Cumartesi Postası Türkiye'deki Maldivler

Türkiye'deki Maldivler

Paylaş
Türkiye'deki Maldivler

Sürekli mail kutumuza düşen, çoğumuzun masaüstü olan şu Maldivler fotoğraflarını hatırlayın: Palmiyeler, altın kum, berrak mı berrak, adeta içilesi deniz... Ve hep gitme hayali kurulan o sahiller...

ÖZGÜR KÖYLÜ

Haberin Devamı

ozgur.koylu@posta.com.tr

İşte öylesi bir sahil aslında çok da uzak değilmiş. Uzun saatler süren uçak yolculuklarına da hiç gerek yokmuş. Türkiye’de Maldivler varmış da benim haberim yokmuş!

odrum deyince aklınıza neler geliyor? Deniz, kum, güneş, Sanat Güneşi Zeki Müren’in evi, Barlar Sokağı, Halikarnas Disco, Gümüşlük’te balık, Göltürkbükü’nde beachler, çılgın günbatımı partileri, ünlüler ve elbette sahillerin vazgeçilmezi ikoncanlar... Ama Bodrum’un ezber bozduracak öyle bir yeri var ki “Niye burayı daha önce keşfetmemişim” diye hayıflanacaksınız. Bu yerin adı Palmalife. Yalıkavak’ta, 6400 metrekare alan üzerine kurulu bir tesis... Şık, keyifli, konforlu, manzarası müthiş. Biraz yürüyüp plaja indiğinizde... Maldivler’desiniz. Bembeyaz, incecik kumu olan sahil, parlayan deniz, palmiye dallarından şemsiyeler, rahat şezlonglar...

Haberin Devamı

Bir de filmlerde gördüğümüz, tropikal bölgeleri kıskandıran bir beach bar. Sahile uygun içkileri, meyve kokteyllerini, pizzaları ayağınıza getiren garsonlar... Hatta konukları gezdirmek için bekleyen kocaman bir yelkenli. Gitmeden önce otelin internet sitesine bakmış, plajını görünce “Yok artık, photoshop’u fazla kaçmış” diye düşünmüştüm. Hayır, abartı değilmiş. Gerçekle yüzleşince uzandım şezlonga, kendimi güneşin ve meltemin kollarına bıraktım. Ama o da ne? Çok geçmedi, sahil güzeller tarafından işgal edildi!

Yaşları, taş çatlasa 18-20 arasında değişen, 34 beden, 1.80 boylarında afet-i devranlar ortada gezinmeye, yüzmeye, fotoğraf çektirmeye başladı. “Oralı olmayayım” dedim, başaramadım, suratım asıldı. O kadar güzel kız ortada dolaşırken sahilde boy göstermek de işime gelmedi, şezlonguma yapıştım! Gerçi yalnız değildim. Sahildeki tüm kadınların gözleri kızlara çevrildi. Erkeklerin nasıl baktığını sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Sonradan öğrendim; o kızlar Azerbaycan Güzellik Yarışması’nın finalistleriymiş.

Taze ekmekle omlet süt ve müsliye karşı

Kızların neden olduğu moral bozukluğunu atlatamadım, kendimi açık büfeye vurdum. Ama gördüm ki; benim psikolojik olarak rahatlamama neden olan yemek saati, başkaları için işkence. Otelde kalanlar tepeleme doldurdukları tabaklarıyla kahvaltı ederken bir şanssız grup vardı. Sebzelerden yapılan sağlıklı içecekler, süt ve müsli eşliğinde karın doyurmaya çalışıyorlardı. Meğer Prof. Dr. Osman Müftüoğlu tarafından yönetilen ‘Yaşasın Hayat Enstitüsü’ varmış Palmalife bünyesinde. Kişiye özel diyet ve egzersiz programları uygulanıyormuş. Bedeni ve ruhu arındırmak için. “Amaaaan” dedim kendime, “Şunun şurasında bir cep tatili yapacağım, boşver diyeti miyeti... Bedenim ve ruhum da arınmayıversin!”

Haberin Devamı

Açık büfeden güzel bir tabak hazırladım kendime: Reçeller, peynirler, iştah açıcı bir omlet, yeni fırından çıkmış ekmekler... Yerime oturup midemin sesini kesme yolunda gidiyordum ki, karşımda oturan genç hanımı gördüm. Dalgın dalgın müslisini kaşıklayıp yeşil bir sebze suyu içiyordu. Şükrettim halime, iyi ki o gruba dahil değilim diye. Tamam ben de kilolarımla savaşıyorum ama insan tatilde de doyasıya yemeyecekse?..

Haberin Devamı

Ya başıma güneş geçerse?!!

Kliniğe devam edenlerin sabah kalkış, ardından yürüyüş, hemen sonra tansiyon ölçüm saati diye uzayıp giden bir programları var. Kahvaltıdan sonra içimdeki sağlıklı yaşam koçu harekete geçti, “Bu kadar kaloriyi ancak hızlı bir yürüyüş eritir” dedim. Ama sadece dedim, uygulamadım. “Aman canım, bu sıcakta kim yürüyecek. Başıma güneş filan geçer maazallah.

Biraz güneşlenirim, biraz da yüzersem kahvaltıyı eritirim” deyip şezlongla tekvücut olmaya devam ettim. Otelin SPA’sı da var. Her türlü cilt bakımı ve masajı yaptırıp kendinizi şımartıyorsunuz. Ben yemekle yeterince şımardığımı düşündüğümden SPA’nın kapısının önünden bile geçmedim. İsteyen, gün boyunca su sporları da yapıyordu. Kendimi yormadım, suya da spora da hiç bulaşmadım. Ne mi yaptım? Diyorum ya işte; Yedim, içtim, yattım, kalktım, geldim.

(09.07.2011 tarihli Cumartesi Postası'ndan alınmıştır.)