Duygusal beslenme nedir? Nasıl baş edilir? Duygusal beslenmeyi durdur!
Aç olmadığınız halde kendinizi buzdolabının karşısında buluyorsanız, bunu da genelde üzgün, sıkılmış veya mutlu, heyecanlı olduğunuz zamanlarda yapıyorsanız, bir yerlerde bir yanlış var demektir. İçinizi nelerle dolduruyorsunuz ama aslında gerçekten neyle doldurmaya ihtiyacınız var, gelin düşünelim.
YEKBU KÖSEOĞLU
Duygusal yeme, aç olmadığınız halde duygularınızı düzenlemek için yemektir. Fiziksel açlığımızı tatmin etmek yerine, duygularımızı tatmin etmek için yeriz. Ancak duygular yemekle tatmin edilemez. Problemler halen çözülmeyi bekler. Bir de üstüne şuursuzca yemeyle alınan kaloriler, yoğun bir suçluluk duygusu yaratır. Duygusal yemede, kişi bir anda (uzun süre aç kalmış olmamasına rağmen) çok yoğun yemek yeme ihtiyacı duyar. Yeme isteği belli grup yiyeceklere karşıdır. Doysa da tatmin olmaz. Yedikten sonra çok yoğun pişmanlık ve suçluluk duyar. Fiziksel açlıkta ise kişi kademeli olarak acıkır. Fiziksel açlığını gidermek için yemek yiyen kişinin karnı doyar ve “Tamam” der. Doyduğunu bilir.
DOĞRU NEFES DOSTUMUZ
Nefes teknikleri hakkında son yıllarda birçok kitap yazılmakta ve çok sayıda çalışmalar yapılmaktadır. Duygusal yeme ile baş etmede en büyük destek kaynaklarımızdan biri ‘doğru nefes teknikleri’dir. Çok genel olarak bahsetmek gerekirse rahat bir koltuğa oturun, gözlerinizi kapatıp bir elinizi karnınızın üstüne koyun. Sadece alacağınız nefese konsantre olarak, burnunuzdan aldığınız nefesi karnınıza (diyaframınıza) dört kademede doldurun. (İçinizden dörde kadar sayın) ve dört kademede nefesi ağzınızdan verin. Toplam üç dakika sonra daha sakinleşmiş olacaksınız.
DUYGULAR YEMEKLE DOYMAZ (FARKINDALIK)
Birçoğumuz, stresten uzaklaşmak veya üzüntü, yalnızlık hissi ve sıkılmışlıkla baş etmek için yemek yeriz. Ağlayan bebeği susturmak için ilk akla gelen onu beslemeye çalışmaktır. Aç veya tok olduğuna bakılmaksızın bebekler ve çocuklar huzursuzlandıklarında ağızlarına bir şeyler vermek neredeyse adettendir. Mesela yolculuklarda çocukların dikkatini çekebilmek için yiyecekten yararlanmaya gerek yoktur çoğu zaman. Hazırlayacağınız sürpriz çantasına küçük yapbozlar, yapıştırmalar, takılıp çıkarılan oyuncaklar ve isterseniz az miktarda sağlıklı atıştırmalık konulabilir. Çünkü çocuğunuzun şöyle bir öğrenme yapmasını istemezsiniz: “Sıkılmışlığı giderebilmenin yolu yemek yemektir!” Yemek, bizim kültürümüzde birçok hayat olayıyla da eşleşmiştir. Bizler sevinince yeriz. Misafirliğin bel kemiği yemektir. Vefat ardından yemek yeriz. Düğünlerde ve doğumlarda yemek olmazsa olmazdır. Bunlar, yemek yemenin altını, bazen ihtiyaç olmaktan öteye götürür şekilde çizmekte ve aç olmadan yemeyi, ihtiyaç fazlası yemek yemeyi pekiştirmektedir.
BIZI YEMEĞE GÖTÜREN ŞEY DÜŞÜNCE
Bizi yemeğe götüren şey nedir, biliyor musunuz? Düşüncedir! Çünkü çoğumuzun negatif bir duyguda kalmaya tahammülü yok. Oysa negatif duygularımız acil değildir. Önce duygularımızı tanımlamayı öğrenelim. Üzgün müyüm? Sadece şaşırdım mı? Kızgın mıyım? Sonraki basamak ise bu duygunun önündeki düşünceyi fark etmektir. Bu durumun içinde sakince kalabilirseniz, baş etme mekanizmalarını bulabilirsiniz. Aksi takdirde, anlık, hızlı bir mutluluğa geçiş yolu gibi görünen ve bir kalori deposu olan tatlıyı midenize indirebilir, bittiğinde de o kötü düşünce, o kötü duygu ve beraberinde yemiş olduğunuz tatlının şuçluluğu ile baş başa kalırsınız.
DÜŞÜNCEYI DEĞIŞTIREREK NASIL SAKINLEŞECEĞIZ?
Öncelikle, duygunuzu tanımlayın: “Aç değilim, sadece kendimi kötü hissediyorum!”, devamında da “Kendimi kötü hissettiğim için yemeyeceğim” deyin. Yedikten sonrasını hayal edin. Mutluluk anı ne kadar sürecek? Bir diğer önemli nokta ise duygusal yeme ile baş ederken, kendinize asla yiyecek seçeneği sunmayın! Unutmayın, bu noktada nelerle sağlıklı besleneceğinizi değil, duygusal beslenmeyi nasıl durduracağınız konusunun üzerindeyiz. Sıkıntı ve yemek arasındaki bağı kopartmak ise en büyük hedefimiz!
HAYATININ İÇİNE BİR BAK DUYULARIN ETKİN KULLANIMI
Hayattan zevk alabilmeniz için, öncelikle hayata dokunabiliyor olmanız, içinde yaşıyor olmanız gerekiyor. Dijitalleşen dünyada yaşamıyor, yaşıyormuş gibi yapıyoruz. Oysa insan, doğa ile iç içe olmaya ihtiyaç duyar. Fakat içindeki ses dinlenmedikçe cılızlaşır. Anda kalmak, o anı koklamak, duymak, görmek, aklınızdan geçenleri fark etmek, duygunuza yansıyışını hissetmek, dokunmak ve sezmek bize yaşadığımızı hissettirir. O anda kalabildikçe nelerden zevk aldığımızı fark edebiliriz. Yepyeni iyi hissediş yolları bulabiliriz. Bu, hayatımızın her parçasına fayda sağlar. Sıkıntı, kaygı gibi kötü hissettiğimiz duygularla baş edebilmek için veya mutluluk gibi bizi heyecanlandıran güzel duyguları doğru yönetebilmek için yemek yemeye değil, durumun kendisiyle uyumlu başka davranış kalıpları geliştirmemize yardımcı olur.
HAYATINIZIN İÇİNE BİR BAKIN. KEŞİF YOLCULUĞUNA ÇIKMANIZIN BELKİ DE TAM ZAMANI GELMİŞTİR!
Sadece önünde durduğu için çerez yiyor olabilirsin, fark et! Bilinç dışı yemek yeme. Yediğine odaklan. Yavaşla... Yediğin miktarı kontrol et.
Bedeninden nefret etmeyi durdur ki, duygusal yemeyi durdurabilesin. Yoksa duyduğun utanç tekrar yeme sarmalına girmene sebep olabilir.
Eğer fiziksel açlık hissetmiyorsanız ama bir şey yemek istiyorsanız, sadece bir dakika aklınızın içinde neler oluyor bir bakın. Reddedildiniz mi? Yalnız mı hissediyorsunuz? Hata yaptığınızı mı düşünüyorsunuz? Bunlar ve benzeri olumsuz düşünceler, olumsuz duygular yaratır. İşte bu kötü düşünceleri değiştirip duygularımızı yönetmenin tam sırası.