Cinsel terapiye gelen çiftlerin veya bireylerin, yatak odası sorunlarının sadece “o an”la sınırlı olmadığını artık çok iyi biliyoruz. Genellikle cinsel hayatın görünürdeki problemleri, evlilik ve ilişkideki daha derin dinamiklerin bir yansıması oluyor. Özellikle kadınlar, terapi odasında evlilikleriyle ilgili öyle konuları dile getiriyorlar ki, bu sorunlar cinsel yaşamlarını doğrudan etkiliyor.
EN SIK DUYDUĞUM
“Eşimle sadece fiziksel bağımız kaldı, duygusal yakınlık azaldı.” Bu, terapi odasında en sık duyduğum yakınmalardan biri. Kadınlar, eşleriyle sadece günlük işlerin, çocukların veya faturaların konuşulduğu, derin sohbetlerin ve duygusal paylaşımların azaldığı bir ilişki döngüsüne girdiklerini hissediyorlar. Gün içinde birbirine dokunmanın, sarılmanın, içten bir bakışın azaldığı bir evlilikte, cinsel yakınlığın da aynı derecede azaldığını veya yüzeyselleştiğini belirtiyorlar. “Bana dokunmadan önce ruhuma dokunmasını istiyorum” cümlesi, aslında bu şikayetin özeti.
DUYGUSAL TEMAS
Duygusal yakınlık, cinsel yakınlığın temelidir. Fiziksel temas öncesinde duygusal temasın kurulması, kadının cinsel uyarılması için kritik öneme sahiptir. Bu noktada çiftlere önerim şunlar oluyor:
Günde 15-20 dakika, sadece ikinize ait bir zaman dilimi belirleyin. Bu zaman diliminde cep telefonlarınızı kenara bırakın, iş veya çocuklarla ilgili konuşmayın. Sadece birbirinizin gününü dinleyin, hislerinizi paylaşın, birbirinize sarılın. Küçük dokunuşlar, göz teması, iltifatlar bu bağı besler.
Sadece fiziksel olarak aynı odada olmak değil, birbirinize odaklanarak keyif aldığınız aktiviteleri birlikte yapmak (film izlemek, yürüyüş yapmak, yemek yapmak gibi) duygusal yakınlığı artırır.
Partnerinize olan sevginizi ve takdirinizi gösteren küçük notlar, sürprizler veya iltifatlar, ilişkinin romantik kıvılcımını canlı tutar. Unutmayın, iyi seks yatak odasının dışında başlar!
TÜM YÜK BENDE!
“Evde tüm yük benim omuzlarımda, çok yorgunum, cinsellik akıma bile gelmiyor.” Modern yaşamın getirdiği yoğunluk, kadınların omuzlarına çoğu zaman birden fazla rolün yükünü bindiriyor. İş hayatı, çocuk bakımı, ev işleri, sosyal sorumluluklar... Tüm bu yükler altında ezilen bir kadının cinsel arzu hissetmesi veya cinsel ilişkiye enerji bulması oldukça zor. “Gün sonunda tek istediğim uyumak” cümlesi bu şikayeti özetliyor. Kronik yorgunluk, stres ve bitkinlik, cinsel isteksizliğin en yaygın nedenlerinden biridir. Bu noktada cinsellik “yapılması gereken” değil, “arzu edilen” eylem haline gelmeli. Bunun için de kadının üzerindeki yükün hafiflemesi şart. Eşlerin ev ve çocuk bakımında sorumlulukları adil bir şekilde paylaşması hayati önem taşır. Ev işleri, çocuk bakımı veya diğer görevlerde eşin aktif rol alması, kadının üzerindeki yükü azaltır ve ona “nefes alacak” alan yaratır. Bu, sadece bir görev paylaşımı değil, aynı zamanda “seni görüyorum, yükünü hafifletiyorum” mesajıdır.
PLANLI RANDEVULAŞMA
Kadınların kendilerine özel zaman ayırmaları, hobilerine yönelmeleri ve gerçekten dinlenmeleri için alan yaratılması gerekir. Bir kitap okumak, bir arkadaşla kahve içmek, spor yapmak gibi aktiviteler, zihinsel ve fiziksel yorgunluğu atmaya yardımcı olur. Spontane cinsellik harika olsa da, yoğun tempolarda bazen “planlı randevulaşmalar” işe yarayabilir. Haftada bir veya iki kez, önceden kararlaştırılmış, sadece ikinize ait cinsel zamanlar yaratmak, hem beklenti yaratır hem de bu zaman dilimine odaklanmayı sağlar.
RUTİNE BİNDİ
“Eşim ne istediğimi bilmiyor, beni anlamıyor. Cinsel hayatımız rutine bindi.” Bu şikayet, genellikle iletişim eksikliğinden kaynaklanır. Kadınlar, eşlerinin kendi cinsel arzularını, neleri sevdiğini, neleri sevmediğini bilmediğini veya yeterince önemsemediğini düşünüyorlar. Cinsel yaşamın tekrarlayan ve tahmin edilebilir bir rutin haline gelmesi, hazzın azalmasına ve can sıkıntısına yol açıyor. “Her şey hep aynı,” veya “Beni mutlu etmek için çaba harcamıyor” hissi, bu durumun en acı verici yansımaları oluyor.
NELER YAPILABİLİR?
Cinsel yaşamınızdaki rutini kırmak ve birbirinizin arzularını keşfetmek için şu adımları atabilirsiniz:
Partnerinizle yatak odasında neden hoşlandığınızı, neleri denemek istediğinizi, nelerin sizi rahatsız ettiğini konuşun. “Bana şöyle dokunduğunda çok hoşuma gidiyor,” “Şunu bir de şöyle denesek mi?” gibi ifadelerle yol gösterin. Suçlayıcı değil, yönlendirici olun. Partnerinizin de kendi arzularını paylaşması için teşvik edin.
Cinsellik bir keşif yolculuğudur. Farklı pozisyonlar deneyin, farklı dokunuşlar keşfedin, cinsel fantezilerinizi (karşılıklı rıza ve güven çerçevesinde) paylaşın. Rutini kırmak için yeni şeyler denemek, cinsel yaşamınıza heyecan katacaktır.
Kadınların çoğu için cinsel uyarılma, uzun ve kaliteli bir ön sevişmeyle başlar. Acele etmeyin, birbirinizin bedenini keşfetmeye zaman ayırın. Bu, sadece fiziksel değil, duygusal yakınlığı da artıran bir süreçtir.