Gündem Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz ilk kez canlı yayına çıktı

Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz ilk kez canlı yayına çıktı

Paylaş
Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz ilk kez canlı yayına çıktı

2 Ekim'de Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu'na giren ve bir daha çıkamayan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, yaşananları Habertürk'te anlattı. Hatice Cengiz, Kaşıkçı'nın vasiyetinin Medine'ye defnedilmek olduğunu bildiğini hatırlatarak, "Eğer cenazesi bulunursa Medine'ye defnedilmesini bekliyoruz" dedi

Dünya ve Türkiye gündeminin en önemli başlıklarından biri olan Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili yeni detaylar ortaya çıktı. Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, katıldığı canlı yayında, olayın gerçekleştiği günden bugüne kadar yaşananları tüm detaylarıyla anlattı. Hatice Cengiz, olay sonrası Trump'ın kendisini Amerika'ya davet ettiğini ancak kendisinin gitmeyi düşünmediğini söyledi

Haberin Devamı

İşte Hatice Cengiz'in sözlerinden satır başları:

Rahmetliye, ailesine ve Suudi Arabistan halkına başsağlığı diliyorum. Üniversite öğrenimim dolayısıyla iyi derece Arapça biliyorum. Arap Baharı yıllarında, bildiğim dil ve bilgilerim doğrultusunda sahada olmayı tercih ettim. Çünkü bu alan karanlık bir alandı. Hakkında çok bilgi olmayan bir alan. Ben de sahada olup, bölgedeki ayrılıkların sebeplerini incelemek istedim.

CEMAL KAŞIKÇI İLE NASIL TANIŞTI?

Arap bölgesindeki mezhep ayrılıklarının nasıl insanları kutuplaştırdığını ya da ayrıştırmadığını öğrenmek istedim. O bölgede yaşanan Arap Baharı'ndan sonra Körfez bölgesini daha sık takip etmeye başladım. Cemal Bey'le de bu şekilde tanıştık. Kısa bir tanışma faslından sonra çok verimli bir söyleşi yaptık. Avrupa'da ve Amerika'da çok tanınan Kaşıkçı söyleşisini yayınlayamadık. Sonra Cemal Bey'le tekrar iletişime geçtim. Türkiye'ye gelince daha detaylı konuşmak istedim. Önce mesleki bazlı olarak yakınlaştık. Cemal Bey buraya geldiğinde beni görmek istediğini ve yaptığım işe duyduğum saygıdan etkilendiğini bana hissettirdi.

Haberin Devamı

Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, canlı yayında zaman zaman gözyaşlarına hakim olamadı

Akabinde Türkiye'ye geldi ve görüştük. Çok yoğun bir programımız olduğu için, çok hızlı bir görüşme gerçekleştirdik. Daha özel sorular üzerinde birbirimizle iletişime geçtik. Bu özel görüşme, yaşayacağımız ilişkinin temellerini attı. Amerika'ya dönen Cemal Bey, benimle tekrar görüşmek istediğini belirtti ve bu süreç nişanlılığa ilerledi.

Suudi Arabistan'da rahat bir ortam olmadığı için, Amerika'da yıpranmadan üretmeye karar vermişti. Amerika'ya yerleşir yerleşmez Washington Post'ta yazmaya başladı. Amerikan vatandaşlığına başvurmuştu ama henüz sonuç açıklanmamıştı.

CEMAL KAŞIKÇI MUHALİF MİYDİ?

Suudi Arabistan'da ahbaplık ettiği meslektaşlarının yüzde 70'i içeride. O yüzden Amerika'da onlar için yazılar yazdığını belirtiyordu. Cemal Bey çok yalnızdı. Bizim ilişkimiz bu nedenle başladı belki de. Diğer evliliği ile ilgili ise ayrılma sebebinin siyasi olduğunu söyledi. Yaşadığı baskı ve yapamadıkları, yazamadıkları yalnızlığını pekiştirdi. Arkadaşlarından haber alamaması ve içinde bulunduğu durumu aşamaması onu yalnızlığa itmişti. Cemal Bey ülkesinde yaşanan değişime tarafsızdı. Beğendiği ve endişe duyduğu bazı konular vardı. Bunları bazen üzüntüyle bazen sevinçle yazardı.

Haberin Devamı

Günün büyük bir kısmını bu üzüntü ve sıkıntıları düşünerek geçiriyordu.

Duygusal olan ve yalnız kalmış bir adam var. Bundan sonraki süreci mutlu geçirmek istiyordu. Gurbetin ona çok ağır gelmesi, bir hayat arkadaşı aramasına sebep oluyor. Birkaç defa Türkiye'ye geldi. Görüştük ve birbirimizi daha yakından tanıdık. Benim saha çalışmalarından çok etkilendi. İlişki doğal sürecinde gelişti. Amerika ve İstanbul arasında yaşayacaktık. O yüzden buradan ev almak istedi. Zaten İstanbul'a çok sık gelen bir isimdi. Cumhurbaşkanı'yla da bir dostluğu vardı. Burada birçok dostu vardı. Burayı çok sevdiği için de ev almak istedi.

10 Eylül tarihinden 2 Ekim'e kadar biz evlilik hazırlıklarına başladık. Zamanı çok iyi kullanmamız gerekti. Ailemle görüştü onay aldık ve hazırlıklar başladı. Ev aldık ve eşyaların siparişlerini vermeye başladık. Babamın yönlendirmesiyle resmi işlemlere başlama kararı aldık. Ardından bir düğünle süreç tamamlanacaktı. Konsolosluğa gitme sebebi ise Türk vatandaşıyla evlenenbilmesi için bekar olduğunu kanıtlayan bir evrağı almaktı. Bu evrak Konsolosluk'tan alınabiliyordu. Bana Konsolosluk'la ilgili sıkıntıları olduğunu söylemişti. Amerika'da bir konsolosluktan böyle bir evrak istediği süreci ise benim bilgim dışındaydı. Böyle bir görüşmemiz olmadı. Bana böyle bir şey söylemedi.

Haberin Devamı

Önce Fatih Belediyesi'nin evlendirme dairesine gittik ve gerekli evrakları sorduk. Görevli konsolosluktan bir evrak alınması gerektiğini söyledi. Cemal Bey, konsolosluğa gitmek istemiyordu. Gergin bir hava yaşamak istemiyordu. Reddedilmek korkusuyla da gitmek istemiyordu. Sorgu, talep ya da baskı gibi şeyler yaşamak istemiyordu.

İÇERİDE İKRAMDA BİLE BULUNMUŞLAR

Haberin Devamı

En nihayetinde bu evrak gerekliydi ve bunu konsolosluktan almak gerekiyordu. Başka bir yerden almak yerine Türkiye'de bu evrağı almak istedi. Çünkü burada bağlantıları vardı ve güvende hissediyordu her şeye rağmen. Olayın bu noktaya varacağını o bile tahmin edemiyordu. Başka bir yol bununla yüzleşmeliyim dedim ve birlikte konsolosluğa gittik. Uçağının kalkmasına 4-5 saat vardı ve taksiye binip Suudi Arabistan Konsolosluğu'na yöneldik. Sonra müracaat etmek için bina girdi. Girerken endişeliydi. Çünkü beni içeri almadılar ve tekrar içeri girmem mümkün değildi. Çok fazla güvenlik vardı. 1 saat geçtikten sonra 15 dakika daha çıkmazsa gidip sormam gerek diye düşündüm. Sonra Cemal çıktı. Mutlu bir şekilde çıktı. Telefonlarını bana bırakmıştı, aldı ve birkaç arkadaşını aradı. Mutlu olması beni çok sevindirdi. Hatta kendsine orada çok iyi davranmışlar ve ikramlar da bile bulunmuşlar. Konsolosluk'ta evrağın kısa süre sonra hazır olacağını bildirmişler. Cemal Kaşıkçı ise salı günü Türkiye'ye tekrar döneceğini ve evrağı gelip alabileceğini söylemiş. Bu ilgi bizi rahatlattı. Sonra kendisini havalimanına götürdüm ve Londra'ya uçtu. Bir çantasını bana bıraktı ve ayrıldık.

"TEK BAŞINA GİTMEK İSTEDİ AMA BEN DE BERABER GİTMEK İSTEDİM"

2 Ekim tarihinde Türkiye'ye geri döndü. Zor bir gün. Hala benim anlayamadığım çok soru var. Saatine uygun olarak İstanbul'a geldi. Erken saatte görüştük. Konsolosluğa aynı gün gideceğini Londra seyahatindeyken telefon yoluyla öğrendim. Tek başına gitmek istedi Cemal Bey ama ben de gitmek istedim. Sonra Konsolosluk yetkililerini aradı saat 1'e randevu alındı.

Konsolosluğa giderken hiç endişeli değildi. Hatta aldığı eşyaları beğenmediğini belirtiyordu. Yeni bir fikirlerini aktarıyordu bana. Evrağı aldıktan sonra sonraki gündemimizi bile belirledik. Telefonlarını bana tekrar bıraktı. 'Görüşürüz' dedi ve girdi ve o uzun bekleyiş başladı.

Cemal Kaşıkçı bir program sırasında hastalanmıştı ve onu hastaneye götürmüştüm. Hastalık ya da başka bir sebeple başına bir şey gelirse kimi aramam gerek diye sormuştum 3-4 gün önce. Bana Yasin Hoca'yı (Aktay) ara demişti.

"ENDİŞELİ OLMADIĞI İÇİN UZUN SÜRE BEKLEDİM"

Lakin Konsolosluğa giderken böyle bir şey konuşamadığımız ve endişeli olmadığı için uzun süre bekledim. Ben ısrarla Cemal'in onlarla sohbet ettiğini hatta hasret giderdiğini düşündüm. (Ağlayarak) Bir sohbet var diye düşündüm. Cemal'e böyle bir kumpas kurulacağını bilsem her şeyi göze alıp kapıya ben koşardım. Uzun bir süre bekledim orada. Aklıma zerre kadar bir şey gelmedi. Kötü bir şeylerin olduğunu hissettiğimde kardeşime mesaj attım ve mesai bitimini sordum. Kardeşim 15.30 dedi ve çok büyük bir korkuya kapıldık. Bağırma ihtiyacı hissettim ve en yakın arkadaşımı aradım, hemen gelmesini istedi. Hemen kapıya koştum ve bir Türk yetkiliye 'Cemal Bey çıkmadı' dedim. O da 'İçeride kimse yok' dedi. Hemen Konsolosluğu aradım ve benimle konuşan kişi dışarı çıktı ve 'Herkes çıktı' dedi.

Ona çıkmadığını telefonlarının ben de olduğunu söyledim. Yasin Aktay'ı aradım. Çok geç kalmış olmalı mıyım diye düşünüp kapıdan ayrılmadım. Sonra ilerleyen saatlerde aradığım arkadaşların geldi. Sonra hemen karakola gidip ifade verdim. O gün geceye kadar bekledim orada. Onu korkutmak istiyorlar diye düşündüm. Çünkü bu gerçeklerin yüzde 10'u bile aklıma gelmedi. Bunların olacağını bilsem onu kesinlikle içeri sokmazdım. (Ağlayarak) Böyle bir şeyin yaşanacağı aklıma bile gelmedi.

Ben takip eden günlerde Konsolosluğa gitmeye devam ettim. Benim aklımda hala şu düşünce vardı: İçeride ve hala dışarı çıkmadı. Emniyet kameralarında da çıkmadığı ortaya çıktı. Ta ki Suudi Arabistan'dan özel uçakların geldiğini öğrendiğimde işin değiştiğini fark ettim. Ve Konsolosluğa gitmeyi o gün bıraktım. İşin içine siyaset girdi. Telefonları emniyete teslim ettim. Hatta evinde kullandığı özel eşyalarının bazılarını da savcıya teslim ettim. Bu süreçte hep yalnızdım. Babam vardı sadece yanımda. Şahsım ve ailemle alakalı güvenlik önlemleri alındı.

25 gün geçti ve biz her gün öldük! Hem ölüm haberi gelmiyor hem de bulunma haberi gelmiyor. Cesedi hala yok! Olayın detaylarını öğrenmek için bir resmi açıklama bekledim. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm hükümet yetkililerimize teşekkür ediyorum. Vefat etti haberi gelen süreye kadar geçen süre çok zordu. Sizin yaşadıklarınız haber oluyor. Şokla gelen ifade edilemeyen büyük bir karanlığa gömüldüm.

"TRUMP BENİ DAVET ETTİ, GİTMEDİM ÇÜNKÜ..."

Bu süreçte medyadan uzak kalmak istedim. Çünkü bu bir cinayet ya da suikast. Uluslararası bir durum var. Sadece Cemal Kaşıkçı'nın Cemal olan kısmının içinde olmam beni bu şekilde davranmam gerektiğine götürdü. Hukuki ve siyasi yönü hükümet tarafında ele alınmıştı zaten. Benim sürekli konuşmam medyada yanlış haberlere neden olabileceğini düşündüm. Kendimi ve yerimi korumak istedim. Cemal Kaşıkçı'nın önüne geçmek istemedim. Trump, beni Amerika'ya davet etti. Ama ben bu daveti kamuoyunun sempatisini kazanmak için yapıldığını düşündüm. Şu aşamada Amerika'ya gitmeyi düşünmüyorum. Amerika'nın siyasi yönetimi bütün bu medya, gazeteciler... Amerikan kamuoyunda vicdani bir kamuoyu oluşacak mı? Bundan henüz emin değilim.

Bu vahşetin içine karışmış herkesin yargılanması talebim var. İnsanların vicdanını o kadar kanırtan bir mesele ki, Cemal'in düşüncelerini benimsemeyenlerin vicdanına bile dokunan bir vahşet.

Cenazesi bulunursa nereye defnedilecek?

Cemal Bey'in cenazesinin Medine'ye defnedilmesiyle ilgili bir vasiyeti var. Bundan ben de haberdarım.

Tehdit alıyor musun?

Hayır, tehdit almıyorum.