Burak Akkul Romantizmin başkenti 'Prag'
HABERİ PAYLAŞ

Romantizmin başkenti 'Prag'

Siz bizim çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?

Ah ah! Bu tekeremenin de tadı kalmadı artık. Önce “Çek Cumhuriyeti” dediler, şimdi de “Çekya” çıktı! Ne o öyle ‘çekyat’ gibi… Eve misafir geldi, Çekya’yı açılım! Pöh. Neyse, durup dururken sinirlenmemeliyim çünkü güzel bir şehre gidiyorum şimdi. Haydi, siz de gelin benimle! Bu hafta Avrupa’da romantizmin başkenti olan; Prag’dayız efendim. Azıcık ucundan da, termal sular cenneti Karlovy Vary var.

Romantizmin başkenti Prag

DÜNÜN MANASTIRI BUGÜNÜN OTELİ!

Yıllardır, tecrübeyle sabittir; şehre vardığınız ilk gün, gezip dolaşmaya halimiz kaldıysa, otelimize yakın olan yerleri tercih ediyoruz. Böylece hem şehre ufak ufak ısınıyor, yol yordam öğreniyor hem de yol yorgunluğunun gününü çok zorlamamış oluyoruz. Unutmayın, yorgun, uykusuz, moralsiz başlanan bir gezi size negatif etki yapar. Gördüğünüz yerleri yanlış ya da eksik değerlendirmenize sebep olacaktır. Ne demiş o meşhur okul şarkımız: “Neşeli ol ki genç kalasın. Zaten gezmek için kıt kanaat para biriktirmişsin, o seyahatten de zevk alasın…”

Haberin Devamı

Evet, karar verildi, Vysehrad bizim başlangıç noktamız. Hayli merkezi sayılan otelimizin adı Svateho Jana! Şiddetle tavsiye ederim. Kendisi Vyshedraska’da bulunan eski bir manastır binası. Bu kadar ucuza bir tarihin içinde kalmak, dört metre tavanlı gotik bir odada uyumak masal gibi... Otelin ordan 15-20 dakikada tırmanılan tepe bizi, 10. yüzyılda yapılmış olan bu çok eski ve çok ünlü Vysehrad Kalesi’ne getiriyor.

Prag’a varını yoğunu katmış olan Vltava Nehri’ne tepeden bakıyoruz. Tarihi kalenin bu manzarası bizde bir yıldırım aşkı etkisi yaratıyor. Belki garipseyeceksiniz ama gezdiğim yerler arasında, turistik mana taşıdığını gördüğüm iki mezarlıktan biri de burada. Biri elbette Nazım’ın da mezarının bulunduğu Moskova, öteki de Prag’daki Vysehrad Mezarlığı...

KUKLACIYIZ EZELDEN!

Turistik merkezlere yaklaşırken hediyelik eşya dükkanlarının arttığını da unutmayalım. İlginçtir; İrlanda ve İskoçya gibi birkaç yer hariç, hiçbir ülkede bu tür yerleri yerli halkın işlettiğini görmedim. Londra’sından Prag’ına kadar, göçmenlerin tek elindedir bu iş. Meydanın küçük sokaklarını keşifteyiz. Hediyelik alışverişi için, Prag denince girmezsen gezgin yerine konmayacağın bir kukla dükkanına giriyoruz.

Haberin Devamı

İşletenler Rus. İngilizce çok zayıf ve suratlar hiç de pazarlığa davetkar görünmüyor! Bir cadı kuklası seçip sıcak trdelnik tatlılarımızı yemek için meydana geri dönüyoruz. Çekya mutfağını; tandır eti, kırmızı lahana haşlaması, Rus ve Ukrayna mutfağına yakın sebzeli etli çorbaları dışında pek methedemeyeceğim açıkçası.

Hemen her köşe başında, ilk bakışta kokoreç sandığımız dönen hamurlar ise trdelnik tatlısı oluyor. Büyük, lezzetli külah misali, içine krema veya dondurma konuyor. Bu lezzeti kaçırmayın. Edebiyatla aranız sıcaksa da; Kafka’nın yedi yıl yaşadığı ev olan Dum U Minuty’i bulun, uğrayın.

MİNİK EVLER, DEV KİLİSE VE 300 BASAMAK!

Prag Kalesi eski meydanın karşı kıyısında kalıyor. Metroya atlayıp Hradcanska istasyonunda inerseniz kale, dev bir park, içindeki muhteşem bitki koleksiyonu ve camlı seralarıyla sizi karşılayacak. Gün batarken de bir Vltava tekne turu şahane olur. Not edin; giderken sağınızda kalacak olan cam fanus çatılı bina Rudolfinum adlı sanat merkezidir. Işıklandırması etkileyicidir.

Haberin Devamı

Burası sadece Aziz Vitus Kilisesi’nin bölgesi değil, çok farklı sürprizlerin de mahallesidir. Kilisenin giriş kuyruğu uzundur; bekleyeceksiniz mutlaka. Zira içindeki ihtişamlı heykeller, sunaklar ve vitraylar o kuyruğa değecektir. Aziz Vitus Katedrali içindeki, som gümüşten yapılmış Aziz John anıt mezarı gördüğüm en etkileyici eserlerden biridir. Şehrin en güzel görüntülerinden birini çekmek için Aziz Vitus’un güney kulesinin 300 basamağını çıkmaya ne dersiniz?

Turist olarak gittiğimde çıkmamıştım açıkçası; ama televizyon programı için yaptığım ziyarette, soluğu kulenin kapısında aldım. İlk bilet parasını bu çıkışı da kapsayacak şekilde verin, bir daha uğraşmayın. Çıkamasanız da ‘Çok Gezenti Prag’ bölümünden izlersiniz artık. Eskiden altın eriten esnafın konuşlandığı Altın Yol’daki minik evleri kaçırmayın. Mavi olanında Franz Kafka, bir-iki yaz yaşamış.

HAYDİ VLTAVA’YLA BULUŞMAYA!

Şehrin resmi turizm haritasında gezilecek ilk 15 yer arasında yer alan Emmaus Manastırı, Vltava nehrine yakın olan otelimizin hemen karşısında yer alıyordu... Burasını iyi not edin; gerçekten sürprizlerle dolu bir hazine. Koridorları gizli şapellere açılan binanın ana kilisesinde gotik tarzın müthiş ihtişamı saklı. Burası ülkenin tek dini Sloven yapısıymış. Prag’daki tarihi ve turistik yerlerin çoğuna ücretsiz girilirken, sergi salonu veya hazine odası gibi özellikleri olan bazı yerlerin girişinde 50 koruna ile 100 koruna arası, çok da canınızı yakmayacak ücretler ödüyorsunuz.

Romantizmin başkenti Prag

Çekya, para biriminde euroya geçmeyen ülkelerden hâlâ! Burası, seyahat tutkunu birçok romantiğin “Sevgilime orada evlenme teklif edeceğim” dediği kadar var gerçekten! Niyetli olan tektaşı cebinde hazır bulundursun. Şimdi yönünüzü Karl Köprüsü’ne verin! Ancak yol üzerinde duygusal bir duraklama yapma imkanınız var. Yine muhteşem bir yapı olan Ulusal Opera Binası’nı geçtikten hemen sonra...

Nazım Hikmet’in burada yaşadığı yıllarda sıkça takıldığı Sılavia Kafe’de; bir elmalı strüdel ya da kremalı sachr eşliğinde bir fincan kahve molası verin. Kafeden 100-200 metre kadar sonra ünlü ‘Dans Eden Ev’ ile karşılacaksınız. Bu avangard ev, çoktan şehrin simgelerinden biri olmuş bile!

ESKİ KÖPRÜNÜN ÜSTÜNDE!

İşte Avrupa’nın en ünlü tarihi köprüsü. En romantiği, en eksantriği... Farklı dillerde Karel, Karluv hatta Charles Köprüsü olarak da görebilirsiniz haritalarda. Burası Kral 4. Karl tarafından; hem Vltava üzerinden geçişi sağlamak hem de önemli dini merkezleri etkileyici bir biçimde birbirine bağlamak için yaptırılmış olan Karl Köprüsü’dür! 1400’lerin hemen başında tamamlanan köprünün üzerinde 30 adet aziz ve melek heykeli yer alıyor.

Uzunluğu 500 metre olan köprüden geçmekse uğur sayılıyor. Gelip de geçmeyen turist yok zaten. Ama her gün gelip geçen Çeklerin ekonomik durumları neden hâlâ kötü; onu da bilemiyoruz. Efsanelerde küçük bir sekme yaşanmışsa demek ki... Köprü üstü inanışlarından biri de; Kafka Müzesi tarafındaki çıkışa yakın olan küçük sarı evin camındaki fenere, çok fazla bakmıyorlar!

Romantizmin başkenti Prag

Bakarken fenerin içindeki mum sönerse; kötülükler yakın demekmiş! “Tarihi, efsaneyi bol bulmuşlar, saçıyorlar” diyesim geliyor. Neyse; biz Saat Kulesi ve Barut Kulesi’nin ucunu gördüğümüz tarafa yönelelim, zira asıl Prag dediğimiz yer, buradaki tarihi meydandır.

DÜNYA ÜZERİNDEKİ CENNET: KARLOVY VARY

Bazı kasabalar, merkez şehirlerin yanında etle kemik gibidir benim için. Yani, ana seyahatinizi büyük şehri görmek için yapmış olsanız bile, günübirlik görmeden dönmemeniz gereken yerlerdir buralar. Lizbon’a gitmişken Porto görülmelidir, Madrid ile Toledo ayrılmaz bir bütündür, Floransa’ya gitmişken Pisa’yı görmeyen eşektir gibi... Karlovy Vary de Prag için öyledir.

Burası orta yükseklikte dağlarla ve ormanlarla çevrili bir kaplıca şehri ama ne şehir! Dağlardan gelen ırmakların yer altından çıkan şifalı sularla buluştuğu bu ünlü yer; zamanında Beetoven, Winston Churchill ve hatta Mustafa Kemal Atatürk’ün de rahatsızlıklarından dolayı kaldıkları yer. Doğal güzelliğin şehir hayatıyla bu denli iç içe geçebildiği bir yer az bulunur doğrusu.

Bisikletinizle bakkala gittiğiniz bir yerin bu hatlara sahip olması biraz lüks oluyor. Pamuklara sarıp saklayacaksın böyle yerleri. Çıtayı çok yükselttiğimin farkındayım ama buranın övdüğüm kadar olduğunu göreceksiniz. Musluklardan minarelli sıcak ve soğuk sular akıyor, banyolar ise otellerin hemen altında. Rengarek evler, önlerinde aynı renklerden çiçekli parklar, birbirini kesen gürül gürül ırmaklar ve çok da uygun fiyatlı grill restoranlar...

Burası dünyaysa, biz hangi gezegende yaşıyoruz? Avrupa’nın Cannes ve Berlin’den sonra en prestijli film festivalinin Korlovy Vary’de olduğunu da hatırlatayım. Ata’mızın kaldığı otel şu an Carlsbad Plaza binası olarak, yarı otel yarı kiralık daireler şeklinde hizmet veriyor. Kaldığı oda, özel düzenlenmiş duruyor. Israrcı olursanız, görebilirsiniz... Karlovy Vary’e Prag’dan trenle iki saatte gidersiniz.

Carlsbad istasyonunda ineceksiniz, unutmayın. Dönüşte de hatıra olarak birer şifalı su ibriği alın mutlaka. Hayat; hatırınızda kalan, unutamayacağınız anların toplamıdır. Uzun yaşamanın tek yolu da bu anlardan bol bol biriktirmektir efendim.

DÜNYANIN EN ÜNLÜ SAATİ

Barut Kulesi’nin altından geçiyor, henüz daha kuklacılara ve seyyar tatlıcılarına takılmadan; Eski Belediye Binası’nın ve Meryem Ana (Tyn) Kilisesi’nin masalsı kulelerini izleye izleye tarihi meydana doğru yürüyoruz. Meydanda durup etrafınıza baktığınızda, dünyanın en ünlü turistik manzaralarından birine şahit olursunuz. Gözünüze hemen, astronomik saatin kulesi ve Aziz Niklaus Kilisesi’nin açık renkli duvarları çarpacaktır…

Kafanızı kaldırıp arkaya bakarsanız da Tyn Kilisesi’nin ihtişamlı kulelerini görürsünüz. Eski Meydan da şehrin çoğu alanı gibi, adeta bir açık hava müzesidir. Ünlü saat kulesi 1410, üzerindeki saat ise 1572 yapımı. 162 yıl öyle boş boş bakmışlar kuleye demek. Neyse…

Romantizmin başkenti Prag

Astronomik saatin üzerinde iç içe geçmiş Ay ve Güneş saatleri, saat başı çalan çanlar, dönen heykelcikler, dini anlamda zaafları simgeleyen figürler ve altın kaplama, vakitli öten bir horoz… Evet, bu kule çok ünlü. Saat başı hareketlenen mekanizmayı seyretmek için altında toplanan kalabalıktan anlarsınız zaten. Zincirlikuyu’daki metrobüsü bu kadar kişi beklemiyordur!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder