Deniz Sarıhanlıoğlu Kralın kızı Urlice
HABERİ PAYLAŞ

Kralın kızı Urlice

Sevgili dünlük, bizi dünyanın dört bir yanına götüren duyguların, en güzeli sanırım merak. İnsan bir yeri keşfederken, hikayenin en başını merak etmeden duramıyor. Nereden geliyor bu Urla ismi diye başlıyorum yeni güne! Ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde yer alan bilgiye göre; Kidafe kralının kızı Ulice tarafından kuruluyor ve şehre Urli adı veriliyor, bu isim zaman içinde Urla’ya dönüşerek günümüze kadar ulaşıyor. Bir diğer bilgiye göre Latince ve Rumca bataklık sazlık anlamına gelen ‘Vurla’ kelimesinden geldiği yönünde.

Haberin Devamı

Son olarak ise Osmanlı Padişahı Mehmet Çelebi’nin komutanlarından İbrahim Bey’in sefere çıkarken kendisine ‘Uğurola’, ‘Uğurlu geldi’ demesinden üretildiği söyleniyor. Her nasıl olduysa, günümüzde Urla, iyi ki Urla, canımız Urla... Kekliktepe’in sırtlarından Urla’yı gördüğüm an, fonda eski bir Ege şarkısı başlıyor. Zeytin ağacının dalları, yaban kekiklerinin kokusu, Ege Denizi’nin mavisine uzanıyor. Urla tıpkı mavi saçlı bir kız gibi sizi elinizden tutup sokaklarında neşeyle gezdiriyor, öyle bir coşku ki burada kasap dükkanına bile begonviller sarılıyor.

KARANTİNA ADASI’NI ÖNÜME RÜZGARI ARDIMA ALDIM

Urla İskele Mahallesi’ni az geçince, balıkçıların ötesinden denizin içinden geçen bir yolla bağlanırsın Karantina Adası’na. Gerçek bir tecrit alanı olarak inşa edilmiş. Asıl adı; Tahaffuzhane’dir. Yani sefer sırasında, yolcu ve çalışanların arasında bulaşıcı hastalık görülen gemilerin karantina sürelerini geçirmeleri, gerekli sağlık önlemlerinin alınması ve hastaların iyileştirilmeleri için büyük limanlara yakın kıyılara kurulmuş sağlık kuruluşudur.

1865’te Osmanlı hükümetince Fransızlara yaptırılmış. Karantina Adası üzerinde; 1955’te Karantina Hastanesi yapılmış, 1986-2014 arası Urla Devlet Hastanesi olarak hizmet vermiş. Dünyadaki korunabilmiş tek ada tahaffuzhanesine sahip bölge, sağlık müzesi olmayı bekliyor. Turizm potansiyeli her geçen gün artan Urla için bu müze tamamlandığında çok ilgi çekeceği aşikar.

İÇİNDEN SANAT, FELSEFE, BEGONVİL TAŞAN BİR SOKAK

Haberin Devamı

Alice’in bir tavşan deliğinden geçerek harikalar diyarına ulaşması gibi daracık sokakları aşıp geliyorum Urla Sanat Sokağı’na. Urla; öyle bir çekim gücü yaymış ki hayallerini halının altına süpürmeyen özgür ruhlar Urla’da toplanmış. Tıpkı Roma’nın Trastevere’si gibi zevkli bir sokak.

Çiçeğin, seramiğin, müziğin, resimin, heykelin, kahvenin, yemeğin, rafine edildiği bohem bir mahalle. Eteklerimi savurarak, saçımı rüzgara bırakarak yürüyorum. İlk varış noktam, Mehtap’ın Validesi. MİTERA Mehtap Süner Susuzlu, bir yazar. 112 yıllık taş bir Rum evini, dört duvar ve tamamen mahvolmuş bakımsız bir bahçeden, minik bir saraya çevirmiş. Çay ikram ettiği fincanlardan masa örtülerine, mutfak perdelerinden mobilyalarına kadar eşsiz ve bol hikayeli bir yer. Mitera, Rumca valide demekmiş.

Sohbet ilerledikçe Mehtap hanımın annesi Levent hanımın onun hayatındaki etkilerinin oldukça büyük ve derin olduğunu görüyorum. Mitera; anne tariflerinin, anne öğütlerinin, anne eli değmiş ve vücut bulmuş bir hali. Kapısının önünden geçerken bu hissiyatı alıp benim gibi içeri dalıvermeniz mümkün.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder