Burak Akkul Avrupa'nın en şık şehri: Milano
HABERİ PAYLAŞ

Avrupa'nın en şık şehri: Milano

Bir çok yorumcuya göre burası “modanın başkentidir”… Duomo Katedrali gibi bir şaheser de bu şıklığını tamamlar ki, burası Avrupa’nın en önemli Gotik yapısı kabul edilir… Ücra bir kilisesinde bulunan İsa’nın Son Akşam Yemeği duvar resmi; Leonardo Da Vinci’nin en önemli eserlerinden biridir… Göz kamaştıran alışveriş mekanları, Milanese yemekleri ve “sudan ucuz” aperatifleri… Yine Avrupa’nın en önemli konser salonlarından biri sayılan La Scala! Bu hafta Avrupa’nın en şık en zarif şehirlerinden; Milano’dayız.

Haberin Devamı

Avrupanın en şık şehri: Milano

BU DUOMO GERÇEKTEN ÇOK BAŞKA!

Sanat adına bambaşka bir yere koyduğumuz Floransa sayfalarıyla aynı cilde, mutlaka ki bir de Milano eklemeliyiz. Kuzey İtalya'da bulunan bu özel şehir, Lombardiya bölgesinin başkentidir ve İtalya’nın en kalabalık üç şehrinden biridir. Duomo Meydanı’ndan gezmeye başlarsanız, zaten şehir size ilk düdükten hemen sonra ilk golünü atmış olacaktır.

Öylece o acayip katedrale bakıp -tabiri caiz ise- apışıp kalırsınız efendim… Yılın her günü turist dolu olan meydanda, Duomo Katedraline girmek için oluşan kuyruk hemen gözünüze çarpacaktır. Biletler yapının sağ arka tarafındaki müze enformasyon merkezinde satılmaktadır. Dikdörtgen planlı meydanın çevresinde; Duomo Katedrali, Galleria Vittorio Emanuele II, Museo del Novecento, Palazzo Reale, La Rinascente ve Emanuelle pasajından geçtiğinizde Piazza Mercanti ile Teatro Alla Scala gibi önemli yapılar bulunur.

Avrupa’nın dördüncü büyük katedrali olan Milano Katedrali’nin (Duomo) yapımına 1386 yılında başlamış ve inşaat neredeyse 500 yıl sürmüştür. Rivayete göre bittiğinde tüm dünyanın malı sayılacak olan yapının inşaatını, burayı kimselerle paylaşmak istemeyen İtalyan derin din adamları uzatıp durmuş.

Hatta İtalyan sanatçılar yapının üst tarafında sürekli olarak devam eden bir inşaat görüntüsü tasvir etmişler. Duomo, Gotik mimari örnekleri arasında dünyada başı çekiyor. İçi de ihtişamlı ama o dış yapı... Hele gece ışıklandırmasıyla; 300 tane fotoğrafını çekersiniz tahmin ediyorum.

Avrupanın en şık şehri: Milano

DİZİ DİZİ İNCİYİZ, MİMARİDE BİRİNCİYİZ

Haberin Devamı

Adını İtalya Krallığı’nın ilk kralından alan Vittorio Emanuele 2 çarşısı, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri ve görüp görebileceğiniz en zarif pasajlara sahip. Duomo meydanındaki girişi 10 metreden yüksek kapısı ve bir uçtan ötekine uzanan cam tavanıyla, hayli etkileyici bir mekan. Revaklı dış çarşı, sağa ve sola doğru yine çok lüks mağazaları barındırıyor. La Rinascente katlı mağazası, bunların en ünlüsü ve havalısı.

Son yıllarda Arap seddi örülmüş durumda; ellerde onlarca mağaza poşeti… Emanuelle 2 çarşısının her köşesi İtalyan mimarisinin en incelikli örneklerini taşır diyebiliriz. 1865-1877 tarihleri arasında inşa edilen cam tavanlı yapının döşeme taşlarında bilimi, sanatı ve tarımı simgeleyen mozaikleri var. Aralarından biri de bir yerine dokundunuz mu şans ve güç getireceğine inanılan Boğa mozaiği…

Neresine dokununca getiriyor; onu siz tahmin edin artık. Novecento Müzesi meydanın tam ortasında ve şehrin en önemli müzelerinden biri. Müze 20. yüzyıl modern sanatının ünlü sanatçılarının eserlerine ev sahipliği yapıyor. Duomo Katedrali’nin manzarasını da tepeden en iyi ve en geniş açıdan görebileceğiniz yer burası.

Haberin Devamı

Kıyılarda bolca kafe ve restoran da mevcut tabii. Eskiden kraliyet sarayı olan Palazzo Reale ise modern sanat müzesinin hemen yanındaki binadır. O ne zarafettir ve avlusundaki nasıl bir huzurdur… Milano’ya şimdiden “anlatılmaz yaşanır” diyelim mi?

Avrupanın en şık şehri: Milano

CEBİNDE YETERLİ EURO VARSA…

Milano elbette ki pahalı. Biz, 2019’un henüz başındaki ziyaretimizde, Euro henüz 5-6 iken, ancak merkeze 10 kilometre uzaklıkta bir otelde uygun fiyat bulabilmiştik. Çiçek gibi de oteldi, tavsiye ederim: Affori Centro metrosu istasyonuna yürüme mesafesindeki Albergo Eco Hotel. Gecelik 40 Euro civarıydı… Piazza Mercanti, yine Duomo Meydanı’na çok yakın bir meydan.

Burası Ortaçağ boyunca kentin ticaret ve hükümet merkezi olmuş. Şimdi ise Avrupa’nın en prestijli konser salonlarından Teatro alla Scala’ya ev sahipliği yapıyor. Muazzam mimarisiyle La Scala dünyanın da en önemli sahneleri arasında… Opera sanatındaki değerli ismimiz rahmetli “La Diva Turca” Leyla Gencer’in de bir zamanlar kadrosunda yer aldığı, daha sonra da opera sanatçıları için eğitim verdiği salon, 1913 yılında kurulmuş.

İçinde sanat ve sanatçılarla ilgili tablolar, heykeller ve kostümler yer alan La Scala’da Fazıl Say’ı dinlemenin hazzına nail olmuştuk. Nasıl bir Gnossiene’di o öyle… Unutulmaz anılarımız arasındadır. Scala Meydanı’ndaki Voce restorana da bir uğrayın derim. Milano’nun klasiklerindendir. Hem dış mekan hem iç mekan hem de yemekleri ve tatlıları…

BRERA’DA YEMEK VE İSA’NIN SON YEMEĞİ

İşte Milano’nun orta sınıftan orta bütçeli turist için en keyifli bölgesi. Parke taşlı sokakları ve o sokaklar boyunca sıralanmış restoranlarıyla, sanat galerileriyle ve hediyelik eşya dükkanlarıyla çok keyif alacağınız bir mahalle Brera. İtalyan mutfağıyla ilgili deneyebileceğiniz çoğu şey bu restoranlarda yapılıyor. Hemen yemeklere bir not düşelim; Milanese yemekler, orta ve güney İtalyanlardan farklı.

Daha zengin, çeşnili bir mutfak var burada. Makarnalar kalın soslu, pizzalar küçük ve kalın hamurlu. Tatlılardan kremalı olanlar; tiramisular, panna cottalar ve dondurmalar pek lezzetli. Bir “Cioccolati İtaliani” şubesine uğrarsınız mutlaka… Duomo Meydanı’ndaki Luini Pastanesi de Milano’nun bir klasiğidir. Aparativo yani aperatifler için ise adres, kesinlikle Navigli bölgesi.

Kanal boylarının muazzam açık büfelerine, birazdan ayrı bir yer açacağım… Hafta sonları kurulan antika pazarları ve kemerli avlusuyla hem sanat okulu hem müze olan Pinacoteca Barera, bölgenin diğer güzel özellikleri… Müze okul 14.yüzyılda kurulmuş, şimdiki haline 1700’lerin başında getirilmiş. Bu okulun kütüphanesi olan “Biblioteka di Barera” mutlaka ama mutlaka görülmesi gereken bir mekan. İlk bakışta “Dublin’deki Trinity koleji kütüphanesini hatırlattı bize ki zaten hayranı olduğum- hatta uğruna kalkıp o şehre gittiğim kütüphanedir “Trinity”…

Ve gelelim Santa Maria delle Grazie kilisesine. Metro M1 veya M2 ile ulaşabileceğiniz Cadorna durağından 15-20 dakikalık yürüme mesafesinde olan bu sade kilisenin özelliği; dünyanın en ünlü duvar resmine duvar sahipliği yapıyor olması. Evet; genelde orijinalinin bir tablo olduğu düşünülen Leonardo Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği adlı ünlü eseri, aslında bu kilisenin yemekhanesinin duvarına çizilmiş dev bir resimdir.

“Gerçeği söylemek gerekirse; biriniz bana ihanet edeceksiniz”… Hıristiyanlar, peygamberleri Hazreti İsa’nın son akşam yemeğine gitmeden önce bunları söylediğine inanıyor. Bu inanıştan yola çıkan Leonardo da Vinci 1494 yılında, yirmi yılını geçirdiği Milano’daki Santa Maria delle Grazie kilisesinin duvarına bir resim çizmeye başlıyor. Yapımı 4 yıl süren bu duvar resminin o kadar çok kopyası- replikası yapılıyor ki; zaman içinde bu eserin bir tablo olduğu düşünülmeye başlanıyor.

Türk kanallarında muhtemelen ilk kez bizim Çok Gezenti Milano bölümünde gördüğünüz Son Akşam Yemeği, aslında dev bir duvar resmi... Da Vinci, duvar resmini, genel sanatından farklı olarak, kuru boya tekniğiyle yapmış. Kiliseye giriş ücretsiz ama bu eserin bulunduğu kısım için biletler 12 Euro… Ve en az birkaç hafta öncesinden online biletinizi almanız gerekiyor. Tarihe mal olmuş bir mucit ve ustanın en önemli eserlerinden birini görmek için; o heyecana elbette değiyor.

Avrupanın en şık şehri: Milano

CASTELLO VE ÇEVRESİ

Sforzesco Şatosu, şatonun bahçesi, hendekler bölgesi ve ona çıkan yolları kapsayan bölge; tarihe merakı olanlarınızı fazlasıyla memnun edecektir. Burası tam bir gününüzü alır. Hem hafta sonu pazarlarıyla hem de alışverişin yoğun biçimde yaşandığı (tıpkı Brera’daki Guiseppe Verdi Caddesi gibi) Dante Caddesi ile keyfi için en ideal bölgedir Castello. Sforzesco Şatosu ve parkı, Milano’ya tam yakışır niteliktedir.

15. yüzyıldan kalma bir kale var ama pek öyle bizim bildiğimiz kalelerden değil. Tarihte fazla savaş görmemiş olan, daha çok kültüre katkı sağlayan bir alan olmuş burası. Kale surları içinde yedi farklı müze yer alıyor. Burada Michelangelo, Da Vinci ve Visconti gibi sanatçıların eserlerini görebilir; antik çağ sanatları, resim galerisi gibi diğer sanatsal bölümleri de gezebilirsiniz... Mahalledeki park 1888’de açılmış olan harika bir dinlince alanı. Sokak müzisyenlerinin ezgileri hemen kulağınıza gelmeye başlar zaten.

HİPSTER ALANLAR VE APERATİVOLAR

Milano’nun bazı bölgeleri de var ki, bunlar, Hipster çığırdığımız yenilikçi; kafe işleten uzun sakallı adamların, o kafelerde laptopuyla blog yazan kırmızı rujlu kadınların yoğunlukla tercih ettiği, merkeze biraz daha uzak olan “tarz” mahallelerdir…

Isola, Porta Nuova, Porta Venezia, Porta Garibaldi (tarihi önemi olan bir zafer takı bulunur) ve Navigli; mutlaka keşfedilmelidir efendim... Tarihi kapılar arası turlamak ve alışveriş yapmak (ya da vitrinlere bakmak diyelim) pek keyiflidir. Kanal boylarında aperatifler yiyebileceğiniz, İtalyan şaraplarını tadabileceğiniz, ilginç mimarisi olan binaları (Bosco Verticale, bahçeli balkon tarzının ilk örneğidir) sürprizlerle dolu göçmen halk pazarları, salaş görünen ama lezzeti tavan yapmış restoranlarıyla ve elbette şık butikleriyle; saydığım semtleri mutlaka adımlamalısınız.

Avrupanın en şık şehri: Milano

Bunlar içinde bana en özel geleni, elbette yine midemle ilgili bir konu oldu. Küçük Venedik diye adlandırılan, yine Leonardo da Vinci ustanın keskin zekasıyla projelendirdiği kanallar ile taçlanmış Navigli, İtalya’nın en ilginç yemek etkinliklerinden birine de ev sahipliği yapıyor. Bunun -öğün diyeyim- adı “Aparativo”. Evet, bizim aperatif dediğimiz, tam ana yemek olmayan ön atıştırmalıklarla ve yine lezzetin ön plana çıktığı mezelerle dolu sofralar buluyorsunuz Milano’da. Özellikle de Navigli semtinde…

Genelde akşam saatlerinde dolmaya başlayan Aparativo mekanlarının masaları, 18.yüzyıldan beri buralarda kurulurmuş. Bu şehirden tüm İtalya’ya yayılan pratik bir yeme-içme sefası bu... İspanyolların tapasları gibi. Ama bu porsiyonlarda nefis makarnalar ve etler de var. Hem de diğer yemeklere göre, nispeten ucuzlar. Biz romantik bir kanal boyunda, Leonardo da Vinci adlı restoranda almıştık aperativolarımızı… 9 Euro’ya sınırsız tabak dolumu ve içecek. Ne lezzetlisin sen Milano!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder