Ahmet Özyazgan

25 Mart 2020, Çarşamba 10:32

Corona virüs ve kök hücre

Çin’de başlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan corona virüs tehdidi hızla yayılıyor. Ülkemizde de, corona virüsle temas etmiş ve hastalığa kapılmış kişilerin haberi yayıldıkça toplumda büyük bir korku oluştu. Covid19 olarak tanımlanan corona virüs, yarasa gibi kemirgen hayvanlardan insanlara, insanlar arasında da kolaylıkla bulaşabiliyor. Mutasyon dediğimiz değişebilme özelliğine sahip corona virüsle ilgili biyolojik silah olduğuyla ilgili çeşitli spekülasyonlar üretilmişse de, toplumun sağlığını tehdit etmeye devam etmesi bizi esas ilgilendiren konu.

Yurt dışı seyahatinden dönen kişilerin 14 gün tecrit edilerek şüpheli olarak değerlendirilmesi virüsün etki gösterebileceği kuluçka evresinin göstergesi. Başlıca; yüksek ateş (38 derece) kuru öksürük, halsizlik ve solunum zorluğu ile seyreden corona virüs, klasik grip bulgularından biraz farklı belirtilerle seyredebiliyor. İleri evrede organ yetmezliği ile de seyredebilen corona virüs, bağışıklığı bozulmuş yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olan kişileri etkiliyor. Spor yapan, düzenli beslenen ve su içmeyi ihmal etmeyen kişilerin hastalığa yakalanmama ihtimali daha fazla.

Kişisel hijyen, koruyucu maske, eldiven, dezenfektan kullanımı gibi önlemler korunmada başlıca yollar olarak nitelendirilebilir.

Hastaların ortak yanı bağışıklık sisteminin zayıflaması olduğundan direnç gösterebilmek için güçlü bağışıklık oluşturmak en önemli faktör.

Riskli ortamlardan uzak durarak korunmada en önemli aşamayı kaydetmiş oluruz. Toplu taşıma ve kalabalık ortamlardan bu dönemde uzaklaşmak ve Türk toplumunun vazgeçilmezi olan tokalaşma gibi samimi davranışlardan bir süre vazgeçmek en önemli yaklaşım olur.

Bağışıklık sistemini güçlendirmek için kök hücre tedavisi son yıllarda tedavide en doğru seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Kök hücre tedavisi birçok alanda kullanımı olan modern tıbbın bize sunduğu en gelişmiş tedavi yöntemi. Kireçlenme, fıtık, estetik, erkeklerde sertleşme probleminin çözümü gibi birçok alanda alternatif ve ameliyatsız bir tedavi olan kök hücre, kişinin vücut direncini artırarak daha güçlü ve dinamik olmasına vesile oluyor.

Ülkemizin dikkatli olması gereken en önemli konu, yurt dışından gelen insanların izolasyonu ve temastan kaçınılması. Önlemler, koruyucu tedbirler ve kurallara uyulduğu takdirde corona virüs kabus olmaktan çıkarak hayatımızın bir parçası olmaya devam edecek. Antibiyotik icat edilmeden önce basit enfeksiyonlardan binlerce, hatta milyonlarca kişi ölebiliyordu. Savaşlarda ve seferlerde veba salgını olunca neredeyse ordunun çoğu kırılmış, bu sebeple bazı savaşlar kaybedilmişti. Uygun tedavi keşfedildikten sonra şu anda bu hastalıklar bizim için korkulu rüya olmaktan çıktı.

06 Mart 2020, Cuma 09:12

Diz ağrılı kabusunuz olmasın: Diz ön ağrısı nedir?

Diz ön ağrısı diz kapağının arkasında bulunan diz boşluğunda hissedilen bir ağrı. Türk toplumunda en sık görülen ağrılar arasında. Özellikle çok fazla ayakta duran kişilerde sık görülen ciddi bir problem. Diz ön ağrısı bazen menisküs yırtığı ile karıştırılabiliyor.

Özellikle sporcularda çok sık görülen yaralanmala da, diz ön ağrısıyla sıklıkla karıştırılabiliyor. Oysa diz ön ağrısı hiç spor yapmayan kişilerde de görülebilir.

En çok da fazla temizlik yapan ev hanımlarında, temizlik personellerinde, dizi sert bir zemine yaslayarak temizlik yapanlarda... Böyle durumlarda diz için basınç normale göre 9 kat artar. Bu da ciddi bir diz önü ağrısı oluşturur. Başlangıçta hafif belirtiler görülürken, hastalık ilerledikçe yakınmalar da değişir. Bu nedenle diz önü ağrısı ihmal edilmemesi gereken ciddi bir problem.

Hasta, "Düz yolda yürürken fazla bir sıkıntım yok. Uzun yol bile yürüsem sorun olmuyor. Ama merdiven inerken ağrım oluyor" diyorsa, aklımıza direkt diz önü ağrısı gelir.

Örneğin namaz kılarken, diz kapağında ağrı hissediyorsa aklımıza yine diz önü ağrısı ve diz kapağıyla ilgili sorunlar gelir.

Hasta, sabah uyandığı zaman rahat olduğunu fakat hareket ettiği zaman ağrılarının başladığını, çalışmaya başladığında, hareket ettiğinde şikayetlerin katlanarak arttığını söyler.

Öte yandan gün içinde dizlerinde yorgunluk hisseder ve istirahat etme ihtiyacı duyar.

07 Şubat 2020, Cuma 10:44

Fibromyalji (tetik nokta hastalığı) belirtileri ve tedavisi

Tıpta fibromiyalji olarak tanımlanan kas iskelet sistemi rahatsızlığı özellikle sırt, boyun, omuzlar ve kalçalarda belirgin olmak üzere kas eklem ağrısına, yorgunluğa ve sabahları tutulmuş kaslar ile uyanılmasına sebep olur. Her yaşta ve her iki cinsiyette görülebilmekle birlikte, en sık 30-60 yaşlar arasında kadınlarda, erkeklerden daha fazla görülür. Bunun en belirgin sebebi, kadınların erkeklere oranlara vücutlarının daha kolay deformasyona uğraması.

Bu şikayetlerin hepsi aynı anda görülmeyebilir, belirtiler kişiden kişiye değişir. Ancak kas ve eklem ağrıları, dinlendirmeyen uyku ve yorgunluk en sık görülen şikayetlerdir.

Fibromiyalji’nin nedeni kesin olarak bilinmiyor. Stres, kaygı, depresyon, dinlendirmeyen uyku ve bazı romatizmal ve hormonal hastalıklarla ilişkili olabileceği düşünülüyor. Aşırı egzersiz veya ağır spor yapmak, hareketsizlik, soğuk ve nemli havalar, psikolojik stresler ağrıları artırıyor. Üç aydan daha uzun süren, vücutta yaygın ağrı ve 18 hassas noktadan en az 11'inde üzerine bastırmakla aşırı hassasiyetin oluşu, fibromiyalji tanısının olmazsa olmaz ilk şartıdır.

Fibromiyaljide sık rastlanılan bulgulardan en az üçü ve eşlik eden diğer bulgulardan herhangi birinin birlikte bulunması tanıyı destekler. Bu yakınmalar sabahları hareketsiz kalmada, soğukta, nemde, kasvetli kapalı havalarda ve aşırı aktivitelerde, mutsuzluk hallerinde artar; sıcak havalarda, masaj veya sıcak uygulamalarda, hatta tatilde azalır. Aslında bu tip belirtilerin başka hastalıklarla yakın benzerlikler göstermesinden dolayı fibromiyalji tanısı oldukça zor. Bu yüzden doktor, hastanın tıbbi gelişmesini tam olarak sorgulamak zorunda. Eğer bu şikayetler 3 aydan fazla sürüyorsa fibromiyaljiden şüphelenilmesi gerek.

Fibromiyaljide laboratuvar, röntgen gibi herhangi bir kesin tanı yöntemi yok. Bunlar, ancak ayırıcı tanıda değer taşır. Bu amaçla tam kan sayımı, idrar tahlili, tiroit hormon testleri veya romatizma testleri istenebilir. Özetle doktor tanısını sadece hastanın tahliline ve filmine dayanarak değil, tersine hastayı dinleyerek ve detaylı muayene ettikten sonra koymalıdır.