'ŞİDDET DEĞİL DAYAK BU'
Peki hem dayak yemek, hem de olayın akabinde şikâyetçi olduktan sonra bir tartışmanın ortasında kalmak: “Sıla şiddet gördü mü, görmedi mi? Morluklar var mıydı, yok muydu? Ahmet kültablası attı mı kafasına, atmadı mı? Şiddete uğradıktan sonra şarkı söyleyip eğlendi mi, eğlenmedi mi? Adli Tıp rapor verdi mi, vermedi mi?” Bütün bu manipülasyonların ortasında kalmak insanı nasıl etkiliyor? Bir sürü bilgi kirliliği ve çarpıtma var. Ne hissediyor insan?
Zifiri karanlık bir odada böyle bir köşeye sinmiş biri gibi hissediyor insan kendini! Bu kadarını tahmin etmedim açıkçası. Hiç kimse edemez. Biz güvenmek isteriz karşımızdakine. Ben öyle bir insanım. Şaştım kaldım. Dolayısıyla, “Yok artık, daha neler söylenecek, yazılıp çizilecek!” gibi bir noktaya geldim. Bütün bunlar da şiddetin başka bir türü. Bitmiyor şiddet yani. Şiddet de demeyelim ya, dayak bu... Bence bu böyle söylenmeli. Kadına şiddet, erkeğe şiddet, hayvana şiddet falan değil, dayak bu! Ve bu, dünyanın en insafsızca ve vicdansızca şeyi...