Doğumdan sonra bedenin değiştiğini, hormonların dalgalandığını, uykunun bölündüğünü hep konuşuruz. Ama doğumdan sonra ‘kadınlığın’ nasıl değiştiğini konuşmaktan hâlâ çekiniriz. Kadınlar anneliğe adım atarken bedenleriyle, arzularıyla, yorgunluklarıyla yeni bir ilişki kurar.
1- ‘DOĞUMDAN SONRA KADINLAR CİNSELLİKTEN SOĞUR’
Hayır. Kadınlar cinsellikten değil; ağrıdan, baskıdan, yorgunluktan ve beklentiden soğur. Vajinal doğum sonrası iyileşme süreci, hormonal değişiklikler, emzirme dönemi östrojen düşüklüğü gibi biyolojik nedenler libido üzerinde etkili olabilir. Ama bu kalıcı bir kayıp değil; beden yeniden dengeye geldiğinde, arzunun sesi de geri döner. Asıl mesele, bu dönemde bedenine yeniden güven duymak ve acele etmemektir.
2- ‘40 GÜN DOLDUYSA HER ŞEY NORMALE DÖNER’
Tıbbi olarak “Lohusalık süreci bitti” denebilir ama duygusal olarak bambaşka bir hikâye yaşanıyor olabilir. Doğum sonrası cinsellik yalnızca fiziksel bir eylem değil; yeniden temas kurma, yeniden güvenme, yeniden hissetme sürecidir. Bazı kadınlar için 6 hafta, bazıları için 6 ay. Her bedenin zamanı farklıdır. “Normal” diye bir takvim yoktur.
3- ‘BEBEKLE AYNI ODADAYSA CİNSELLİK OLMAZ’
Cinsellik sadece bir yatak sahnesi değildir. Ten temasının, bakışların, bir kahkahanın bile yakınlık yaratabileceğini unutmamalı. Yeni anne-baba olmanın karmaşası içinde çiftler, birbirine yeniden temas etmenin yollarını bulabilir; sessiz, nazik, hatta kimi zaman yalnızca bir dokunuşla. Cinsellik bir “performans” değil; bir bağ kurma biçimidir.
4- ‘ANNE OLUNCA ARTIK ‘KADIN’ KİMLİĞİ İKİNCİ PLANDA KALIR’
En yanlış ve en yıpratıcı inanış budur. Annelik, kadınlığı silmez, sadece dönüştürür. Bedenin aldığı şekil, hissettiğin yorgunluk ya da doğum izlerin, seni eksiltmez. Aksine, hikâyeni derinleştirir. Cinsellik, yeniden kendini bulmanın da bir parçasıdır. Belki sadece biraz zamana ihtiyaç vardır.

