Paralimpik, bir sporcu için her gün yeni bir meydan okumadır. Sadece fiziksel sınırları değil, toplumsal ön yargıları da aşmayı gerektirir. İşte Türkiye Milli Paralimpik Komitesi Sporcu Konseyi başkanı ve doğal yönetim kurulu üyesi Öznur Cüre Girdi, bu mücadelenin ilham veren kahramanlarından biri. Dünya rekorları, madalyalar ve bayrağımızı göndere çektiren başarılarıyla adından söz ettiren Öznur, aynı zamanda engellerin yalnızca zihinde olduğunu kanıtlayan bir yaşam hikayesinin de sahibi. Bu söyleşi, yalnızca bir sporcunun hikayesini değil, aynı zamanda azmin ve inancın sınırları nasıl ortadan kaldırdığını gözler önüne seriyor.
Öznur, bir sporcu olarak sahada verdiği mücadeleyle yetinmiyor; toplumda farkındalık yaratmayı, gençlere ilham olmayı ve sporun dönüştürücü gücünü anlatmayı da kendine misyon ediniyor. Onunla yaptığımız bu samimi sohbet, paralimpik bir sporcunun hayatındaki görünmeyen detayları, başarıya giden yolda karşılaşılan zorlukları ve bu yolda nasıl bir motivasyonla ilerlediğini anlamamıza ışık tutacak.
Engellilere yönelik spor yapma bilincinin artması için sizin gibi sporcuların rolü çok büyük. Siz, bu bilinci artırmak için neler yapıyorsunuz?
Engellilere yönelik spor yapma bilincinin artması, benim gibi sporcuların hem bireysel hem de toplumsal sorumlulukları arasında yer alıyor. Bu bilinç için öncelikle görünür olmayı çok önemsiyorum. Sosyal medya platformlarında deneyimlerimi paylaşmak, başarı hikayelerimle gençlere ve ailelere örnek olmak için çaba harcıyorum. Ayrıca okullarda yapılan konuşmalara, belediyelerin düzenlediği etkinliklere ve farklı sosyal sorumluluk projelerine gönüllü olarak katılıyorum. İnsanların ön yargılarını kırmak ve “engel” kavramını yeniden tanımlamalarını sağlamak için en güçlü aracın spor olduğunu düşünüyorum. Her fırsatta sporun fiziksel ve ruhsal etkilerini anlatmaya çalışıyorum.
Paralimpik kariyerinizde şu ana kadar sizi en çok gururlandıran an hangisiydi? Bu anı bizimle paylaşır mısınız?
Kariyerimde beni en çok gururlandıran an, dünya rekoru kırarak altın madalya kazandığım gündü. O anda hissettiklerimi tarif etmek gerçekten çok zor. Milli marşımızın çalınışı ve bayrağımızın göndere çekilişi... Hepsi o kadar özeldi ki, hayatım boyunca unutamayacağım bir andır. Sadece bir sporcu olarak değil, ülkemin bir temsilcisi olarak da taşıdığım sorumluluk duygusu beni her zaman güçlü kılıyor. O an, yıllarca verilen emeğin, dökülen terin ve yapılan fedakarlıkların somut bir karşılığı gibiydi.
Antrenman süreçleriniz nasıl geçiyor? Fiziksel hazırlık kadar mental olarak güçlü kalmayı nasıl başarıyorsunuz?
Antrenman süreçlerim, yalnızca fiziksel bir hazırlık değil, aynı zamanda mental dayanıklılık üzerine kurulu bir programdan oluşuyor. Sabah erken saatlerde başlayan yoğun bir antrenman rutinim var. Farklı kas gruplarını hedefleyen egzersizler, dayanıklılığı artırıcı çalışmalar ve spor dalına özel teknik antrenmanlar günümün büyük kısmını kapsıyor. Ancak fiziksel hazırlık kadar önemli olan bir diğer unsur, zihinsel güç. Beni motive eden şey, her başarının arkasında güçlü bir irade olduğunu bilmek. Bu inançla, her gün daha iyi bir versiyonum için çalışıyorum.
EN BÜYÜK HEDEFİM BİR KEZ DAHA ALTIN MADALYA KAZANMAK
Gelecekteki hedefleriniz arasında yer alan başarılar veya topluma kazandırmak istediğiniz projeler var mı?
Gelecekteki en büyük hedefim, bir kez daha paralimpik altın madalya kazanmak ve spor tarihimize adımı altın harflerle yazdırmak. Ancak bundan daha büyük bir hayalim, spor aracılığıyla daha fazla insanın hayatına dokunmak. Ayrıca, kadın sporcuların sayısının artması için özel projeler geliştirmek de hayallerim arasında. Sporun yalnızca bir başarı aracı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu göstermek istiyorum.
Paralimpik sporun ülkemizde daha fazla tanınması ve desteklenmesi için genç sporculara, ailelere ve topluma vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Paralimpik sporun gelişmesi ve daha fazla tanınması, toplumun her kesiminin desteğini gerektiriyor. Genç sporculara en önemli tavsiyem, hayallerinin peşinden koşmaktan asla vazgeçmemeleri. Engellerimiz bizim kim olduğumuzu belirlemiyor; aksine, onları aşma çabamız bizi tanımlıyor. Ailelere de çocuklarını spora yönlendirmeleri konusunda cesaret vermek istiyorum. Spor, sadece fiziksel bir aktivite değil, aynı zamanda özgüven ve mutluluk kaynağıdır. Topluma ise farkındalık kazandırmak için, bizleri destekleyen her etkinlikte yer almalarını ve başarılarımızı paylaşmalarını rica ediyorum. Spor, bir araya gelmek ve birlikte güçlenmek demektir.
Öznur Cüre’nin hikayesi, yalnızca bir sporcunun başarısını değil, insan iradesinin ne kadar güçlü olabileceğini de anlatıyor. Bayrağımızı göndere çektiren o anlarda, sadece bir madalya kazanılmıyor; aynı zamanda bir ülkenin gururu, bir toplumun umudu ve geleceğe dair inancı tazeleniyor. Öznur’un dediği gibi: “Engeller, sadece aşıldıklarında anlam kazanır.” Bu anlamda, Öznur’un her adımı, yeni bir zaferin kapısını aralıyor. Onun hikayesi, hepimize şunu hatırlatıyor: Hayallerimizin peşinden koşmak için hiçbir engelimiz yok, çünkü azim ve inanç her şeyi mümkün kılar.