Pazar Postası Uğur Güneş: İnsanların bana bakmasından nefret ederim
Paylaş
Uğur Güneş: İnsanların bana bakmasından nefret ederim

Soğuk ve mesafeli görünümünün aksine aslında çok samimi ve açık sözlü. Hatta, “Kendimi güvende hissettiğimde çok şamata bir adam oluyorum” diyor. ‘Bir Zamanlar Çukurova’nın Yılmaz’ı Uğur Güneş’le beraberiz. Bir hırsla başlayan oyunculuğu çok sevdiğini ama fazla ilgiden ve bakışların ona dönmesinden hiç hoşlanmadığını söylüyor

■ ‘Bir Zamanlar Çukurova’ nasıl gidiyor?

Haberin Devamı

Reytingler çok iyi, herkes çok mutlu. Biz aslında geçtiğimiz Şubat ayından beri çekiyoruz. Yoruluyoruz ama değdiğini düşünüyorum. Her şey çok güzel.

■ Hikaye 70’lerin Adana’sında geçiyor. Canlandırdığınız Yılmaz karakteri de çok naif...

Yılmaz o dönemin, saf, mert, iyi niyetli insanlarını temsil ediyor. Sadece işiyle ve sevdasıyla uğraşan bir adam. Çok büyük hayalleri yok. Tek hayali, Züleyha ile evlenip mutlu bir yuva kurmak. Çok masalsı bir aşkları var. Oynarken çok keyif alıyorum.

■ Günümüzden o döneme bakınca ne hissediyorsunuz? O duyguya girerken zorlandığınız oluyor mu?

Maalesef şu an yaşadığımız dönem iletişimsizlik üzerine kurulu. Ama o dönem telefonun olmadığı, insanların birbirinin gözüne bakarak yaşadığı bir dönem. Herkes ruhsal olarak temas halinde. Çünkü birbirlerine ulaşmak için çaba sarf etmeleri, emek vermeleri gerekiyor. O yüzden de elde edince o sahip oldukları şeyin değerini biliyorlar. Tüm bunlar günümüzle neredeyse zıt şeyler. Şimdi özlemeye fırsat bile kalmıyor. Aradaki uçurumu hissetmek üzücü tabii.

Haberin Devamı

■ Bir insanın hayatta en büyük arzusunun evlenip yuva kurmak olması bugün için size gerçekçi geliyor mu?

Biz bu hikayeye var olan bir aşk üzerinden başladık. O yüzden Yılmaz’ın sadece o yönünü görüyoruz. Bu hikayenin öncesini görmedi henüz seyirci. Hikayenin geçmişini öğrenince bütünlük kazanacak.

■ Hilal Altınbilek son dönemin en dikkat çeken kadın oyuncularından. Nasıl birlikte çalışmak?

Hilal’le daha önce hiç çalışmamıştık. Ama hikayeye bahsettiğim gibi süregelen bir aşkla başladığımız için başta çok tedirgin oldum. Çünkü birbirimizi tanımadan ilk sahnemizi çektik ve çok önemli bir sahneydi. Karşılıklı oynadığın oyuncuyla birbirini tanımak çok önemlidir. Zordur, ne yapacağını, ne tepki vereceğini bilemezsin. Buna rağmen biz Hilal’le ilk sahnemizde çok iyi oynadık. Çok iyi pas veren ve çok iyi pas alan bir oyuncu.

■ Parada, pulda, şöhrette hiçbir şeyde gözü yok Yılmaz’ın. size de uyuyor mu bu tabirler?

Benim parayla ilişkim çok kötü. Arkadaşlarım da kızar bana bu konuda. Parayı sadece ihtiyacım için kullanırım. Onun dışında ilgilenmem. Ailesel olarak çok zengin olduğumuz dönemler de oldu, çok dibe vurduğumuz dönemler de. O yüzden bütün o uçurumları biliyorum. Şöhret zaten umurumda değil. Ünlü olmaktan, insanların sürekli bana bakmasından nefret ederim.

Haberin Devamı

■ Sizin hayatta değer verdiğiniz konular neler?

Benim için asıl olan anı yaşamak, iyi dostluklar kurmak ve ailedir. Küçük hayallerim var. Sadece anı yaşayarak mutlu olabilen bir insanım.

■ Mesafeli bir duruşunuz var. Bu bir imaj mı, gerçekten göründüğünüz gibi misiniz?

Aslında çok şamata, çok komik bir insanım. Başta soğuk görünürüm çünkü karakterim öyle benim. Önce karşımdakini tanımak isterim. O yüzden yeni tanıştığım insanlar bu yanımı başta görmez. Soğukkanlıyım. Ama tanıdığın zaman dünyanın en sıcak adamı olabilirim.

■ O duvar ne zaman kalkar?

Güven duymam gerekiyor. Hem ilişkide hem arkadaşlıkta güven benim için en önemli şey.

■ Hırslarınız var mıdır?

Kafama bir konuyu taktıysam onunla ilgili hırs yaparım. “Bunu başarmam lazım” dediysem bir kez kendime, her şeyimi ona endekslerim ve mutlaka yaparım. Onun dışında genel olarak bir hırsım yoktur. Oyunculuk anlamında da yoktur.

Haberin Devamı

140 DAKİKA DİZİ ÇEKMEK OYUNCU İÇİN DE YÖNETMEN İÇİN DE ZULÜMDÜR

■ E niye bu işi yapıyorsunuz o zaman?

Güzel soru (Gülüyor). Ben tiyatro kökenliyim, 12 senedir oyunculuk yapıyorum. Oyunculuk serüvenim de bir hırsla başladı. Ankara Üniversitesi, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, oyunculuk bölümü mezunuyum. Sınava ilk girdiğim yıl kazanamadım. Herkes benimle dalga geçmişti. Öyle olunca ben bunu hırs yaptım. “Yapacağım, size de göstereceğim. Göreceksiniz, bütün okulları kazanacağım” dedim ve gerçekten dediğimi yaptım. İki okulun sınavına birden girmiştim ikisini de kazandım. Anlayacağınız bir hırsla başladı ama sonra oyunculuğu yapınca çok mutlu olduğumu keşfettim ve bağımlısı oldum. Öyle olunca da devam ettim. Çünkü ben zor mutlu olan bir insanım.

■ Sokakta insanların ilgisi nasıl? Zaman zaman rahatsız edici yanları da oluyor mu?

Haberin Devamı

Rahatsız edici olan kısmı oyunculuk serüveninin belli bir sürecinden sonra başlıyor. Çünkü artık insanlar sana sen olduğun için değil, oynadığın karakter için geliyor ve ben bundan rahatsız oluyorum. Genelleme yapmayayım ama bazıları riya için de gelebiliyor. Riyakar insanlar da olabiliyor aralarında. Bu da hiç hoşuma gitmiyor haliyle.

■ Birçok oyuncu dizi setlerinin çalışma sürelerinden şikayetçi. sizin de var mı şikayetleriniz?

İşin aslı şu. 140 dakikalık diziler çekiliyor. Bu oyuncu için de yönetmen için zulümdür. Evet, izleyince ortaya çıkan şeyi hepimiz alkışlıyoruz, ama onun çekilme süreci gerçekten zulümdür. Eskiden 90 dakikaydı, 120’lere, 140’lara çıktı. Şimdi yeniden 110 dakikaya bile razı olur hale geldik. Biz ilk bölümümüzü 200 dakika çektik, düşünebiliyor musunuz!

■ Zaten dakikalar uzadıkça işin kalitesi de düşmüyor mu?

Tabii ki düşüyor. Bir yerden sonra fabrikaya bağlıyorsun. Sürekli üretiyorsun, üretiyorsun... Ve sonunda “Çektik bitti” oluyor. Oyuncu olarak senin de performansın düşüyor. Bazen izlerken sıkılıyorsun ister istemez. Hepimizin hali bu açıkçası.

KISKANÇLIK YAPINCA DA GÖZE BATARSINIZ YAPMAYINCA DA...

■ Hayatınızda özel biri var mı?

Çok uzun zamandır aşk yok hayatımda. Olsun, hayatıma renk katsın isterim ama bu yoğun çalışmada zor gözüküyor. Aşk benim için büyük bir heyecandır. Tıpkı oyunculuk gibi. İkisinin de içindeyken bir şeyler öğreniyorsunuz. Bu da çok hoşuma giden bir durum.

■ Aşk için yapabileceğiniz en büyük fedakarlık ne olur?

O an neyi gerektiriyorsa onu yaparım.

■ Kıskançlıklarınız var mıdır?

Ben kıskancım. Eskiden çok fazla kıskançtım. Şimdi onu biraz törpülediğimi düşünüyorum. Kıskançlık olması gereken bir duygu bana göre. Biraz da ilginç. Çünkü yapmayınca da göze batarsınız yapınca da. Ucu yok yani.

TACİZİN GÜNDEME GELMESİ İÇİN İLLE METROPOLDE Mİ YAŞANMASI GEREK?

■ Ülke gündemiyle ilgileniyor musunuz?

İçinde bulunduğumuz hayatla ilgileniyorum tabii. Mesela son dönemde ısrarla “Şiddet ve taciz olaylarında artış var” deniyor. Bunu anlayamıyorum. Bu olaylarda bir artış yok. Sonradan böyle olmadık. Hep böyleydik. İnsanlar büyük şehirlerde çok rastlamadığı için bunlar hiç olmuyor sanıyordu galiba. Anadolu’ da yaşanan bir sürü olay var. Kimsenin haberi yok! Bu haberlerin bu dönemde gündeme gelmesinden rahatsızım. Neden eskiden bu kadar gündeme getirilmiyordu? İlle olayların metropolde mi yaşanması gerekiyor? Bunların önüne geçmek için ne gerekiyorsa bir an önce yapılsın. Haberleri izlerken tüylerim diken diken oluyor.

KISA KISA...

■ Mutluluğun resmini çizseniz içine yerleştireceğiniz ilk üç şey?

Uyku tulumu, çadır ve ailem.

■ En sevdiğiniz özelliğiniz?

Çok sakin ve sabırlı olmam.

■ Değiştirmek istediğiniz bir yanınız?

Eskiden hiç düşünmeden çok direkt konuşurdum. Şimdi dört kere düşünüp, beş kere hesap edip öyle hareket ediyorum.

■ “Asla hayatıma giremez”dediğiniz insan nasıl biri?

Riyakar ve kibirli insanlar.

■ Güzel kadın sizce?

Zeki kadındır.

OYA ÇINAR

oya.cinar@posta.com.tr