Deniz Sarıhanlıoğlu Çok sevmek
HABERİ PAYLAŞ

Sevgili dünlük, hayat sevmediklerimiz üzerine düşünmek için çok kısa. Sevdiklerimize odaklanıp, güzellikleri çoğaltmak ise bizim elimizde. Severek yapılan iş, mücevher gibi parlıyor. Severek yenilen yemek; kan, can oluyor.

Severek okuduklarımız daha çok öğretiyor ve severek gittiğimiz yerlerden daima mutlulukla dönüyoruz. Uykuya dalmadan önce sevdiklerinizi düşünün, bal gibi bir uykunun sizi beklediğine emin olabilirsiniz. Peki sevmekten daha güzel ne var biliyor musunuz? Çok sevmek. Ben bu hafta sizi, görmeyenin merak ettiği, görenin ise çok sevdiği şahane bir yere, Ödemiş Birgi’ye götürüyorum.

Haberin Devamı

GÜZEL KÖY BİRGİ

Film seti gibi Birgi. Yolları kalemle çizilmiş, dere boyunca uzanan çam ağaçları tertiple konduruluvermiş gibi güzel. Girer girmez, sizi içine çekiveren havasıyla, artık siz de o filmin bir parçası gibi hissediyorsunuz kendinizi.

Bir köyden çok, eski zamanlardan kopup, gökten günümüze düşmüş bir kara parçası. İzmir’e 110 kilometre uzaklıktaki Birgi, köftesine vurgun olduğumuz Ödemiş’e bağlı. Nefis görüntüsünün yanında, köklü bir tarihe sahip olan Birgi köyü, M.Ö. 3000’lerden bu yana birçok medeniyete ev sahipliği yapmış.

Aydınoğulları’nın başkenti olmuş. Lidya, Pers, Bergama krallıklarında, Roma ve Bizans imparatorluklarında kalmış, sırasıyla Dioshieron, Pyrgion ve Christopolis olarak ismi değişmiş. Birgi, 1426’da tamamen Osmanlı egemenliğine girmiş.

Aynı zamanda Birgi, önemli bilim adamları yetiştirmiş. İlk Türk denizcilerinden olan Umur Bey, ilk müslüman doktor Celaleddin Hızır El Aydıni, bunlardan bazıları. Taş evleri ve tarihi yapılarıyla Birgi, 2012 yılında da UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Liste’ye girmeyi başarmış. Daracık taş sokaklarında, nefis bir tarihin saklı olduğu Birgi köyünde, oldukça önemli medeniyetlere ev sahipliği yaptığından, ustaların işlediği eski konak, medrese, türbe ve camileriyle, gezilecek birçok kültürel tarihi alan bulunuyor.

Çakırağa ve Sandıkoğlu konaklarını gezerken, bir zaman yolculuğuna çıkacaksınız. Merdiven trabzanları, çatı işlemeleri, bahçe detayları sizi hayrete düşürecek.

Haberin Devamı

1312’de beylikler döneminin ilk camisi Ulu Cami de mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir nokta. Caminin mimarisi, tarihi kadar dikkat çekiyor; çivi kullanılmadan yapılan ahşap işçiliği ve çinilerle kaplı minaresi insanı çok etkiliyor. 1332’de ceviz ağacından ‘kündekari’ tekniğiyle yapılmış minber ise bambaşka güzel. 14. yüzyıl ağaç işçiliğinin en iyi örneklerinden biri olarak da kabul ediliyor.

BUNLARI YAPMADAN DÖNMEYİN BUNLARI YAPMADAN DÖNMEYİN

■ Her köşesi fotoğraflık köyün, arka sokaklarında bulunan bazı evlerinin duvarlarında, sanatsal çizimler var. Onları görmeden ve önünde fotoğraf çekilmeden dönmeyin.

■ Köy girişinde güzel, bahçeli kahvaltıcılar var. Orada mutlaka sıcak otlu pişi yemelisiniz.

■ Dere kenarında, kızartmaya ekmek banın.

■ El işi tezgahlarından hatıra alışverişi yapın.

■ Çınar altındaki kahvehanelerde çay içip köy meydanını izleyin.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder