Giriş
14 yıllık AK Parti iktidarı döneminin 3 büyük icraat alanı var. Sağlık, ulaştırma ve kentsel dönüşüm.
Sağlıkta Recep Akdağ’ın bıraktığı noktadan bugün çok daha büyük bir ivmeyle Mehmet Müezzinoğlu devam ediyor.
Ulaştırmada adeta bir devrim yaşandı. Bu devrimin altında ise Binali Yıldırım’ın imzası var. Yıldırım halihazırda bakanlığının başında.
O nedenle orada da sorun yok. Gel gör ki kentsel dönüşüm için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil.
Kentsel dönüşüm kavramını Türkiye ile tanıştıran, bu projenin esas sahibi Erdoğan Bayraktar 17 Aralık süreci sonunda tasfiye edilince hem kurduğu Çevre-Şehircilik Bakanlığı hem de “Kentsel Dönüşüm Projesi” eski günlerini arar hale geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün konuşmasında kentsel dönüşümden bahsedince hepimiz “Sahi öyle bir şey vardı değil mi?” dedik.
Oysa Türkiye gibi fay hatlarının belirli periyotlarla sürekli harekete geçtiği ve her seferinde binlerce can aldığı bir ülkede ölümle yaşamı ayıran çizginin adıydı kentsel dönüşüm.
Hele ki İstanbul için 3-5 mahalleyle sınırlı kalamayacak kadar hayati önemi vardı. İnanın, İstanbul’u vuracak o büyük deprem bugün olsa yaratacağı hasar bundan 20 yıl öncesinin yaratacağı hasardan çok farklı değil.
Düşünün ki 7 şiddetinde bir depremde ilk yıkılacak bina ülkenin en önemli üniversitesinin hastane binası!
Sadece İstanbul için de değil, Türkiye genelinde bir kentsel dönüşüm seferberliği şart. Erzincan’ı ne çabuk unuttuk...
17 Ağustos’u ne çabuk unuttuk...
Van’ı ne çabuk unuttuk...
İstanbul yıkılırsa, Türkiye ayakta kalamaz. Şunu aklımıza kazıyalım: Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten kadroların İstanbul’un muhtemel depremden alacağı hasarı en aza indirmekten daha mühim bir işi yok.
Bunun en etkin yolu ise kentsel dönüşümü bir an önce kaldığı yerden devam ettirmekten geçiyor.
