Pazar Postası Yaşanmış çılgın bir aşk hikayesi
Paylaş
Yaşanmış çılgın bir aşk hikayesi

'Bir Bar Filozofu' DEX Yayınları'ndan kısa süre önce çıktı ve herkes bu kitaptaki hikayeyi konuşuyor. Hikayenin kendisi müthiş, ama asıl etkileyici olan anlatılan her şeyin birebir yaşanmış olması! Semih Çalışkan'ın hayatını değiştiren tutkulu, yıkıcı ve inanılmaz bir intikamla taçlanan bu aşkın ve kitabın hikayesini yazarın kendisinden dinledik...

Bu aralar herkes, yaşadığın tutkulu bir aşkın ardından, aldığın intikamı anlatan kitabını, ‘Bir Bar Filozofu’nu konuşuyor. ‘Bar filozofluğu’na terfi etmeden önce nasıl bir hayatın vardı?

Haberin Devamı

Üzerinden aşk geçmemiş, mutlu bir çocuktum. Son derece başarılı bir lise hayatının ardından “bilim adamı olacağım” diye tutturup Boğaziçi Üniversitesi Kimya’ya girmiştim. Ama daha okulun ilk yılından itibaren ‘bilim’ kısmını atıp, adam olmaya karar verdim. Çünkü kimyayla aramızdaki aşkın yarınının olmadığını anlamıştım.

Semih Çalışkan'ın kitabı yok satıyor.

“Sen daha iyilerine layıksın” deyip okulu bırakmadın herhalde...

Yok, onun yerine önce dergilerde, reklam ajanslarında ardından da uluslararası şirketlerde marka yöneticisi olarak çalıştım. Bu sırada okulla olan kimyasal bağlarım iyice kopma noktasına gelmişti. Neyse ki dokuz yıl sonra tam okulun demirbaş listesine girmek üzereyken, mezun olmayı başardım. Ama geçen onca yılın ardından kimya ile tek bağlantım, yıllarca üzerinde eğitim aldığım alkol oldu.

Haberin Devamı

‘Bir Bar Filozofu’na da bu yakışırdı zaten. Bir nevi hayatının kırılma noktası olan o aşk nasıl başladı peki?

Kırılma noktası çok doğru bir tabir, çünkü kırmadık hiçbir şey bırakmadı hayatımda. Kalbim, umutlarım, düşlerim hepsi paramparça oldu. Hala hayatta iyi insanların olabileceğine inandığım yıllardan birinde zorunlu stajımı yapmak üzere kimya fabrikasında çalışmaya başlamıştım. Onu gördüğüm an aklımdan hiç çıkmıyor.

İlk görüşte aşık mı oldun?

Yok canım, aksine ‘ne kadar tuhaf kız’ diye düşündüm. Şebnem üretim müdürüydü ve benden dört yaş büyüktü. Sigara yasaklarının başlamasının ardından bir nevi ‘Esra Erol ile İzdivaç’ konseptine dönüşen sigara molaları sayesinde yakınlaştık. Ama asıl ne olduysa Issız Adam filminin vizyona girmesiyle oldu.

Sen dizine yattın ve o bir masal mı anlattı?

Birlikte art arda yedi gece o filme gittik ve artık neredeyse bütün replikleri ezberlemiştik. Sinema gecelerimizin sonunda o tuhaf kıza aşık olduğumu farkettim. Zaten o günden sonra beraber yaşamaya başladık. İşte böyle başladı, modern zamanların aşk masallarına benzeyen hikayemiz. İlk altı ay her şey, hayal ettiğimden de bile güzeldi ama ya sonra...

Bu sefer de Özcan Deniz’in ‘Ya Sonra’sını izlemeye gittik deme sakın!

Haberin Devamı

Yok yok. İlişkimizin etrafında dolaşan onun eski sevgililerinin hayaletleri gün geçtikçe aşkımızın içine etmeye başladı. Önce yalanlar söylendi, sonra aldatmalar başladı.

Aldatıldığını nasıl anladın?

Zaten hissediyordum ama bir yandan da hissettiklerimin doğru olmaması için dua ediyordum. Bir gün telefonunu karıştırmak aklıma geldi. Sonrası da çorap söküğü gibi geldi. Meğer aldatılmaktan başım dönmüş, yıllarca mışıl mışıl uyumuşum. Ayrıldık... İlki çok tutunca devamı geldi ayrılıklarımızın. Zaten biz birbirimizi değil, ayrılmayı severdik. Mutluluktan havalara uçtuğumuzu düşündüğümüz anda bile “bu sefer gerçekten bitti” dedirtecek bir neden bulurduk. Ama bitmezdi!

Aslında bu bir aşk hikayesinden çok, aşkın bir türlü bitemeyişi galiba...

Aynen öyle! Deli gibi kavgalar eder, ağıza alınmayacak sözler söylerdik birbirimize ama yine dayanamaz başa sarardık. Çok sancılı, kalp kramplarıyla dolu günlerdi. Birkaç kez intihar etmeyi bile aklımdan geçirdim ama neyse ki değmeyeceğini anladım.

Haberin Devamı

“Keşke her şey kurgu olsaydı ben de böyle acı çekmemiş olurdum"

Gerçekten de kitabın başında dediğin gibi hayal ürünü içermiyor mu bu hikaye?

Keşke olsaydı, en azından bu kadar acı çekmemiş olurdum. Maalesef ki hepsi gerçek! Bu hikaye benim ve etrafımdaki insanların yaşadıklarından derlendi. Okuduğunuz her şey gerçek evet ama Sinan’ın en fazla yüzde 90’ı ben ve benim yaşadıklarım. O yüzden adı Sinan, Semih değil!

Yaşadığın çok değişik bir hikaye. Ama bunu yazmayabilirdin de...

Hayatımı yazsam roman olur dedim, oldu da! (gülüyor) Kitap yazmak zaten çocukluktan beri hayalini kurduğum bir şeydi. Hep güzel bir hikaye istiyordum, Allah bana öyle bir şey yaşattı ki; resmen “Al işte sana en güzel hikaye, bunu yaz” dedi. Ben kırk yıl düşünsem bu kadar iyi bir hikaye aklıma gelmezdi!

Şebnem’den izin aldın mı yazarken?

Yoo neden alacakmışım? O bana yaşattıkları için izin aldı mı? Yaşadıklarımın copyright’ının da bende olduğunu düşünüyorum. Ben zaten sadece yazılabilecekleri kaleme aldım, yoksa çok daha beterini yazabilirdim.

Haberin Devamı

Kitap çıktıktan sonra seni aradı mı hiç?

Aramadı, arasa da ulaşamaz zaten.

Bu kadar kısa zamanda nasıl bu kadar ses getirdi bu kitap?

Son derece akıcı, dertleşiyormuş gibi anlattım. Hikayenin gerçek yaşam öyküsü olması da bence çok önemli. Klasik aşk anlayışının suratının ortasına tokat atan bir tarafı var bu hikayenin. Bir de Emrah Yücel var tabii ki. Grinin Elli Tonu’ndan American Horror Story’e kadar birçok Hollywood yapımının afişlerine imza atan Emrah Yücel’in kitabımın kapağını tasarlamasını hayal ediyordum ve o da oldu!

Nasıl ikna ettin Emrah Yücel’i?

Bir gün arkadaşım “O kadar istiyorsan bir mail at” dedi. Ve o maile cevap geldi. Kitabın taslak halini paylaştıktan sonra da ilk romanım olmasına rağmen kabul edip, desteğini hiç esirgemedi.

“Başkası kılığında onu kendime tekrar aşık ettim!”

Ve sonra intikam çanları çalmaya başladı. Aldatıldığın için mi bu kadar öfkeliydin ona?

Öfkeli olduğum kişi o değildi ki, bendim! Bunların olmasına ben izin vermeseydim, zaten olmazdı. O nedenle büyüktü içimdeki fırtınalar... Gelmişine geçmişine küfür ediyordum. Ama amacım asla intikam almak değildi, hayat beni kullanarak ondan intikam aldı. Ben sadece @1barfilozofu adında bir Twitter hesabı açıp, eğer bir gün 50 bin takipçisi olursa “Bana bunları yaşatan o... Şebnem” deyip, onu mention’lamak istiyordum.

Bu intikam değil de ne?

Arzu diyelim. Çünkü kişisel hesabımdan ne yazsam yanlış anlayacaktı. Ben de, kimliğimi saklayarak gizli bir hesaptan istediğim her şeyi paylaşmak, üstüne de küfürler etmek istiyordum.

Türkiye’de ilk defa bir romanın birer dakikalık kısa metraj filmleri çekildi...

Peki Twitter’ın tozunu attıran, fenomen hesaplardan biri haline nasıl geldi o hesap?

İlk başlarda takip edeni takip ettim. Sonrasında yazdıklarımla insanlar kendi hayatları arasında bağlantı kurunca otomatik olarak takipçi sayım katlanarak arttı.

Takipçilerinin arasına bir gün Şebnem de katıldı... Sen hiç eski sevgilinin aklındaki seni merak ettin mi?

Ben acayip merak ediyordum. Hatta keşke Ezel dizisindeki gibi, tanınmayacak şekilde tipimi değiştirip tekrar yanına gitmeyi hayal ediyordum. O kadar çok istemişim ki bunu, hayat bana ‘dijital Ezel’ senaryosu yaşamamı uygun gördü. Eski sevgilim, benim ben olduğumu bilmeden takip etmeye başladı ve özelden mesajlaşmaya başladık. Dediğim gibi amacım intikam almak değildi ama intikamın babasını aldım! Bunun için de Sinan’dan Okan yaratıp, tamamen başka biri olduğuma onu inandırdım.

Seni sana anlatmasını nasıl sağladın?

York’ta yaşayan, buraya kitap yazmak için kısa süreliğine dönen Okan adında bir psikolog olduğumu söyledim. Mesleğimi öğrenince hemen dertlerini anlatmaya başladı. Geceler boyu sabahlara kadar konuştuk. Tabii ki beni defalarca denedi ama her seferinde ben olmadığıma inandırdım. Benden yardım istedi, ben de elimden geldiğince ona gerçek aşkın ne olduğunu öğretmeye çalışıyordum ki içinde kaybolduğu bedenden çıkıp, mutlu olabilsin.

Bunun için mi Okan olarak Şebnem’in yine seninle görüşmesini istedin?

Bir gece ona “Eğer tertemiz, gerçek bir aşk yaşamak istiyorsan önce geçmişteki aşk borçlarını kapatman lazım. Bu yüzden git Sinan’dan helallik al” dedim. O da Sinan’ı aradı ve tekrar görüşmeye başladı. Ben kendimi ondan dinlemek isterken o, Okan’a aşık oldu. Benden kaçarken, yeniden bana aşık oldu anlayacağın.

“Hikayem film olacak şarkısı da yolda...”

Bu kitap birçok hayalinin gerçeğe dönüşmüş hali. Başka nelerin hayalini kuruyorsun?

En büyük hayalim bu kitabın bir gün film olması! “Ya ama ben o zamana kadar bekleyemem” deyip aklıma kısa filmler çekmek geldi. Gecenin bir yarısı Gupse Özay’ı aradım. “Gupi ya benim kitabım çıkacak, seninle birkaç video çeksek olur mu?” dedim. Sağolsun hiç düşünmeden “Senin kitabın benim kitabımdır, ne zaman istersen. Bana senaryoları yolla yeter” diye cevap verdi. Gupse hayatında ilk defa benim için dram oynadı.

Komedyen Gupse Özay ilk kez bu kısa filmlerde Semih Çalışkan ile dram oynadı.

‘Bir Bar Filozofu’nun gelecek planlarında başka neler var?

Daha ilki satışa çıkmadan, ikinci kitabı yazmaya başladım. Bir de kitabın bir şarkısının olmasını istedim. Bunun için de kitapta yazılan hikayeler yaşanırken de, bu kitap yazılırken de hayatımın soundtrack’lerinden biri olan Gripin’in solisti Birol’u aradım. Görüşmelerimiz hala devam ediyor. Belki çok yakın bir zamanda Gripin’in sesinden bu öykünün şarkı halini de dinleriz...