Erkut Can AKP'nin azınlık korkusu yok
HABERİ PAYLAŞ

AKP'nin azınlık korkusu yok

Önce MHP’nin dışarıdan desteklediği azınlık hükümeti senaryosu vardı. Çünkü stepneden son bir jest daha bekleniyordu. Ne zaman ki Bahçeli, ”Biz azınlık hükümetine tüm şartlarımız yerine getirilmeden destek vermeyiz” dedi, bu senaryo rafa kalktı. Ama raftan daha gerçekçi bir senaryo indi.

Kimseye ağam, paşam dedirtmeyecek. Ayrıca MHP’liler, “Meclise girmemek bizim siyasi anlayışımızda yok” dediklerine göre tehlike de yoktu. Yani işlem tamamdı. Zaten 8 üyesi meclis dışından olan bir hükümet görevdeydi.

Haberin Devamı

Muktedirin isteğine göre bazı isimleri değişir ve azınlık hükümeti olarak güvenoyuna giderdi. Herkes nasıl güvenoyu alacak diye soruyor. Çünkü 258 milletvekili yetmiyor. İşte bu problemin çıkar yolunu Anayasa profesörü Dr. Kemal Gözler açıkladı. Diyor ki Gözler: “Evet kurulan hükümetin meclisten güvenoyu alması gerekir.

Ancak bu hükümetin güvenoyuna “Göreve başlama sırasında güvenoyu” denir. 99, 110 ve 111’inci maddelerde bu güvenoyu için öngörü yok. O zaman genel hüküm 96’ncı maddeye bakacağız.

Bu madde de, ‘TBMM üye tam sayısının en az üçte biri ile toplanır ve katılanların salt çoğunluğu karar verir’ diyor.” Yani Prof. Gözler’e göre üye tam sayısının salt çoğunluğu (276) gerekmiyor. Katılanların salt çoğunluğu yeterli.

Prof. Gözler, aynı durumun 1995 yılında Mesut Yılmaz’ın kurduğu ANAYOL hükümetinin de başına geldiğini, ancak orada da itiraz üzerine Anayasa Mahkemesi’nin 96’ncı maddeyi işlettiğini belirtiyor. Tabii bütün bunların işleyişi sırasında muhalefet de boş durmayacak.

Belki de Prof. Gözler’in tezine karşı tezler bulunacak. Ve bizler, kulübede vicdanını zarfa koyanlar 24 Ağustos sonrasında neler olacağını bekleyip göreceğiz. Çünkü oy vermekten başka bir gücümüz yok.

Ama merak etmeyin bir şekilde azınlık hükümeti kurulsa bile, AKP mecliste başına gelecekleri bildiği için ömrünü Kasım’a kadar diye belirledi bile.

Sakın kanmayın

7 Haziran öncesi ve sonrasının en tutarlı hükümet üyesi Babacan, 3 ay önce “Hukuk sistemini düzeltmezsek, bugünleri mumla ararız” demişti. Dediği de çıkıyor. ? Yatırımlar azaldı. ? Dış yatırım gelmiyor. ? Döviz rezervimiz azalıyor. ? İhracatımız düşüyor. ? Terör belası turizm gelirimizi baltaladı. Peki neden?

Haberin Devamı

Türkiye’nin içinde bulunduğu ve ne olacağı belli olmayan istikrarsızlık ortamı ülkeye 2015 yılını kaybettirdi. Ekonomistler ve iş dünyası durumun böyle sürüncemede gitmesi halinde, 2016 yılının da kaybedileceğini her fırsatta dile getiriyor.

Ama dinleyen kim. Tepedeki Nuh diyor peygamber demiyor. Onun tek gündemi, tek parti iktidarı ve beraberinde tek adam olma yolu. Sınırlarını kendinin çizeceği başkanlık. Ama yanılıyor. İstediği bu sistemi millet ona vermez. İstikrar deyip duruyor.

Peki yıllardır tek parti iktidarı yok muydu? Peki istikrar mı vardı? İktidarın göz boyama ölçütlerine göre evet. Evet de seçim olalı şunun şurasında 2 ay oldu. Bütün göstergeler bu 2 ayda mı değişti?

Onun için istikrar denen kavramın tek parti yönetimiyle alakası yok. Sakın söylenenlere kanmayın. 400’ü verdiğiniz gün daha iyi olmayacak. Daha kötü olacak inanın.

Haberin Devamı

7 Günah

Yıllar önce Erdoğan Hindistan’a gittiğinde, her devlet büyüğünün yaptığı gibi, (Gül de gitmişti) Mahatma Gandi’nin mezarını ziyaret etmişti. Bu ziyaret sırasında Erdoğan’a, ülkesinin bağımsızlığı için ömrünü veren bu büyük insanın yazdığı ‘7 Ölümcül Sosyal Günah Listesi’nin yer aldığı bir plaket hediye ettiler.

Gandi’nin bu günah listesi şöyleydi:

İlkesiz siyaset

Emeksiz zenginlik

Vicdansız haz

Niteliksiz bilgi

Ahlaksız ticaret

İnsaniyetsiz bilim

Özverisiz ibadet. Demek ki insanlar boşuna lider olmuyorlar. 7 Günah, Gandi’den başka hiç kimse tarafından bu kadar güzel özetlenemezdi herhalde. Düşünün bakalım hangisini çıkarırsınız listeden. Yine düşünün 7 Ölümcül Günah listesi ile bu kadar mı örtüşür bir insan. Yoruma gerek var mı.

Şerefliler siz oturun

“Şerefsiz ayağa kalk” dedi Bahçeli. Bir de baktı 6 milyon kişi ayakta. Şaşırdı. “Hata yaptım diyenler siz oturun” dedi, baktı ki kimse oturmuyor. Ama kendisi “hata yaptım” demedi. Defalarca “Sözümün arkasındayım” dedi.

Kontrolü kaybetmişti ama farkında değildi. Şimdi içinde HDP’nin harflerinden biri geçen her şeye karşı. Tüm kapıları kapalı. Ancak, “aralık” diyerek geçinip gidiyorlar şu garip siyaset orta oyununda. Elinden gelse, seferberlik ilan edip herkesi PKK’nın üstüne sürecek Bahçeli.

Neyse ki onun iyiliklerini unutmayan iktidar, dağı taşı bombalayarak gazını alıyor. Anlaşılan o ki, MHP, 30 yıl denenmiş bu yolla gerilla terörünü bitirmenin mümkün olmadığına hala kanaat getirememiş.

Bir taraf şehit cenazeleriyle oy hesabı yaparken, öteki taraf son leşi görmeyi hayal ediyor. Bütün bu güç hesaplarının içinde de olan vatan evlatlarına oluyor.

Haksızlık yapmayalım

Rize’nin Güneysu İlçesi’ndeki Kıble Dağı Camisi’ni açacakmış Erdoğan. Açsın valla yakışır. Resimlerine baktım çok beğendim. İyi ki yapılıp Rize’ye yani Erdoğan’ın baba ocağına kazandırılmış. Cami zaten 1800’lü yıllarda yapılmış.

Ahşapmış, 1960’da yanmış. Yeniden taştan yapılmış ama şartlar elverdiğince. Erdoğan görmüş, “Yeniden yapın” demiş. 1.5 yılda da yapılıp bitirilmiş. Eski dağ yolu genişletilirken, tabii ki ağaç kesilmiştir ama değmiş doğrusu.

İnanıyorum Rize’ye gidenlere bundan sonra mutlaka Kıble Dağı Camii turu da yapılacaktır. Gidebilsem ben de çıkar 1130 rakımda o havayı teneffüs eder, varsa şayet çayımı içer ilk yapana, restore edene, yeniden yaptırana duamı ederim.

Çok güzel bir aydınlatması da varmış, gece civar köylerden muhteşem görünüyormuş. Ayrıca yapım masrafını da hayırseverler karşılamış. Helikopter pisti var diye haksızlık yapmayalım. Çok parası olan helikopterle çıkar, olmayan arabayla. Çıksın da nasıl çıkarsa çıksın.

Mülki amirin iki dudağı

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda günümüz şartlarına göre yeni düzenlemeler yapıldı. Molotof, hava fişek ve yüz kapama gibi terör eylemleri için getirilen yasakların yanı sıra tek tip kıyafet de yasaklandı. TOMA’ların suyuna boya katıldı.

Kolluk kuvvetlerine uyarısız gözaltına alma izni verildi. Hepsi normal. Olmalı. Ancak mülki amirlere getirilen imtiyaz düşündürücü. “Açık ve yakın tehlike” diye getirilen maddeye göre, bu amirler, kanaat getirirlerse istedikleri eylemi yasaklayabilecekler.

Yani uzun lafın kısası bir eylemin gerçekleşebilmesinin akibeti mülki amirin iki dudağı arasında. Yer gösterse bile sonradan yasaklayabilecek. Hem de günah keçisi olma uğruna. Geçici hükümetimiz boş durmuyor sizin anlayacağınız. Çalışıyor.

HAKLISIN ÜSTAD BEN ÇAĞIRMAYACAĞIM

20 yaşında ben,

35 yaşımda ben,

40 yaşımda ben ve bugünkü ben dördümüz.

20 yaşımı, 35 yaşımın karşısına oturttum.

40 yaşımın karşısına da ben geçtim.

Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.

Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.

Yatıştırayım dedim.

-Sen karışma moruk, dediler.Büyük hır çıktı.

Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.

Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

Evin içine de ettiler.

Bende kabahat.

Niye çağırıyorsun tanımadığın adamları evine

CAN YÜCEL

FADiMEM

Temel akşam eve gitmiş,

Bakmış Fadime evde yok.

Yarım saat sonra Fadime gelince, Temel sormuş;

- Neriyeydun Fadimem?

-Cüzelluk salonuna gitmişidum Temelum.

- Hee peki ne oldi, saa sira gelmedi mi?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder