Ekonomi S&P'den enflasyona karşı tarımda reform vurgusu

S&P'den enflasyona karşı tarımda reform vurgusu

Paylaş
S&P'den enflasyona karşı tarımda reform vurgusu

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un (S&P) Türkiye Baş Analisti Frank Gill, Türkiye'de tarım sektöründe kapsamlı reformların uygulanmasının enflasyonla mücadelede büyük katkı sağlayabileceğini söyledi

Gill, S&P’nin 8 Mayıs’ta Türkiye’nin yabancı para cinsinden kredi notunu "BB+" ve not görünümünü "negatif" olarak teyit edip yerel para cinsinden kredi notunu ise "BBB"den "BBB-"ye indirmesine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Haberin Devamı

Türkiye için bu yıl sonu itibariyle enflasyonun yüzde 7 seviyesinde gerçekleşmesini öngördüklerini belirten Gill, "Temel senaryomuzda enflasyonun önümüzdeki yıllarda kademeli olarak azalması var. Türkiye’de enflasyonun 2016 yılında yaklaşık yüzde 6,4’e gerilemesini ve orta vadede yüzde 6,0-6,5’ta kalmasını öngörüyoruz" dedi.

Türkiye’de sepet enflasyona gıdanın katkısının yüzde 24 olduğunu vurgulayan Gill, şöyle devam etti: "Biz Türkiye’nin tarımsal sektörünün temelde beklenenin altında bir performans sergilediğini düşünüyoruz. Türkiye’de manşet enflasyonun büyük kısmının sorumluluğu aslında Merkez Bankası’nın sorumluluğu değil.

Öyle görünüyor ki sorumluluk yüksek ve oynak gıda fiyatlarının artırdığı yapısal enflasyonda. Eğer hükümet tarımsal sektör reformların odaklanmaya başlarsa, bunun sadece büyüme performansı için değil aynı zamanda verimlilik performansı açısından da Türkiye için büyük bir kazanım olacağını düşünüyoruz. Eğer arazi sahiplerinin ortalama toprağı işleyebileceği alan artırılırsa, eğer daha endüstriyel yöntemler uygulanırsa, tarımsal aktivite Türkiye’nin enflasyonunda büyük bir fark yaratabilir."

Haberin Devamı

Başkanlık sistemi tartışmaları

Gill, S&P’nin 128 ülkeyi derecelendirdiğini, deneyimlerinin hukukun egemenliği ve bağımsız yargının olduğu, yasaların tarafsız uygulandığı ülkelerin yıllar boyunca daha yüksek ve daha az oynak bir ekonomik büyümeye sahip olduğunu gösterdiğini belirtti.

Bu ülkelerin reel ekonomiye genellikle daha fazla doğrudan yabancı yatırım çektiğini dile getiren Gill, "Tipik olarak hukukun egemenliğinin güçlü olduğu ülkelerde özel sektör şirket karlılıklarının daha yüksek olduğunu görürsünüz. Bu ülkelerde şirketler kendilerine cömert kamu satın alım kontratları sağlayan politik bağlantıları üzerinden kar elde eden, rant arayışına dayalı bir iş modelindense, katma değer yaratan etkili bir iş modelini yansıtır" diye konuştu.

Buradaki endişenin ekonomik gücün daha az kişinin ellerinde yoğunlaşıp yoğunlaşmayacağı meselesi olduğunu düşündüğünü belirten Gill, şunları kaydetti:

Haberin Devamı

"Yargı dahil olmak üzere kurumların bağımsızlığı, taraf olmadan yasaları uygulayabilmeleri ve örneğin mülkiyet hakları konusunda soru işaretleri var. Zaman içerisinde Türkiye gibi yapısal olarak düşük tasarruf oranına sahip bir ülke, rekabetin arttığı bir dünyada doğrudan yabancı sermaye çekmekte zorlanabilir. Bu başkanlık sisteminin olması ya da olmaması ile alakalı değil. Bu, denge ve fren mekanizmalarının olup olmaması, politika oluşturulmasında erkler ayrılığı, yargının kararlarına saygı duyulup duyulmaması, ayrıca Merkez Bankası’nın bağımsız olup olması ile ilgili."

Türkiye’de para politikası yapısının diğer gelişmekte olan ekonomilere kıyasla daha az etkin olduğunu savunan Gill, merkez bankası bağımsızlığının önemini vurguladı. Gill, "Komitemizin hissiyatı farklı resmi faiz oranlarının yaygınlaşmasının piyasalarda belirsizliğe neden olduğu yönünde" dedi.

Fed’in faiz artışı ve kurda oynaklık

ABD Merkez Bankası’nın (Fed) para politikasının Türkiye üzerindeki olası etkilerini de değerlendiren Gill, Fed’in politika duruşundan çıkmaya başlaması ile Türkiye’de kurda oynaklık beklemenin gerçekçi olduğunu düşündüğünü söyledi. Frank Gill, Fed’in politika değişikliklerinin ilerideki dönemde gelişmekte olan ekonomileri etkileyeceğine işaret ederek, "Fed’in bilançosu daralmaya başladıkça doların benchmark olarak ağırlığı artacaktır. Bu durum Türk bankalarının finansman maliyetlerini etkileyebilir.

Haberin Devamı

Türkiye’nin kur konusunda halen hassas olduğunu düşünüyoruz. Çünkü dolarda faiz oranı artıkça, carry trade (faizi düşük bir para biriminden borçlanıp, borçlanılan parayı daha yüksek faizli bir para birimine çevirerek faize yatırma işlemi) geliri azalmaya başlayacak. Sadece Türkiye değil, bu durumdan Güney Afrika ve Brezilya gibi diğer ülkeler de etkilenecek" öngörüsünde bulundu.

"Bu yıl Türkiye’de cari açığın yüzde 4,6’ya inmesini bekliyoruz"

Gill, Türkiye’nin geçen yıl olumlu bir ihracat performansı sergilediğini belirterek, "Bence Türkiye için bir fırsat da özellikle ihracat tarafında İran. Temel senaryomuzda İran’a karşı uygulanan yaptırımların sadece çok kademeli bir şekilde kaldırılacağını düşünüyoruz.

Haberin Devamı

Fakat İran Türk ihracatçıları için çok önemli bir pazar. Eğer İran dışarı açılırsa, bunun Türkiye’ye faydalı olacağını, özellikle cari açığa ve rekabetçiliğe katkıda bulunmasını bekliyoruz. Bunu izleyeceğiz" diye konuştu. Cari açıktaki iyileşmenin olumlu bir faktör olduğuna işaret eden Gill, "Şu anda cari açığın azaldığını görmek güzel. Bu yıl Türkiye’de cari açığın yüzde 4,6’ya inmesini bekliyoruz. Öte yandan, bu halen finanse etmek için önemli bir büyüklük" değerlendirmesinde bulundu.

Gill, petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açığa olumlu yansıdığını da vurgulayarak, "Cari açığın azalması ve petrol fiyatlarını daha düşük seviyede olması yapıcı. Doğalgaz fiyatlarının da biraz daha uzun bir gecikmeden sonra azalmasını bekliyoruz.

Fakat cari açığın azalması ile net finansman ihtiyacı azalsa da Fed’in faiz oranını artırmasıyla Türkiye’nin toplam dış finansman ihtiyacını çevirmesinin zorlaşabileceği konusunda halen endişeliyiz. Özellikle bankaların kısa vadeli döviz borçları konusunda" ifadelerini kullandı.

Ekonomik büyüme ivmesi

Büyümenin finansmanında iç tasarrufların artırılması gerektiğinin altını çizen Gill, "Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) özellikle hane halkının döviz cinsinden borçlanmasını engellemek için proaktif davrandı.

Biz bunun Türkiye’nin ekonomik performansına fayda sağladığını düşünüyoruz. Türkiye’de şirketlerin ise geniş miktarda döviz pozisyonları var. Bu zaten biliniyor. Biz halen burada bir risk olduğunu düşünüyoruz. Eğer Türk Lirası daha fazla zayıflarsa, bu tüm şirketlerin değil ama bazı şirketlerin işlerini zorlaştıracak. Bazı şirketlerin döviz cinsiden borçlarını ödemede zorlanması büyümeyi yavaşlatabilir" şeklinde konuştu.

Frank Gill, Türkiye’nin ilerideki yıllarda ekonomik büyümesinin dış koşullar sebebiyle yavaşlayabileceği öngörüsünde bulunarak, "Bizim Türkiye için ekonomik büyümenin önümüzdeki birkaç yıl biraz daha zayıf olacağı yönündeki öngörümüz, dış finansman imkanının daha az olmasına dayanıyor" dedi.

Derecelendirilen ekonomilerin kamu bilançolarındaki ve ödemeler dengesindeki değişimleri yakın takip ettiklerini vurgulayan Gill, sözlerini şöyle tamamladı:

"Genellikle ekonomiler için kamu bilançosundaki değişimler ve ödemeler dengesindeki şoklar en travmatik olaydır. Türkiye için bir numaralı riskin ödemeler dengesi şoku olduğunu düşünüyoruz. Bu gibi şeylerin zamanını bilebilmek zor. Bu Türkiye’nin üzerinde sınırlı kontrolü olan Fed politikası ve toplamda küresel para politikalarındaki gelişmelere bağlı. Deneyimlerime göre, Türkiye tarihsel olarak ödeme dengelerinde baskı oluştuğunda oldukça hızlı bir şekilde uygun bir politika karşılığını verir."

AA