Banu Şen Zaferler şehri Afyonkarahisar
HABERİ PAYLAŞ

Zaferler şehri Afyonkarahisar

Türk ulusunun kurtuluş destanında tarihi dönüm noktası olan Büyük Taarruz’un 99. yıldönümü bugün... 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, Mustafa Kemal önderliğinde halkın ve ordusunun işgalcilere karşı kazanacağı büyük zaferin ilk adımıdır.

Büyük Taarruz’un en büyük savaşları Afyonkarahisar sınırlarında yapıldı. Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat yönettiği Büyük Taarruz Savaşı’nda, 1. ve 2. ordu arasında sıkıştırılan düşman birlikleri Afyonkarahisar sınırları içinde yok edildi.

Zaferler şehri Afyonkarahisar

Her karış toprağı şehitlerimizin kanıyla sulanan, Kurtuluş Savaşı’mızın simgesi olmuş kentlerimizden biri olan ve Büyük Zafere ev sahipliği yapan Afyonkarahisar’ı, bu anlamlı haftada ziyaret ettik. Afyonkarahisar Valisi Gökmen Çiçek, Belediye Başkanı Mehmet Zeybek ve diğer ziyaretlerimizde hep zafer şehri Afyon ve kahramanlık hikayeleri vardı...

Haberin Devamı

BÜYÜK TAARRUZ PLANI

Büyük Taarruz Planı’nın ana fikri; kuvvetin bir kısmıyla Yunan ordusunu Eskişehir- Afyon Cephesi’nde tutmak, kalan kuvvetin çoğuyla Afyon Güneybatısı’ndan düşmanın güney yanına taarruz ederek, İzmir ile olan irtibatını kesmek ve çekilmesine imkan vermeden imha etmekti. Plana göre bütün kuvvetler Afyon ve çevresine yığılmıştı. Asıl savaş bu bölgede cereyan edecek ve harbin kaderi burada belli olacaktı.

Taarruz planı baskın esasına dayandırılmıştı. Harekatın bütün başarısı gizliliğe dayanıyordu. Plana göre ordu kilometreleri aşıp Afyon güneyine ve batısına yanaşacaktı. Yürüyüş, 14 Ağustos 1922 Pazartesi gecesi başladı. Türk Ordusu’nun hazırlıklarını tamamlayamadığı, daha bir süre herhangi bir harekette bulunamayacağı söylentileri yayıldı. Başkomutan Mustafa Kemal, 17-18 Ağustos 1922 gecesi hareketini gizlemek için 21 Ağustos 1922’de Çankaya’da bir çay partisi tertiplediği duyuruldu. Oysa cephe karargahına çoktan varmış ve yapılan toplantıda, 26 Ağustos günü Büyük Taarruza karar verilmişti.

Zaferler şehri Afyonkarahisar

KOCATEPE’YE ULAŞTI

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa 24 Ağustos akşamı arkadaşlarıyla Şuhut’ta Hacı Veli oğullarına ait bir evi, geçici karargah yapmıştı. Paşa, Anadolu’yla dış dünya arasındaki tüm haberleşmenin kesilmesi emrini verdi. Ardından 25 Ağustos Cuma gününü cumartesiye bağlayan saatlerde Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa ile konaktan ayrılıp 26 Ağustos 04.00 sularında savaşı yönetmek üzere Kocatepe’ye ulaştı.

Haberin Devamı

BİRİNCİ GÜN (26 AĞUSTOS)

Topçuların isabetli ve yoğun atışlarıyla düşman siperlere iyice ezilmiş, irtibat hatları parçalanmış ve hatırı sayılır kayıp verdirilmişti. Yarbay Halit (Akmansu) komutasındaki 5. Tümen; Saat 07.00’de Kalecik Sivrisi’ni, Yarbay Naci (Tınaz) komutasındaki 15. Tümen Saat 08.00’e doğru Tınaztepe’yi, Yarbay Ömer Halis (Bıyıktay) komutasındaki 23. Tümen 09.00’da Belentepe’yi ele geçirdi. Öğle saatlerinde ilk şoku atlatan Yunan kuvvetleri, toparlanmaya başlamıştı. Tınaztepe’de düşman, tekrar hakim oldu. Ancak takviye birlikler ve süngü hücumuyla 27 Ağustos’ta geri alındı.

Zaferler şehri Afyonkarahisar

İKİNCİ GÜN (27 AĞUSTOS)

4. Kolordu’nun doğudaki 8. tümeni 04.00’de hiç silah patlatmadan, süngü hücumuyla düşman siperlerine saldırarak önemli direnç noktası Kurtkaya Tepesi’ni ele geçirdi. Saatler ilerledikçe düşman cephesi çatırdıyordu. Bu sırada Albay Reşat Bey’in intiharı bu sevincin ortasına bomba gibi düştü. Sebep 57. Tümen’e hedef olarak verilen Çiğiltepe’nin 2 gündür ele geçirilemeyişiydi. Ancak Çiğiltepe Mehmetçiğin süngüsüne daha fazla dayanamadı ve 17.30’a doğru ele geçirildi. 1. Kolordu bölgesindeki Yunan cephesi ve savunmasının parçalanmasından sonra 4. Kolordu bölgesinde son düşman mevzilerini ele geçirdi. Trikopis karargahıyla Afyon’u terk etmişti. Afyon yanıyor ve Yunanlıların kenti acele boşalttıkları görülüyordu. 8. Tümen’imizin 189. Alayı 17.30’da yer yer yanmakta olan Afyon’a girdi.

Haberin Devamı

ÜÇÜNCÜ GÜN (28 AĞUSTOS)

Bütün gün koşuşan ve karşılaştıkları yerde dövüşen her iki taraf, serin yayla gecesinde toprağa uzanmış yarınki mücadele için nefesleniyordu. Bir taraf bir an önce Dumlupınar’a çekilip birleşerek yeniden cephe tutmak, diğer taraf ise önüne katıp kovaladığı düşmanı kuşatıp imha etmek telaşındaydı. Trikopis grubu 28-29 Ağustos gecesini, Eğret (Anıtkaya)-Olucak-Çatkuyu bölgesinde geçirdi. Orada gecelemeyip 10 kilometre fazla yürüyüş yapsa Trikopis’in kendini ve ordusunu kurtarabileceği düşünülebilirdi. Bu yüzden bazı tarihçiler, bu durumu “GAFLET UYKUSU” olarak tanımlar.

DÖRDÜNCÜ GÜN (29 AĞUSTOS)

Sabahın erken saatlerinde cephe ana baba gününe dönmüştü. 12.00’ye doğru Türk taarruzu şiddetini artırınca, Yunan birlikleri mevzilerini terk ederek kuzeye ve batıya çekilmeye başladı. Trikopis saat 21.00’e doğru birliklerine “Çalköy’e çekilin” emrini verdi. Günün sonunda Yunan ordusu kuşatılmış durumdaydı. Başkomutan Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşa, gelen raporları gece yarısı değerlendirirken Trikopis kuvvetlerinin kaçamaz halde kuşatma altında olduğunu gördüler. Görünüşe göre Türk ordusunun sıkılan ağır yumruğu kalkmış, birbirinden kopuk 3 parçaya bölünmüş, Yunan kuvvetlerinden en büyüğünün üstüne inmek üzereydi.

BAŞKOMUTAN MEYDAN MUHAREBESİ (30 AĞUSTOS)

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, sabah saatlerinde orduyu izlemek için cepheyi net gören Zafertepe’ye çıktı. Taarruz 30 Ağustos’ta öğleden sonra topçu ateşiyle başladı. 5. Tümen, Başkomutan’ın “Süngü hücumu ile mutlaka alması” emri verdiği Küçük Adatepe’yi yarım saat sonra, 19.00’da ele geçirdi. Düşman etrafındaki çember daralıyordu. General Trikopis ile General Dijenis ve bazı Yunan birlikleri Kızıltaş deresinden çember dışına kaçmayı başardı. Düşmanın bazı birliklerinin kurtulmasına rağmen, harekat Türk ordusunun kesin zaferiyle sonuçlandı. Büyük Taarruz’un bu son evresi askeri tarihe “BAŞKOMUTAN MEYDAN MUHAREBESİ” adıyla geçti.

31 AĞUSTOS

Başkomutan Mustafa Kemal, 31 Ağustos günü Adatepeler bölgesindeki durumu şöyle ifade ediyordu; “Şu karşıki sırtların gerilerindeki bütün düzlükler, bütün dereler, bütün gizli kapaklı yerler; bırakılmış toplarla, sayısız araçlarla ve aralarında yığın yığın ölülerle toplanıp içerilere götürmekte olan sürü sürü tutsaklarla gerçekten bir mahşeri andırıyordu.”

Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar. O, saatı sordu. Paşalar: “Üç” dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı.

26 Ağustos gecesini Nâzım Hikmet, Kuvayı Milliye Destanı’nda 8. Bap’ta ‘26 Ağustos Gecesi Saatler’ başlığı altında bu dizelerle anlatır.

KAHRAMANLIK HİKAYELERİ

FERİT ÇAVUŞ VE ETHEM

İşgalciler geçtikleri köyleri yakarak kaçıyordu. Ferit Çavuş’un birliği Dumlupınar yakınlarında yanan bir köye girdi. Kulağına ağlama sesi çalındı. Bir çocuktu bu. Yıkıntıların arasından tutup çıkardı. Bir Yunan subayı canının derdindeyken oğlunu savaşın ortasında bırakıp kaçmıştı. “Kaldır başını yerden, bu senin suçun değil” dedi. Sığınacak bir kucak arayan çocuğa sarıldı. Yunan kurşunlarıyla yakınları şehit olan Ferit Çavuş’un da kimsesi yoktu. Çocuğa babasının ismi olan Ethem adını verdi. Ethem, 35’ine geldiğinde bir daha ağladı. Ferit Çavuş ölmüştü. Hayatını borçlu olduğu Ferit Çavuş’u herkese anlatmak istiyordu. Atina’da buldu yakınlarını, annesi ve babası ölmüştü. “Kal, evlen, bir iş kur” dediler. “Benim vatanım suyun öbür yakası” dedi. Bir gün Ethem de öldü. Köylü Ethem’i, Ferit Çavuş’un yanı başına gömdü, baba oğul ebediyen ayrılmasın diye.

SAKATLARIN İSMAİL

Türk birlikleri Dumlupınar önlerinde Yunan savunmasını dağıtmış ve geri çekilmeye mecbur bırakmıştı. Banaz’a doğru geri çekilirken İsmail’i kılavuzluk etmeye zorladılar. İsmail tereddütsüz kabul etti. İsmail orduyu bir çıkmaza doğru sürüklerken “Az bir yolumuz kaldı” diyordu. Tuzağa düştüklerini ve buradan kurtulmanın mümkün olmadığını anladıklarında İsmail huzurla gülümsüyordu. Bir Yunan subayı silahını İsmail’e doğrulttu. Sakatların İsmail artık şehitler kervanında binlerce kahramandan biriydi.

Zaferler şehri Afyonkarahisar

KÖMÜRCÜOĞLU NİHAT

Yaşı 13’tü ama boyundan büyük cesareti vardı. Anasının elini öperken hiçbir zaman doyasıya oynayamadığı topaçını da alıp göğsüne saklamıştı. Dumlupınar’a kadar mertçe vuruşarak gelmişti. Düşmanın ardına bakmadan kaçışını izlerken sevinçliydi. Nihayet ertelediği çocukluğuna geri dönecekti. Bunları düşünürken bir hücum narası duyuldu ön siperlerden. Süngüsüyle ileri atıldı. Çok geçmedi kahpe bir Yunan kurşunu Nihat’ı çocuk yüreğinden vurdu. Yaşından büyük sıfatının madalyasıydı bu kurşun Nihat’ın.

İlk kez 1924’te Afyon'da Başkumandan Zaferi adıyla kutlanan 30 Ağustos günü, 1926'dan itibaren Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır.

Zaferler şehri AfyonkarahisarZaferler şehri AfyonkarahisarZaferler şehri Afyonkarahisar

Sıradaki haber yükleniyor...
holder