Köşemizin sürekli okuyucuları Ali Haydar Koyun’u hatırlar. 1968 yılında Malatya’da doğan ve halen orada yaşayan bu engelli kardeşimiz, 4 yaşındayken yakalandığı romatizma hastalığının yol açtığı eklem kireçlenmesi nedeniyle 1979 yılından beri yürüyemiyor.
BAŞKANLIK YAPTI
Ali Haydar Koyun, Açık Öğretim Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1994 yılında Türkiye Sakatlar Derneği Malatya Şubesi’nin kuruluşuna öncülük etti. 2009-2015 yılları arasında Malatya Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyeliği ve 26.04.1994 yılından 21.03.2015’e kadar çok başarılı çalışmalar yapan Türkiye Sakatlar Derneği Malatya Şubesi’nin başkanlığını yürüttü.
ŞİİR VE KİTAP YAZIYOR
Halen Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonu üyeliği görevini sürdürüyor. Hastalığı nedeniyle yıllarca dört duvar arasında yaşarken sürekli kitap okudu ve şiir yazdı. Bu iki alışkanlığını bırakmadan sürdürüyor. Geçenlerde kendisinden mail aldık ve sizlerle paylaşmak istedik.
‘BU DA BENİM KIRMIZI ÇİZGİM’
“Devletler, hükümetler, bazı kamu kurum ve kuruluşları, siyasi partiler gibi resmi ya da özel oluşumlar kendilerince en hassas oldukları, olmazsa olmaz dedikleri konuları vurgulamak isterken kırmızı çizgi sözünü kullanırlar. İşte bu kırmızı çizgi dedikleri herkesin olur da benim olmaz mı? Tabii ki benim de var. Benim de kırmızı çizgim en hassas olduğum konu engelliliktir.
‘KİM YAPARSA YAPSIN’
Özellikle de engellileri üretmekten çok tüketmeye yarayan biri olarak değerlendiren, üniversiteyi bitirmiş, yüksek lisans yapmış, doçent ya da profesör olmuş olsa dahi halen bir şey bilmeyen insan gibi hakir gören, konuşmalarda dikkate almayan, küçümseyerek davranan, çocuk sever gibi başını ya da sırtını sıvazlayıp yapmacık sevgi gösterisi yapan, ahiret korkusu nedeniyle acıma duygusuyla yaklaşan, seçilmiş siyasilerle, atanmış idareciler de dahil olmak üzere her insan benim bu kırmızı çizgime dokunmuş olur.
‘DÜŞÜNCELERİMİZ ENGELLİ DEĞİL’
Böylesi durumlarla karşılaştığımda damarıma basılmış gibi gerilerek sinirlenirim. Bam telime basılmış gibi tepki gösteririm. Karşımdaki kim olursa olsun, yetkisine ve görevine bakmadan gereken cevabı hiç esirgemeden söylerim. Elimizden, kolumuzdan, gözümüzden ya da kulağımızdan engelli olabiliriz ancak bu demek değil ki düşünce ve görüş belirtmede, fikir üretmede, üretken bir birey olarak topluma faydalı olmada da engelliyiz.
Düşünce yapıları ve fikirleri engelli olan bu gibi insanlar galiba bizleri kendileriyle karıştırıyorlar. Yıllardır arşivimde bulunan ve bazı programlarda da severek okuduğum ancak yazarının kim olduğunu bulamadığım/bilmediğim ‘Utansın’ isimli şiirin dizeleri tam da bu şekilde davranış gösteren insanlara cevap niteliğinde yazılmış gibi.
UTANSIN
Şu yalan dünyada hiç sıkılmadık
Bizi mutsuz bilen, bilen sıkılsın
Sakat kaldık diye hiç utanmadık
Bizi görmez gelen, gelen utansın
✮ ✮ ✮
Bu bedeni bize tanrı vermişse
Başımıza türlü işler gelmişse
Eğer utanacak biri var ise
Bizi görmez gelen, gelen utansın
✮ ✮ ✮
Tüketici denen şeyler değiliz
Üretken olmayı elbet isteriz
İşveren iş versin işe geliriz
Bizi görmez gelen, gelen utansın
✮ ✮ ✮
Kimi ayağıyla kimi koluyla
Aldılar yerini hep onuruyla
Dünya nüfusunun yüzde onuyla
Bizi görmez gelen, gelen utansın
✮ ✮ ✮
Yalan dolan ile sözler verilen
Sakatın oyunu alıp seçilen
Mürekkep yalamış aydın geçinen
Bizi görmez gelen, gelen utansın
✮ ✮ ✮
Bu yara bizlerin derin yarası
Milletin kamburu hem yüz karası
Duyarsız toplumun olduk aynası
Bizi görmez gelen, gelen utansın
✮ ✮ ✮
Yasalar yetersiz hizmet gelmiyor
Gelecek bize hiç umut vermiyor
Başını kaldırıp kimse görmüyor
Bizi görmez gelen, gelen utansın
✮ ✮ ✮
Sakatına sahip çıkmayan toplum
Uygarlıktan bahis edemez oğlum
İçimdeki isyanla bir asi oldum
Beni asi yapan, yapan utansın.
'ARPA BOYU YOL ALAMAYIZ’
Sözün özü olarak, şiirde vurgulandığı gibi utanırlar mı bilemem. Bildiğim tek bir şey var ki o da yukarıda belirtmeye çalıştığım duygu ve düşünceye sahip olan insanların düşüncelerinde engellilerle ilgili ön yargılar yıkılmadıkça bir arpa boyu yol alınmayacağıdır.”