Sokak aktiviteleri için şahane zamanlar başladı. İlkbaharın gelişi çocuklarımızla daha fazla sokak aktivitesi, kaba motor becerilerini geliştirmeye yardımcı park oyunları ve akranlarıyla zaman geçirip sosyalleşme imkanı bulabilecekleri fırsatlar yaratmamız için biçilmiş kaftan. Ve tabi ki yemek yemeyen, yemek yemeyi reddeden çocuklarımız için de.
Sokak aktiviteleri, açık alanda yapılan her tür oyun ve etkinlik çocukların kendilerini var etmeleri için ekmek, su kadar önemli. Çocukların hem fizyolojik hem de psikolojik yapıları keşfetmek ve hareket etmek üzerine kuruludur. Bu ihtiyacın yeterince karşılanmaması çocuklardaki stresi yükseltir. Halk diliyle söylersek ‘evde düz duvara tırmanan’ çocukların çoğunda karşılanmayan açık alan ihtiyacı yatmakta. Evde zorlu çocuk demek, aynı zamanda gereğinden fazla yorulan ve stres olan bakım veren yetişkin demek!
Açık alan aktivitelerinin yetersizliğinin yarattığı stresli ortam öncelikle aile içindeki ilişkileri zedeler. Çocuk ihtiyacı karşılaşmadıkça evdeki düzeni sürekli manipüle etmeye başlar. İçindeki hareket ihtiyacını çevresindeki kişi ve nesnelere yansıtır. Evde oluşan bu stresli ortam bakım verenlerle (çoğunlukla annelerle) çocuk arasında sürekli gerilimi yükseltir. Yükselen gerilimin kendini ilk gösterdiği alan da yeme sorunlarıdır. Çocuk ihtiyacı karşılanmadıkça bakım verenin en hassas olduğu beslenme saatlerinde daha fazla zorlu bir karaktere dönüşür. Yeme sorunu yaşayan danışan ailelerimin bazılarından “Aslında yemekle hiç sorunu yoktu. Her şeyi yerdi ancak 3-4 aydır çok değişti. Hiç masaya oturmuyor ve yemekleri kesinlikle reddedilir” duyarım ve hiç şaşmaz ki yemek reddinin başladığı o ilk 3-4 ay hep kış aylarına denk gelir.
HAREKET YOKSA YEMEK DE YOK
Açık alan aktivitelerinin yemekle bir diğer ilişkisi de basit bir matematiğe dayanır. Vücut aldığı kaloriyi yani enerjiyi harcamak ister. Çocuk için durum şudur: Yemek yedim o zaman koşup oynamalıyım. Koşup oynayamıyorsam fazla yemek yememe de gerek yok! Çocuk bunu bilişsel bir farkındalıklar yapmaz. Ancak vücut akıllı bir sistemdir ve iştah kontrolünü bu basit mekanizmayla belirler. Çocuklar da vücutlarının onlara verdiği sinyali dinler ve yemeyi azaltır.
Peki dışarı çıkıp hareket edince ne olur?
Çocuk enerjisini harcar. Metabolizmada azalan enerjiyle açlık oluşur. Açlıkla birlikte iştahı yükselten sistemler devreye girer ve çocuğun yiyeceklere karşı ilgisi artar. Eğer sistemli ve nitelikli bir şekilde açık alan aktivitelerini arttırırsanız çocuğunuzun iştahında bariz farklılıklar görmeye başlarsınız. Aynı zamanda hareket eden çocuğun stresi de azalacağından evde yemeye karşı direnç gösterme sıklığı da azalır.
HAREKETSİZLİK KABIZLIĞI TETİKLİYOR
Çocuklarda hareketsizlik beslenme azalmasına; beslenmenin azalması da kabızlığa yol açan bir döngüye neden olabilir. Kabızlık tablosunun görüldüğü çocuklarda yeme sorunları daha da zorlu bir sürece girer. Çocuk her yediği lokmada ağrı hissettikçe bu ağrının nedeni olarak besinleri görür ve ağrı hissetmemek için yemeklerden kaçar. Açık alanlarda geçirilen zamanlarda çocukların tırmanma, kayma, zıplama gibi kaba motor becerilerini kullandıkları oyunlar oynaması dışkılama mekanizması için kullanılan kasların da gelişimi için büyük öneme sahiptir. Sözün özü; çocuğunuzu her gün nitelikli bir zamanda parka götürdüğünüzde kaka yapmayı kolaylaştıracak kas gelişimini de desteklemiş olursunuz. Bir diğer etken de hareket eden çocukların evde oturanlara oranla çok daha fazla su tüketmeleridir. Su tüketimindeki artış da kabızlığı önleyen en şahane ve kolay yoldur.
SOKAĞA ÇIKINCA NE YAPMALI NE YAPMAMALI?
Çocuğunuzu parka, bahçeye çıkardınız. Yaşıtlarıyla oynuyor, keyfi yerinde, hareket becerisi gelişiyor. Siz de onu izliyorsunuz. Derken öğle yemeyi saati geliyor ve sizi bir stres basıyor. Çocuğu ‘acıkmıştır’ diyerek eve götürüp beslemek istiyorsunuz. İşte burada içinizdeki o kaygılı anneyi durdurun. Çocukları devam eden oyunlarından istekleri dışında ayırıp eve götürürseniz asla yemek yediremezsiniz. Bu nedenle saatlere takılmak yerine çocuğun gösterdiği sinyalleri izleyin. Açlık belirtileri gösterdiğinde ona yemek saati teklifinde bulunun. Hatta daha güzeli hazır açık alandasınız güzel bir piknik yapın. Bu sayede sizinle de içinde beslenme saatinin olduğu güzel bir paylaşım şansı olur.
Parktaki oyun anlarını çocukları beslemek için bir fırsat olarak görmeyin. Yani kaydıraktan kayan çocuğun ağzına köfteyi vermeyin, yesin diye peşinde koşmayın. Çocuğu oyunuyla bırakın. Yemekle ilgili düzenlemeyi çocuk açlık sinyalleri verdiğinde devreye sokun.
Açık alanda beslenmeyi çocuğunuzun akranlarını beslenirken izlemesi için de bir fırsata çevirebilirsiniz. Yaptığınız basit yiyecekleri çocuğunuzun diğer çocuklarla yemesi için bir arkadaş pikniği de organize edebilirsiniz. Bu sayede çocuğunuz akranlarını izleyerek beslenme deneyimlerini geliştirebilir..
Hiçbir koşulda yaptığınız organizasyonu çocuğun yemek yemesi için bir baskı unsuruna dönüştürmeyin. “Bak Mehmet yiyor hadi sen de ye”, “Bak Ayşe yemiş büyümüş sen yemezsen küçük kalırsın”, “Yemek yemezsen oyun yok eve gidiyoruz” gibi cümlelerden kaçının. Çocuğa izlemesi, öğrenmesi ve deneyimlemesi için fırsat sunun ve bir kaç adım geride durarak onları sadece izleyin.