Burak Akkul Kuzeyin Roma'sı: Kiev
HABERİ PAYLAŞ

Kuzeyin Roma'sı: Kiev

Ukrayna seyahatleri son zamanlarda yine moda oldu. Bunlara bir yönüyle “PCR Seyahatleri” desek, yanlış olmaz sanırım. Yaklaşık bir yıldır -pandemi tehlike seviyeleri yüzünden- mesela İngiltere’ye gitmek isteyenlerin önce bir Ukrayna şehrine uçup, karantina sürecini orada tamamlayıp, hedeflerine öyle devam ettikleri görülüyor. Böyle bir vesileyle de olsa, harika şehirleri keşfetmiş oluyorlar… Bu haftaki yazımda, bence “ekstra bahanesiz” tercih edilmesi gereken bir seyahat rotası var. Beklentimin üzerinde verim aldığım eski Rus şehirlerinden birinde; Ukrayna’nın 3 milyon nüfuslu başkenti Kiev’deyiz.

Haberin Devamı

Kuzeyin Roması: Kiev

BEKLENTİLERİN ÇOK ÜZERİNDE

Ukrayna’ya girmek vizesiz, dertsiz, tasasız; bunu zaten biliyorsunuz... Şehirlerini gezmek nispeten ucuz, insanlarıyla anlaşmak da oldukça kolay. Ulaşım için; hemen her özel araba Uber nasılsa. Bolca da raylı sistem, otobüs hattı mevcut. Dünyanın en derinden giden metro hatlarından biri Kiev’de…

Yemekler derseniz; tavuk kievsky’si alışık olduğumuz kremalı tavuk sarma tadında, shashlik zaten bizim şiş kebap gibi, varenyky güzel bir buharda mantı, pirahy ise onun tatlı olanı… Eğlence hayatını dünya çapında ünlü. Alışveriş imkanları, otantik giysiler, ucuz alkollü- alkolsüz içecekler...

Ukrayna’yı gezmenin iyi tarafları saymakla bitmiyor. Bir de Kiev’in tarihi dokusu ve özel dini mimarisi işin içine girince; kaçırılmaması gereken turistik bir başkent haline geliyor Kiev. (Not: Şu “tarihteki fakirlikten mütevellit mutfaklarına girmiş olan Borsch çorbasını ise, kusura bakmasınlar, bir türlü sevemedim. Kaynamış lahana! Iyyy!)

Kuzeyin Roması: Kiev

ARENA’DA MUTLAKA VAKİT GEÇİRMELİ

2018 Kiev gezimizde otelimizi Leskova Caddesi’nden ayırtmıştık. Hatırlıyorum; Paris, Prag otellerinin falan üçte biri fiyatındaydı geceliği… Otelin hemen yakınında, ilk durak olarak gezdiğimiz küçük ahşap St.Michel kilisesi, Kiev’in en eski kiliselerinden… Bizi görüp kibarca yanaşan bir rahibe; çekimin yasak olduğunu çünkü buranın ta ilk Gürcü piskoposlardan biri tarafından kurulan merkez kilise olduğunu fısıldadı...

Haberin Devamı

Asıl “altın kubbeli” St.Michel Katedrali’ne, ilerleyen günlerde gidecektik ki o zaman gördüklerimize hayretlerimiz kat kat artacaktı. Bir yarım saat kadar kendisini çevreleyen cemaate flüt çalan uzun sakallı yaşlı papazı dinledikten sonra, oradan ayrıldık… Şehrin en renkli halk pazarı Besarabiski on beş dakika yürüme mesafemizdeydi.

Üstü kapalı pazardaki “etiketsiz” ürünlerin- sebzelerin meyvelerin- satış fiyatlarını sorup soruşturup öyle tarttırın e mi? Pazarın tam karşısında da özellikle gençlerin buluşma mekanı olan – bizim Bağdat Caddesi ve AVM kafeleri misali mekanların yer aldığı- Arena Eğlence Merkezi var… Bahsettiğim bu bir kilometrekarelik alanda, yarım gününüzü keyifle geçirirsiniz.

Kuzeyin Roması: Kiev

RENKLİ KİLİSELER ŞEHRİ

Sürprizlerle karşılaşan gezginler olmaya alıştık artık. Rahat ayakkabılarımız ayağımızda- merakımız yüreğimizde; günlük keşiflerimizi sürdürüyoruz… Başkent Kiev’in Pechersky bölgesinde, Lavra Manastır alanına girmek üzereyiz. Burası, Rusya’daki ilk Ortodoks manastırı olarak 1051 yılında inşa edilmeye başlanmış ve alanın içinde 30’dan fazla dini bina var.

Haberin Devamı

Onlar için ruhani ve manevi, biz gezginler ve turistler için kültürel ve maddi değeri paha biçilmez bir bölge… Dinyeper nehrinin sağ kıyısındaki tepeler üzerinde, altın yaldızlı kubbesiyle göze çarpan Meryem’in Göğe Yükseliş katedralinin ön planda olduğu dini alan; Pechersk tepesinde etkileyici bir ana girişe sahip... 1000 yıldan fazla bir süre önce, saygı gören bir din adamının buradaki bir mağaraya yerleşmesi ve zaman içinde artan müritlerinin tapınaklar inşa etmesiyle oluşan Pechersky Lavra’da; Yunun ve Rus mimarlarla ressamlarının emekleri var...

O kadar büyük bir alan ki, Roma’daki Vatikan, buranın yarısı kadar kalıyor diyebilirim… Elbette tüm alan, UNESCO dünya mirasları koruma listesinde. Dormation Katedralinin hemen yanındaki, birbirine birleşik olan Saint Anthony ve Theodosius kilisesi yemekhanesi ve Azizler Kilisesi’ne, ayrı bir önem yeri açmak gerekiyor…

Ortodoks anlayışının sade göründüğü diğer ülke yapılarından farklı olarak; buralarda özel bir ihtişam söz konusu. Duvar ve tavan resimleri kiliselerde ön planda… 1905-1910 arasında Lavra Sanat okulu öğrencileri bu eserleri ortaya çıkarmış; buraları renklendirmişler. İç mekanları hayretler içinde geziyorsunuz… Alan dışında yer alan önemli bir kilise de Saint Sofya Katedrali.

Aya Sofya olarak da bilinen bina; bol kubbeli yapısı- yeşil cephesi ve yanındaki ahşap merdivenli çan kulesiyle; Kiev’in en çok turist çeken yerlerinden biridir. Ülke için çok değerli olan bu 11.yüzyıl katedrali; Prens Yaroslav tarafından yaptırılmış. 18.yüzyılda ek binalar ve soyluların ikametgahları ile çevrelenmiş. 1990’da da UNESCO koruma kapsamına alınmış. Bu yeşil kiliseye ve 13 adet altın kaplamalı kubbesine, çan kulesine çıkıp yukarıdan bir bakmalısınız.

Kuzeyin Roması: Kiev

PARKLAR VE SÜSLÜ PÜSLÜ MEYDANLAR

Ukrayna’nin başkenti Kiev, ağacın, yeşilin başkenti gibidir adeta… Ağaç kesmenin şiddetle yasak olduğu kentte, yeşile doyamazsınız. Meydanlar ihtişamlı heykellerle ve havuzlarla donatılmış, geniş caddeleri hafta sonları sadece yürüyüşe ayrılmıştır... Kreschatik Caddesi, Kiev’in ana caddesidir. Özellikle yaz döneminde, yaz etkinlikleri nedeniyle araç trafiğine kapalıdır. Buradaki yapılaşma ve peyzaj 18.yüzyıl sonlarında başlamıştır.

Cadde kestane ağaçlarıyla çevrili, dünyaca ünlü mağazalar, kafeler ve restoranlar dolu zarif bir caddedir. Caddenin başlangıç noktasında halk pazarı, bitiş noktasında ise Özgürlük Meydanı (Nezalezhnosti) vardır. Meydanının özellikle hafta sonlarındaki rengini kolay kolay unutamazsınız. Bütün şehir halkı buraya akın eder sanki. Üzerine bir de turistler… Seyreyleyin eğlenceyi; sokak oyunlarını, dansları, varyeteleri!

Bu alan uzun süre Kiev şehrinin girişinde, hayvanların otladığı ve şehre gelen elçi, tüccar ve kervanların beklediği bir ova olarak kullanılmış. 1991 yılında, Ukrayna’nın Sovyetler birliğinden ayrılması için yapılan gösteriler ve toplantılar, aylarca bu meydanda düzenlenmiş ve sonunda, meydandaki Ukrayna halkının isteği gerçekleşmiş… Meydana yakın bir ilginç yapı var ki; onu da mutlaka görmelisiniz.

Altın Kapı. Şehirdeki, günümüze kadar gelebilen tek askeri- sur mimarlık örneğidir. 1017-1024 yılları arasında yapılmıştır. Prens Yaroslav o dönemde İstanbul’u ziyaret ettiğinde o kadar çok etkilenmiş ki; ülkesinin Bizans İmparatorluğu gibi güçlü olduğunu hissettirmek için, bu devasa yapıları yaptırmış.

Savaşlar, doğal felaketler derken, 18.yüzyılın ortalarında bu Golden Gate’in kalıntıları tamamen toprak ile örtülmüş... Kapının ikinci doğumu 1832 yılında olmuş. Arkeologlar eski sur kalıntısını keşfetmişler ve güzel bir restorasyon uygulanmış. Kapı 1982 yılında, Kiev’in 1500 kuruluş yıldönümünde ziyarete açılmış.

GÖRMEDEN DENMEMEK GEREK…

Abartmıyorum; Kiev’de görülmesi gereken özel tarihi yapılar, neredeyse Roma’daki kadar çok sayıda… Bu yüzden, yüzeysel bir “gezelim tozalım” yazısıyla geçemiyorum bu şehri… Altın Kubbeli Katedral adıyla da bilinen Aziz Michael Katedrali, yön olarak Aya Sofya’nın tam karşısına düşüyor.

Uzaktan, masmavi boyalı yapısıyla görünüyor zaten. 1108 yılında, Pres Yaroslav’ın torunu tarafından yaptırılmış olan yapı, eski Rus mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Özelikle canlı renkleri, gerçekten göz alıcı. 1930’lu yıllarda Sovyet Bolşevik Devrimi sırasında yıkılmış olan kilise kulesi, Ukrayna bağımsızlığını kazandıktan sonra yeniden yapılmış…

Güneş çekildikçe mavisi koyulaşan bir enteresan yapı… Hemen yanındaki füniküler durağından Dinyeper nehri kıyısına inensiniz; dik yolda da güzel manzaranın görüntülerini çekersiniz… Taras Şevçenko ülkenin yetiştirdiği en ünlü şairdir. Adını taşıyan üniversitenin kızıl binası ve aynı adlı opera binası; görülmesi gereken yapılardandır. Binalar 1800’lerin son yarısında yapılmış…

Uspensʹkyy Sobor Upts; Dinyeper ırmağı kıyısında, nispeten daha yeni, çok gösterişli bir Ortodoks Kilisesi... Çok katmanlı, ince işlemeli, göz alıcı bir yapı. Burayı da görmelisiniz… Ve Andriivskyi bölgesindeki Andreyevskiy Spusk yani Andrei Yokuşu. Rengarenk evlerin ve yine canlı renkleriyle ünle St.Andrew kilisesinin mahallesi burası. Ressamlar ve hediyelik eşyacılar tarafından tezgahlar kurulmuş; tablolar, sanat eserleri, matruşkalar satılıyor…

Kıyılardaki balkonlarda ise harika bir şehir manzarası sizi bekliyor… Eskiden, Çar Tepesinden aşağı inen bu caddede esnaf ve sanatkarlar yine mallarını satarlarmış. Kaçırmayın. Yahu; en iyisi siz Kiev’i kaçırmayın. Gidin bu güzel şehri yerinde görün.

Kuzeyin Roması: Kiev

Sıradaki haber yükleniyor...
holder