Kara sezon başladı yine... Geçen haftasonu çıkan üç yangından birinin az daha mağdurlarından biri de biz olacaktık. Özdere’de oteller bölgesinde çıkan yangında, itfaiye ve ormancıların insanüstü çabası ile büyük facianın eşiğinden dönüldü. Yaşadığımız üzüntü ve korkuyu uzun süre atlatacağımızı sanmıyorum. Oysa ki bu filmi de birkaç defa görmeme rağmen (!) biliyorum ki bu yangınlar, maalesef son değil.
KARA SEZON BAŞLADI
‘Kara sezon’ devam ediyor ve hemen her gün Türkiye’nin bir köşesinden orman yangını haberi geliyor. Küle dönen binlerce hektarda yanan sadece ağaçlar değil. Alevler milyarlarca arının, ağaç gölgesinde yaşam bulan binlerce canlının da sonu oluyor. Her yaz başında uyarılar peş peşe gelmesine rağmen; “Aman dikkat, ormanlar kül olmasın...” denmesine rağmen; yaz bittiğinde yürekleri yakan orman yangını fotoğrafları kalıyor geride. Yemyeşil örtünün yerini kapkara ağaç iskeletleri alıyor bir de...
YÜZDE 90 İNSAN KAYNAKLI
Peki ya o ormanlarda sürüp giden yabani hayat? Bir orman yangını milyonlarca hayvanın yanarak yok olması anlamına da geliyor. Ormanda yaşayan kaplumbağalar, yuvalarında uçamayan yavru kuşlar, kaçamayan sincaplar, ceylanlar, tavşanlar, sürüngenler, kertenkeleler, binbir çeşit böcek, kelebek, arı... Her orman yangınında ekosistemden büyük bir parça da yok oluyor. Orman yangınlarının temel nedeni istatistiklere göre büyük oranda insan kaynaklı. Tarım ve Orman Bakanlığı 2018 verilerine göre, orman yangınlarının 969’u faili meçhul, 693’ü ihmal, 413’ü doğal (sıcaklık, yıldırım düşmesi vs.), 92’si kasıt nedeniyle çıkmış. 2 bin 167 yangında 5 bin 644 hektar alan yok olmuş. Bu yangınlar ise en çok Antalya ve bizim bölgemizde meydana gelmiş. Yine Bakanlık verilerine göre Antalya’da 244 yangında 593.60, Muğla’da 299 yangında 150.96, İzmir’de de 167 yangında 298.4, hektar alan kül olmuş.
ORMAN SEVGİSİ AŞILAMAK ŞART
Yetkililer, Akdeniz iklim kuşağı nedeni ile riskli bölgelerin içinde olduğumuzu vurguluyor. Cezaları ne kadar artırırsanız artırın, insanlara doğa sevgisi aşılayamamışsanız orman yangınlarını önlemek çok zor. Birinci yapmamız gereken; yeşile, ormana karşı eğitim ve duyarlı nesiller yetiştirmek. Dünyada ve Türkiye’de yangınların yüzde 97’sinin nedeni insan... Sigara, mangal, çevre ve tarla temizliği gibi nedenlerle çıkıyor yangınlar. Bu gibi şeyleri önleyemiyorsanız cezanın çok da önemi yok. Ağaçların yerine yeni yetişebiliyor, meyve ağaçlarının zararı karşılanıyor. Ama kuş, kurt, yaban hayvanları... Ormanla birlikte her şey yanıyor ve en acısı işte onların maddi değeri ölçülemez. Ayrıca yeşil örtü gittiğinde orada oksijen de bitiyor. Ekosistem bozuluyor. Yenilenmesi için en az 10 yıl gerekiyor.
YAPMA!!!
Ormanda ya da ormana yakın yerlerde ateş YAKMAYIN. Sönmemiş sigara, kibrit ATMAYIN. Aracınızdan yola dökülebilecek yağ veya benzinin üzerini kalın bir toprak tabakası ile ÖRTÜN. Tarlanızdaki anızları kaldırmak için yakma yöntemini KULLANMAYIN. Ormanlara cam ve cam kırıkları ATMAYIN.
"ÖLMÜŞ BİR TOPRAK DİRİLTİLEMEZ”
“(...) Bir çığrıltı, bir patırtı, bir cazırtı geliyor ki ormandan, olmaya gelsin. Bir cehennem gibi yanıyor ortalık. Arada bir, bazı da üst üste top patlar gibi bir şeyler patlıyor. Yanan ormanın çığlığına, uğultusuna korkunç, sağır edercesine bir dev ıslığı karışıyor. Yalımlar göğe doğru süzülüyor. Göklerde dolanıyor. Ateş devi ormanın üstüne yatmış, dünyayı yutarcasına nefes alıyor. Bir deli nefesi. Yaklaşmanın mümkünü yok.”
Yaşar Kemal, röportajlarını bir araya getirdiği, ilk olarak 1955’te Türkiye Ormancılar Cemiyeti’nce basılan ‘Yanan Ormanlarda 50 Gün’ kitabında böyle anlatıyordu orman yangınlarını. Yeşil Atlas dergisinden Güven Eken ve Güneşin Aydemir’e 2003’te verdiği söyleşide ise “Ölmüş bir toprak diriltilemez. Elimizde bir yeşil yaprak, bir yeşil çimen, bir tek ağaç kalmışsa bile onu ne pahasına olursa olsun korumaktır; işte gerçek vatanseverlik budur” diyordu.