Sevgili dostlar,
Temel amacımız, doğanın bize sunduğu bütün güzellikleri vücudumuz için faydalı yönde kullanmak. Mümkün olduğunca doğal, işlenmemiş gıdalarla beslenerek, doğal yollarla sağlıklı kalmak.
Ancak doğal yöntemlerin yeterli gelmediği durumlarla da karşılaştığımız oluyor. Böyle durumlarda vücudumuzun ihtiyaçlarını, yine doğal kaynaklardan, bilimin ışığında sentezlenmiş ve takviyeler haline getirilmiş destekler yoluyla tamamlıyoruz.
Sağlığımızın bozulmaya yakın olduğunu hissettiğimizde mutlaka doktora ve doktorun yönlendireceği uzmanlara başvurmayı tercih ediyoruz. Doktorunuzun reçetelediği ilaçların yanı sıra, yine reçetesinde yer verdiği birtakım gıda takviyeleri ve vitaminlerle muhakkak karşılaşmışsınızdır. Ancak birçok tanıdığımızın da, komşusundan, internetten duyduğu birtakım ürünleri kullanmayı tercih ettiğini görüyorsunuzdur.
Mutlaka iyi ürünler olduğu gibi, tedaviye destek olma amacından uzak ürünlerle de karşılaşabiliyoruz. Karşımıza çıkan her ürünün ne derece güvenilir ve etkili olduğunu bilmiyoruz maalesef.
Piyasada, kaliteli ürünlerin yanı sıra, merdivenaltı üretilmiş, biyoyararlanımı (vücuda faydası) çok düşük besin desteği ve vitamin var maalesef. Bu tip ürünlere paramızı harcarken dikkat edilmesi gereken birkaç temel noktadan bahsetmek istiyorum.
Ben bir hekim olarak üç temel noktaya dikkat ediyorum.
- Hammadde nereden geliyor, doğru ürünü mü kullanıyorum?
- Nasıl bir teknolojiyle işleniyor?
- Vücutta ne kadar işe yarıyor?
Hammaddenin nereden alındığı çok önemli. Bitkisel desteklerde kirlenme ve tağşişe çok dikkat etmek gerekiyor. Geceleri biraz daha derin bir uyku uyumak için komşunuzun önerdiği melissa çayından 3 fincan içip hala uyuyamadıysanız melissa (oğulotu) yerine limonotu almış olabilirsiniz.
Ya da bağırsak gazı için kullandığınız papatya çayınızın üstünde yüzen sineği görmek gazımızın değil ama sinirlerimizin kalkmasına sebep olabilir. Zayıflatıcı çay diye aldığınız bitkisel karışımın sadece ödeminizi, vücuttaki sodyumu ve potasyumu atarak durup dururken tansiyonunuzu düşürüp sizi halsiz bıraktığını görmek istemezsiniz.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Fitoterapötik ürünlerde yurt içinde çok kaliteli üretim yapan şirketler var. Araştırıp, eczacımıza sorup almak en doğrusu.
Üretimin teknolojisi de çok önemli. Aldığımız vitaminin vücut tarafından emilip emilmemesi tamamen üretim teknolojisine bağlı.
Şimdi bahsettiğimiz kriterleri birkaç örnek üzerinde analiz edelim. İlk örneği, yaşadığımız zorlu corona virüs günlerinde alınması çok kıymetli olan C vitamininden vermek istiyorum. Yapılan klinik çalışmalarda, standart bir C vitamininin vücut tarafından emilimi, aldığımız tabletin miligram cinsinden miktarının yüzde 10'uyken, yeni geliştirilen ve Türkiye'ye bu günlerde gelmesi beklenen lipozomal teknoloji ile üretilmiş C vitaminin yüzde 90'ının emildiğini görüyoruz. Yani aldığımız standart 1000 mg C vitamininin yalnızca 100 mg'ı vücut tarafından emilirken, lipozomal teknoloji ile üretilen 1000 mg C vitamininin emilimi 900 mg'ı faydalı halde kullanılıyor. Lipozomal teknoloji özetle; vücuda almak istediğimiz ancak vücut tarafından emilimi zor olan bir molekülü, etrafını sızdırmaz bir yağ tabakasıyla kaplayıp mide asitleri ve diğer sindirim enzimlerinden koruyarak emilimin olacağı bağırsağa gelmesini sağlıyor. İş burada bitmiyor, bu molekülün bağırsaktan kolayca emilerek kan damarlarına alternatif olan ve otobandaki emniyet şeridi gibi görev yapan lenf kanalları yoluyla çok az kayıpla direkt karaciğerimize ulaşmasını sağlıyor.
1000 mg lipozomal C vitamininin etkisine ulaşmak için, yine 1000 mg'lık standart C vitamininden 9 tane yutmanız gerekiyor. Bilim giderek bize daha etkili vitaminler ve destekler sunuyor.
Ben fonksiyonel bir besin desteği reçeteleyeceğim zaman Amerikan ürünleri yerine, kontrol ve denetim mekanizmaları daha ciddi olan, teknolojisi gelişmiş, belli markaların Avrupa menşeili besin desteklerini ve vitaminlerini tercih ediyorum.
Bir örnek de sıkça kullandığımız ve bana çok sık sorulduğu için Omega 3'den vermek isterim.
Omega 3 takviyesi kilo aldırır mı?
En sık sorulardan olduğu için konumuzla alakasız olduğu halde peşinen cevaplamak istediğim soru: Hayır, doğru Omega 3 kilo aldırmaz, bilakis doktorunuzun kontrolünde zayıflamanızı sağlayabilir.
Şimdi tekrar konumuza dönelim; Omega 3 kaynakları arasında ceviz, keten tohumu, krill ve balıkları sayabiliriz. Omega 3, içinde; EPA ve DHA olarak isimlendirilen iki değerli yağ asidi içeriyor. İnsan vücudunda Omega 6 ve Omega 3 'ün bir dengesi var. Biz bu iki yağ asidini de üretemiyoruz. Omega 3 ve Omega 6 oranı birbirine ne kadar yakınsa o kadar sağlıklı oluyoruz. Fakat biz, çok fazla ayçiçek yağı, mısırözü yağı, soya yağı (çoklu doymamış yağ asidi) alarak (çok kızartma yiyoruz) bu dengeyi Omega 6 lehine bozuyoruz. Omega 6 da, omega 3 de vücudumuzda üretemediğimiz ve vücut için gerekli yağlar oldukları halde, bu dengeyi bozup birinden çok fazla alırken diğerinden çok az almak hücrelerimizin sağlığı açısından sakıncalı durumlara yol açabiliyor. Burada ayçiçek yağı, margarin, mısırözü yağı ve soya yağını biraz kısıtlamamız gerekiyor. Çok kızartma yiyen bir millet olarak sağlıklı bir hücre yapısı için alacağımız Omega 3 miktarını artırmamız gerekiyor.
Haydi şimdi, Omega 3 alırken, "en önemli" diyerek altını çizdiğimiz noktalarımızı gözden geçirerek bir analiz yapalım.
Bir kere Omega 3 kaynağımızın temiz denizlerden gelmesi gerekiyor. Kadmiyum ve civa gibi ağır metallere bağlı deniz kirliliğinden çok fazla etkilenmemiş olması için, temiz denizlerden gelen, dip balığı olmayan ve sardalya, hamsi gibi küçük (genç) balıklardan ya da Krill'lerden elde edilen Omega 3'ü tercih ediyoruz. Yöntem olarak, eskiden çocukluğumuzda bize verilen, büyük balıkların karaciğerlerinin kaynatılmasıyla elde edilen balık yağı yerine, genç, yüzey balıklarının etinden soğuk sıkım yöntemiyle elde edilmiş Omega 3 olsun istiyoruz. Son olarak, belki de en önemli nokta; içindeki EPA ve DHA oranı yüksek olsun istiyoruz. Doğru yöntemle elde edilmiş olsa bile 1000 mg kapsül içinde 150 mg EPA, 200 mg DHA olan bir Omega 3 kapsülünden 3-4 tane alırsak ihtiyacımız olan doza ancak ulaşabiliyorken EPA ve DHA oranı çok daha yüksek bir Omega 3 kapsülünden günde 1 ya da 2 adet almamız yetebiliyor.
Sevgili dostlar,
Aslında temel amacımız; doğada, doğal besinlerin içinde bulabileceğimiz faydalı maddeleri lezzetli hale getirip sizlere sunmak. Ancak bazen bunun matematiksel olarak mümkün olmadığı durumlar oluyor. Böyle durumlarda doktorunuzun yönlendirmesiyle ya da eczacınızdan güvenle alabileceğiniz birtakım desteklerde aramanız gereken özel ipuçlarını paylaştım.
Hastalanmadan sağlığımızı korumak, hastalandıktan sonra tedavi olmaktan daha kolay ve daha ucuz.
Herkese sağlıklı ve keyifli bir bayram diliyorum.
Sevdiklerimize sarılamadan, büyüklerimizin ellerini öpmeden geçireceğimiz son bayram olsun.
Hiç unutmayalım.
Sağlık paha biçilmezdir.