Deniz Onuk Z Kuşağı nedir? Z Kuşağı ne ister, beklentileri neler?
HABERİ PAYLAŞ

Z Kuşağı nedir? Z Kuşağı ne ister, beklentileri neler?

Son dönemlerde herkesin ağzında olan bir söz “Z Kuşağı”. Ülke ve dünya çapında bitmeyen araştırmalar, programlar, haberler ile mercek artık yetişkinliğe adım atan ve oy verme yaşına giren Z kuşağının üstünde. Bundan birkaç sene önce belki kendimizin hangi kuşak olarak adlandırıldığının farkına bile varmayan toplumumuzda bir Z Kuşağı söylemidir gidiyor, oysaki Y ve X kuşağı hakkında bu kadar merak ve araştırma yoktu. Peki kimiz biz, kimdir bu Z Kuşağı, isteklerimiz, düşlerimiz, dertlerimiz nelerdir? Bu yazımda Z Kuşağı üniversite öğrencisi bir genç olarak bugünün gençlerini anlatmaya çalışacağım size.

Haberin Devamı

1997-20 12arasındaki 15 yılda doğan şanslı kişilere “Z Kuşağı” adı veriliyor. Alfabenin son harfi olduğumuz için kendimizi en genç ve dinamik olarak gören, şu an peşimizden gelen Alfa Kuşağının varlığını reddederek büyümeye başkaldıran, ancak bir o kadar da bağımsızlık ve özgürlüklerine bağlı olan, kuralları yıkmaya gönül bağlamış bir nesiliz biz. Çevrenizdeki bir Z Kuşağı gencine en büyük sorununu sorsanız önünüze iki tane cevap gelir; gelecek kaygısı ve anlaşılamamak. Biz Z Kuşağı olarak, aynı diğer kuşaklara gençliklerinde söylendiği gibi “bu ülkenin aydınlık yüzü” denilerek büyüdük. Eğitimimize önem verip, çok çalışıp kendimizi geliştirirsek çok iyi bir hayatımız ve geleceğimiz olacağı vaadedildi bize. Şimdi, biz büyürken, bu aynı kişiler bize bakıp iç çekiyor. Mutsuz, kendisine ve çevresine yabancılaşan, sosyal medya bağımlısı, depresif bir gençlik yetişiyor diyorlar. Bize, belirli bir siyasi ideolojiye bağlı kalmadığımız için apolitik, ülkenin gerçekleriyle karşı karşıya kalıp yurtdışına gitme hayalleri kurduğumuz için faydasız, unvan veya makamları önemsemediğimiz için saygısız, 90’ların refahında ev arsa almış büyüklerimiz tarafından bize verilen öğütlere kulak asmadığımız için da bilinçsiz kelimelerini yakıştırdılar. Tüm bu sözlerin bende oluşturduğu düşünce şu oldu: belki Z Kuşağını diğer nesillerden ayıran, hiçbir neslin bizim perspektifimizden bakamayacak olması. Çünkü bu kuşaklar hayatları boyunca kendi ideolojisine benzer, kendisi gibi düşünen ve aynı siyasi görüşe sahip olan kişilerle gruplaşmış, bu benzer çevrelerde yaşamışlar. Z kuşağı ise tek bir ideolojiye bağlı bir hayat ve çevre edinmeyen, her geçen gün dünyaya entegre olmakta olan bir nesil.

Haberin Devamı

Z Kuşağı denince akla ilk gelen kelime “teknoloji kuşağı”. Bu doğru, biz teknolojinin tam ortasına doğduk, çoğumuz akıllı telefonların olmadığı bir yaşamı hatırlamıyor bile. Türkiye’de internet ilk 1993 yılında kullanıldı. Facebook 2004’te, Twitter 2006’da kuruldu. Akıllı telefon tarihinde bir ilk yazan iPhone 2007 yılında piyasaya sürüldü. Teknolojinin çok kısa bir sürede bu kadar evrilmesine ayak uydurmakta güçlük çeken ebeveynlerimiz aksine, teknoloji ve internetle büyüyen biz tüm yeniliklere kısa sürede uyum sağladık, interneti ikinci bir dil gibi konuşmaya başladık. Teknoloji peşinde sosyal medyayı, sosyal medya ise globalleşmeyi getirdi. Şu an İngilizce konuşabilen biri, tek bir tıklamayla dünyanın öbür ucundaki akranıyla bir konuşma başlatabiliyor. Dünyanın etrafından haberleri kolayca görüntüleyebiliyoruz, bize benzer ve aynı dertlerden mustarip yaşıtlarımızla fikir alışverişinde bulunabiliyoruz. Dil, din, ırk, cinsiyet önemsiz, her türlü insanla etkileşim içinde olabiliyoruz. Bilgi çağı gençliği olarak farklı görüş ve ideolojiler ile karşılaşma oranımız önceki nesillerden çok fazla olduğu için anlayışlıyız ve yargılayıcı değiliz, çünkü tek bir değer yargısına bağlı kalmıyoruz, haklar konusunda eşitlik temelli bir anlayışımız var. Karşımızdakilere saygı duyup, onlardan da bu aynı saygıyı bekliyoruz. Sorgulayıcıyız, bize gösterilen kalıplaşmış kuralları olduğu gibi kabul etmeyip kuşku duyarız. Belki kendimizi belirli ideoloji ve kalıplarla sınırlamıyoruz, ama gelecek kuşakları etkileyecek küresel meseleler ile fazlasıyla ilgiliyiz, ülke ve dünyada ne olup bittiğini her an takipteyiz. Irkçılık ve toplumsal cinsiyet gibi toplumsal konuların yanı sıra iklim değişikliği ve çevre konusunda da duyarlıyız ve bir fark yaratmak istiyoruz. Bunu, 2019’da 16 yaşında olan genç iklim aktivisti Greta Thunberg’in başlattığı küresel iklim boykotuna bakarak da anlayabiliriz. Bu boykota ülkemiz de dahil dünya etrafında binlerce genç katıldı.

Haberin Devamı

İnternet ve akıllı telefonların hayatımıza hakim olduğu günümüzde tabii ki bunun getirdiği sorunlar da çok fazla. Bunlardan birincisi sosyal medyanın fikirlerimizin değişip gelişmesinde büyük bir rol oynaması. Kolayca ulaşılabilen bilgi ve paylaşımlar arttıkça bu bilgilerin güvenilirliği de azalıyor. Bundan 40 yıl önce bir şey öğrenmek isteseydiniz kendinizi kütüphanede bulurdunuz. Şimdi ise başkalarının görüşlerinden kolayca etkilenebiliyoruz, internette birinin ortaya attığı içi boş bir söylem bile zihnimizin bir köşesinde yer edinebiliyor. Yine geçmişte, boş zamanlarda kitap okumak yaygındı, çünkü alternatifleri çok kısıtlıydı. Şimdi bir genç boş zamanını nasıl geçireceğini düşününce aklına kitap okumak değil, yaşıtlarının da çok kullandığı, renkli ve cazibeli internet dizileri ve sosyal medya uygulamaları geliyor. Son zamanlarda trend olan video uygulaması TikTok’ta videoların zaman sınırı 2 dakika. Bu süre Instagram’da 1 dakika, Twitter’da ise 2 dakika 20 saniye. Zamanını bu tür uygulamalarda geçiren birinin haliyle dikkat süresi kısalıyor. Kısalan dikkat süremiz odaklanma sorunlarını beraberinde getiriyor, başka bir şeye odaklanamadığımızı görünce ise kendimizi yine sosyal medya uygulamalarına girip saatlerce ekran kaydırırken buluyoruz.

Ezbere dayalı eğitim sisteminde, biz genç öğrenciler öğrenmeye motive olamıyoruz, çünkü biliyoruz ki dijital hafıza diye bir kavram var. Google’da birkaç saniyede aradığımız her türlü bilgiyi bulabiliyoruz, bu da bizim öğrenme hevesimizin bizden önce gelen ve uygun fiyatlı ansiklopedilerle büyüyen nesillere göre azalmasına neden oluyor, çünkü bilgiye ulaşmak çok kolay. Lise ve üniversite sınavlarına çalışan gençler kendilerini tekrar ve ezbere dayalı bir eğitimle karşı karşıya buluyorlar. Çalışma ve öğrenme hevesinin sınav stresi ile baskılandığı çağdaş eğitim sistemi gençlerin derslerinde kendilerini başarısız hissetmelerine sebep oluyor ve kaygıyı beraberinde getiriyor. Bunun yanında son iki senenin gündemi olan pandemi de gençleri umutsuzluğa düşürüyor, yaşama bağlılıklarını gitgide azaltıyor. Kendilerini ekonomik bir krizin içinde bulup bu koşullarda okuyup büyümeye çalışan gençler, iyi bir eğitim alma uğruna gençliklerini eritiyorlar. Pahalı test kitapları, ertelenip geri çekilen sınavlar, patlayan ekonomik kriz ve enflasyon, bir senedir devam eden bir pandemi, bunların hepsi Z kuşağı için çok önemli sorunlar. Ülkemizde bugün hızla daralan istihdamı gören bizler, üniversite mezunu abla abilerimizin iş bulmakta zorluk çektiklerini görünce elbette umutsuzluğa düşüyoruz. Bize iyi bir eğitim alırsak geleceğimizin parlak olacağının söylenmesi, bu durumda göz boyamadan daha öteye geçemiyor. Bunun üzerine çığırından çıkan üniversite sayısı da işsizlik sorununu tetikliyor. 2001 yılında 74 olan üniversite sayısı bugün 204, yine 2001’de sayısı bir buçuk milyon olan üniversite öğrencileri bugün 8 milyona ulaşmış durumda. Artık bize kaygı veren sadece eğitim değil, fazlasıyla rekabetçi eğitim savaşının sonrasında gelen daha da rekabetçi iş bulma sorunu. Tüm bunlar arasında bir de her yıl oranı artan yurt dışında okuyup orada yaşama isteği var. Eskiden yaşıtlarımızın çoğunun yurtdışında okumak isteme amacı güzel bir eğitim alıp ülkemize dönmekti. Bugün ise yurtdışında okuyan çoğu arkadaşım, oraya hayatlarını kurtarmanın tek şansının ülkeden çıkmak olduğunu düşünerek gittiler.

Z Kuşağının kaygıları gün geçtikçe büyüyor, ama bizi tamamıyla kaygıyla dolu ve gerçeklikten soyut, tembel bir nesil olarak genellemek de yanlış olur. Çünkü biz bilgi çağının çocuklarıyız, internet ile toplumsal değişimin yönünün yeniden belirlendiği bir dönemde büyüyoruz. Değer yargılarımızın ve düşünce yapımızın önceki kuşaklardan farklılaşması ve bağımsızlaşması bizim ülkemize ve dünyamıza sahip çıkma arzumuzu değiştirmiyor. Z Kuşağı olarak ülkemizin geleceği olan bizlerin önümüzdeki tüm zorlukların üstesinden gelecek potansiyele sahip olduğumuza inanıyorum.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder