8- Bir Son Duygusu - Julian Barnes
Julian Barnes'ın son romanı, yazarın önceki birkaç yapıtında da görüldüğü üzere, Barnes'ın yazarlığının gitgide ana öğesi haline gelmiş olan 'anımsama yoluyla hayatı irdeleme' izleğinin çarpıcı bir açılımıyla başlıyor. Hikâyenin ana kahramanı Tony Webster, 40 yıl önce yaşadığı bazı olayları anımsar ve onları zihninde gelişigüzel bir sıraya dizer. Ne var ki, başlangıçta sıradan bir şey gibi görünen bu anımsama, Tony Webster'in kendisine bir günce bırakıldığını öğrenmesiyle birlikte, kahramanın hayatını durmadan sorguladığı ve sonunda kendi kişiliğine ilişkin karamsar sonuçlara varacağı acımasız bir kimlik arayışına dönüşecektir.
Emekli bir tarihçi olan ve şimdi pek etliye sütlüye karışmadan, hayatını tek başına sürdüren Tony Webster, geçmişinde bir kez evlenip boşanmıştır; Susie adında, iyi anlaştığını söylediği yetişkin bir kızı vardır. Günün birinde, bir avukattan aldığı bir e-postayla, 40 yıl önceki kız arkadaşı Veronica Ford'un annesinin ona vasiyetinde bir günce bıraktığını öğrenir ve şaşırır. Güncenin gerçek sahibiyse 40 yıl önce birlikte aynı okula gittiği, birçok yaşantıyı ve fikri paylaştığı ama ne yazık ki sonunda, kız arkadaşı Veronica'yı elinden alıp sonra da beklenmedik bir şekilde 'sahneden çekilmiş' olan Adrian Finn'dir. Aralarında geçen olumsuzluklara karşın, zekâsına ve hayatı derinlemesine kavrayışına hayranlık duyduğunu söylediği ve evet, artık 'sahnede olmayan' Adrian Finn…
Tony Webster, kendisine ait olduğunu ileri sürdüğü bu günceyi Veronica'dan ister ancak Veronica kabul etmez. Birkaç kez buluşurlar ve her buluşmalarında, Veronica'nın keskin sözlerinin yüzünde patladığını hisseder: "Anlamıyorsun işte. Hiçbir zaman anlamadın ve asla da anlamayacaksın!"…
Tony Webster'ın bir türlü anlayamadığı şey nedir? Tony'nin hayatla ne alıp veremediği vardır? Yoksa, hikâyesinin sonunda düşündüğü gibi, her yerde 'kargaşa' mı vardır?
Julian Barnes'a Anglosakson dünyasının Nobel'i sayılan The Man Booker 2011 Ödülü'nü kazandıran ve artık çok iyi tanıdığımız ironi anlayışının damgasını taşıyan 'Bir Son Duygusu', belleğin sonsuz değişkenliği, geçmişi yeniden inşa etmek denilen o devasa insanî tutku ve her şeyden önce de, hayatın anlamı üzerine bir roman
Ayrıntı Yayınları
160 sayfa
20 TL