinde henüz bir kural haline gelmiş değil. Göz basıncı 22 mmHg üzerinde olduğu halde glokom olmayan kişiler oküler hipertansif olarak tanımlanıyor ancak bu bir hastalık değil. Ancak göz basıncı diğer insanlara göre yüksek olduğu için glokom olma riski taşıyorlar. Bu nedenle düzenli olarak göz muayenesi olmaları göz tansiyonunun erken teşhisi için önem arz ediyor. Glokomlu hastalarda göz basıncı genellikle 20 mmHg ve üzerinde. Glokomun bu tipinde ise göz basıncı 20 mmHg’nin altında seyrediyor. Normal basınçlı glokom yavaş ilerleyen bir glokom tipi ve tedavisi ise oldukça zor. Kan ve damar hastalıklarıyla yakın ilişkisinden dolayı tedavisinin bu açıdan da desteklenmesi gerekiyor.