Erhan Altunay Serdar Ortaç ve mutsuzluğu
HABERİ PAYLAŞ

Serdar Ortaç ve mutsuzluğu

Geçenlerde şarkıcı Serdar Ortaç ile yapılmış olan bir sanal röportaj dikkatimi çekti. Serdar Ortaç burada bir soru üzerine "Ne zaman mutlu oldun?' diyeceksin... Hiç mutlu olduğumu hatırlamıyorum. En mutlu olduğum zamanda bile bir mutsuzluk bulurdum" şeklinde kendini ifade etmiş.

Eminim, aramızdan birçok kişiye bu şeklide kendini ifade etme olanağı verilse aynı şekilde ifade eder.

Bir zamanlar modernite diye tanımlanan bir dönemin getirisi olarak da görülen bu “mutsuzluk” hastalığı “post-modernite”ye de damgasını vuran bir ruh halidir aslında.

Haberin Devamı

Birçok düşünürün bu “nedensiz” mutsuzluğu sanayi devrimi ve üretim/sermaye ilişkisine bağlamasına rağmen kökenini daha da farklı yerlerde arayabiliriz.

“Modern” yaşamın getirdiği yabancılaşma aslında insanın ürettiğine yabancılaşması olduğu kadar ihtiyaçlarına yabancılaşması olarak da tanımlanabilir.

Günümüz tüketim kalıpları, insanı, ihtiyaçlarını tanımadan sürekli bir tüketme alışkanlığına taşıyan ve bunu bilindik algı oyunları ile besleyen bir sisteme dönmüştür. Bu sistem “sürekli mutsuzluk” ve “öğrenilmiş çaresizlik” halleri ile insanı öğüten ve yeri geldiğinde kanını canını kullanıp atan bir “yaşam biçimi”ni de temsil etmektedir.

Günümüz yaşantısında sürekli bitmeyen isteklerimiz ve medya tarafından pompalanan aşırı bir tatminsizlik ise bizi tam da bu sistemin talep ettiği mutsuzluk kıvamına getirmektedir.

Bu algı oyunu bizim kültürümüze mahsus “Bugün çok güldük yarın ağlayacağız” kalıbı ile birleştiğinde ise Doğu toplumlarına özgü daha kara bir melankoliye de dönüşmektedir.

Öte yandan modernitenin getirdiği rasyonelliğin geleneksel kültür ile de çatışması insanı Doğa’dan ve doğasından kopartmış, kişiler bu yoğun mutsuzluğun ilacını bulacakları ortamı kaybetmişlerdir. Kişi kendini inanç ortamında ya da ailede mutlu hissedeceği yerde, kendi sahte yalnızlığına sanal çözümler arayarak geçici mutluluklarla kalıcı mutsuzluk arasında kalmaktadır.

O halde bugün sizin kendi yaşamınızı gözden geçireceğiniz bir gün olsun. Aslında temel ihtiyaçlarımız karşılandığında mutlu olan bizlerin hangi duygularla sonsuz bir tatminsizliğin peşinde koştuğumuza bakalım. Ellimizdekilerle neden tatmin olamadığımızı düşünelim.

Haberin Devamı

Eskiden “mutsuz” kelimesi yerine bedbaht kelimesi sıkça kullanılırdı. Bahtsız anlamına gelen bedbaht kelimesi kökeninde baht ile bağlantılı idi. Baht ise talih, kısmet anlamına gelmekle birlikte, kökeninde “bölüştürmek” anlamını da taşır. Talih’in kökeninde ise yükselmek hatta bir yıldızın yükselmesi vardır ve bu bağlamda astrolojik bir ifadedir.

Mutsuz olanlar paylarını alamadıklarını düşünürken, talih de yıldızlara kalmıştır. Oysa her şey insanın elindedir ve kendi ihtiyaçlarını bilerek, elindekiyle mutlu olmak doğasında vardır.

Kendiniz için yapacağınız en iyi şey bu “kadim” bilinç düzeyinde kendi yaşamınızı gözden geçirmek ve elinizdekilerin aslında ne kadar değerli olduğunu görmektir. O nedenle bizim kültürümüzde şükür kavramı vardır. Şükür, teşekkür etmek ile aynı kökten olduğu kadar yüceltme anlamını da taşır. Modernite yaşamı rasyonel kılarken şükretmeyi unutturdu ve elimizdekilerin kıymetini bilemez olduk. Mutlu olmanın anahtarının kendinizde olduğunu hiçbir zaman unutmayın.

Haberin Devamı

Bugünlerde sanıyorum “bahtın açık olsun” demek kadar “algıların da açık olsun” demek de çok önemli.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder