Erhan Altunay Sanal âlemdeki aşklar vs. ortaçağlardaki soylu aşkları
HABERİ PAYLAŞ

Sanal âlemdeki aşklar vs. ortaçağlardaki soylu aşkları

Sosyal medyada dolaşan videoların çoğu mizah öğesi taşısa da önemli sorunlara parmak basanlar da oluyor.

Geçenlerde yine sosyal medyada dolaşan “ne umdum ne buldum” konulu bir videoda da ilginç bir konuşmaya rastladım. Kadın sosyal medyada tanıştığı bir adamın gitgide nasıl bir canavara döndüğünü mizahi bir dille anlatıyordu.

Gerçekten de sanal dünyanı gizemi, tanımadığınız bir insana hayallerinizi yükleyerek idealize etmenize ve kelimenin de tam manası ile “ezoterik” bir aşk yaşamanıza sebep oluyor. Özellikle de görsel medya ya da sosyal medyada “meşhur” olan bir erkek ya da kadına olmadık özellikler yükleyerek ona “aşık olma” artık sıkça rastladığımız bir durum.

Haberin Devamı

Sanal âlemdeki aşklar vs. ortaçağlardaki soylu aşkları

Bir de üzerine pandemi koşullarının getirdiği “sosyalleşememe sorunu” eklendiğinde, sanal bir çaresizlik, insanları gerçekten olmayan bir hayal âlemine sürüklüyor, Jean Jacques Rousseau’nun deyimi ile “yarı hayal gücü” sanal kişilikler inşa ediyor.

Aslında bu sadece sosyal medyaya mal olmuş bir durum değil, tarih boyunca belli ölçülerde yaşanmış bir durum.

Ortaçağlara dönelim. Bir erkek bir kadını ne kadar tanıyabilir? Bir gezgin ozan düşünün, bir şatoya gelip lady ile karşılaşır. Ya da bir asilzadenin bir turnuvada gördüğü kadın... Ya da zırhları içinde bir şövalyeye âşık olan bir kadın… Aynı şekilde bizim toplumumuzda pencerenin arkasından ya da çarşafın açık kalan yerinden görülen kadın... Yirminci yüzyıla kadar bu görüntü de pek değişmedi. On dokuzuncu yüzyılda Lamartine hiç tanıyamadığı bir kıza göl kenarında şiirler yazarken, bizim toplumumuzda da ince hastalık moda oldu.

Sanal âlemdeki aşklar vs. ortaçağlardaki soylu aşkları

İşte bu “tanıyamama” döneminde hayal gücü devreye girer. Kendi içinizdeki kadını ya da erkeği, bu “sanal” kadına ya da erkeğe yüklersiniz. Evet o da kesinlikle sizin dinlediğiniz müziği dinliyordur, o da aynı filmlerden hoşlanıyordur, beraber yağmur altında yürümek için sabırsızlanıyordur, yatakta birbirinize dokunduğunuzda kendinizi kaybediyorsunuzdur, kimse onun kadar kültürlü değildir, sizi tek anlayacak olan odur…

Sanal âlemdeki bu aşklarla, ortaçağlardaki soylu aşkların ya da on dokuzuncu yüzyılın romantik aşklarının en önemli kesişim noktası belki de bu.

Haberin Devamı

Ortaçağlardan gelen romantik aşkın tadını alan kadın ya da erkek, aslında o çağlara ait aşkı günümüz pandemi ortamında, kendi yalnızlığında tam olarak da yaşayabilir.

Sosyal medyanın getirdiği iletişim olanakları sizi en “ulaşılamaya”a ulaştırırken, tamamen sanal olan bu karşılaşma bir anda evrenin bir armağanına ve aslında hayallerin dans ettiği bu ortam bir anda büyülü bir aşka dönüşür.

Sanal bir kişinin üzerine inşa edilen bütün kimlikler bir anda gerçeğin yerini aldığında, aslında karşıdaki ideal bir kişiliğe dönüşür.

Sanal âlemdeki aşklar vs. ortaçağlardaki soylu aşkları

Yıllar önce, Sevgililer Günü için yazdığı bir yazıda, ünlü şarkı sözü yazarı Sezen Cumhur Önal bunu o kadar güzel anlatır ki: “Chat yaparmışsın kimin umurunda? Sana ulaşmak bu kadar kolay mı?” der, öyle ya bir insana ulaşmak, tanımak, derinliğine inmek...

Oysa düşündüğümüzde, her insan değerli; ona değerini anlatacak bir sevgliliye ihtiyacı var. Ama bizim âşık karşısındakine o kadar çok “kendine ait” değer yükler ki, bu yüzden karşısındakini tanımakta aciz kalır, belki de onunla anlaşabileceği konuları, paylaşabileceği güzellikleri göremez, hatta yaşayabileceği bir güzel yaşamı elinden kaçırır.

Haberin Devamı

Bu gerçek hayatta da karşılaşılabilen bir durum; çünkü bu durumda, aşığın aşık olduğu karşısındaki değil, kendi hayalleridir. Hüsran da burada başlar ve dünyalar güzeli bir insan elinden gidebilir. Ya da gerçekten, karşısındaki o hayal ettiği kişi değildir, hatta kendini çok farklı tanıtmıştır. Bu da onu yıkan bir başka durumdur.

Yirminci yüzyılda Erich Fromm’un dillerde motto olan ünlü sözünde söylediği gibi “Sevgi emek ister”. Karşındakinin tanımayı ve özen göstermeyi gerektirir. Pandemi döneminin özel koşullarının getirdiği sanallıklardan uzak, bilinçli bir sevgi belki de en güzeli…

Sıradaki haber yükleniyor...
holder