1. Karşımızdakini dinleme becerimiz, ona verdiğimiz değerin göstergesidir. O nedenle;
- Birisi konuşurken söze girilmez.
- Kişinin söyleyecekleri, kendi kelimelerimiz ile tamamlanmaz.
- Karşımızdaki konuşurken başka şeylerle ilgilenilmez.
2. Kişilere algı seviyeleri ile ilgili gizli mesaj veren ifadeler, o kişinin söylediklerimizi anlamayacağı alt mesajı taşır. O nedenle;
- “Anladın mı?” denmez.
- “Az önce de söylediğim gibi” denmez.
- “Altını çizerek söylüyorum”, “Vurguluyorum” şeklinde ifadeler kullanılmaz.
3. İletişimde hiyerarşik ifadeler kullanmak, o kişinin düşünce ve hareket özgürlüğüne müdahale anlamına gelir. O nedenle;
- Birisi bizden görüşümüzü istemediyse ne yapması gerektiği söylenmez.
- Emir/komuta sisteminin bulunmadığı ortamlarda emir ifadeleri kullanılmaz.
- Yeni tanıştığımız bir kişiye “sen” diye hitap edilmez.
4. İletişimde empatik yaklaşım, insanı diğer canlılardan ayıran en kuvvetli yöndür. O nedenle;
- Karşımızdakinin anlattıkları içinde duygusuyla ilgili ayrıntılar varsa, onlara karşılık verilmeden konuşmaya devam edilmez.
- İnsanların üzüntülü/acılı anlarında “en azından” ile başlayan teselli ifadeleri sarf edilmez.
- “O da bir şey mi” ile başlayan, benim acım senin acından büyük diyaloğuna girilmez.
5. İnsanların kişilik özellikleri ile eylemleri birbirinden farklı şeylerdir. O nedenle;
Haberin Devamı
- “Ne kadar sorumsuzsun!” denmez. “Geç kalacağını bana haber vermeni beklerdim” denir.
- “Beceriksizsin” denmez. “Rapor üçüncü kez bana hatalı geldi” denir.
- “İlgisizsin” denmez. “Senden daha çok ilgi görmeye ihtiyacım var” denir.
Ne güzel söylemiş yazar Earl Nigthingale, “Hiçbir şey bizi, konuşma tarzımız kadar ele vermez.”