Erkut Can Cevabını bulamadığım ‘deli’ sorular
HABERİ PAYLAŞ

Cevabını bulamadığım ‘deli’ sorular

Bu yazı için oturdum klavyenin başına, baktım ki onlarca not almışım. Hepsi de soru işaretiyle biten… Cevaplarını kendime sordum, bulamadım. Bakalım sizler bulabilecek misiniz?
*Dünyada beş adet olduğu söylenen sondaj gemimiz Abdülhamid Han, Antalya’nın 55 kilometre açığında, sorunsuz bölgede demirledi. Yunanistan’dan da hiç ses çıkmadı. Peki, ‘Kıbrıs Şehitleri’ olarak adlandırılan üç destek gemisinin ona eşlik etmesinin anlamı ne? Bu mesaj kime?

HASSAS DAYANIŞMA

  • Konya’da İslami Dayanışma Oyunları yapılıyor. Yine madalyaları topluyoruz. Ne güzel. Peki, İslami hassasiyetler nerede? Özellikle atletizm ve takım sporlarında kadınların kıyafeti, başı kapalılarla uyuşuyor mu? Çok hassas dayanışma bu mu yoksa?
  • Burhaniye Zeytinli Rock Festivali de yasaklandı. Her şey pandemiyle başlamıştı, pandemi bitti ama yasaklar devam ediyor. Yasakçı belediyelere ve kaymakamlara soruyorum: Herkes sizin kafanıza göre yaşamak zorunda mı?
  • Meslektaşım Ekber Yıldırım yazmış, ben de soruyu tekrarlıyorum. Çiftçiye kredi veren bankalar kârda. Çiftçiye gübre, tohum, ilaç satan şirketler kârda. Çiftçiye tarım ekipmanları satanlar kârda. Çiftçiden ürün alıp satanlar, ihraç edenler kârda. Peki, çiftçi neden hep zararda?

UZMANLIK ARTIK ÇOK UCUZ

  • Kendisine siyaset uzmanı, yönetici koçu, kişisel gelişim profesyoneli, kurumsal nezaket uzmanı diyenler acaba hangi eğitimle, nasıl bir tecrübe ve birikimle bu uzmanlık statülerini alıyorlar? Uzmanlık bu kadar değersiz bir şey midir?
  • Şimdiki gençler, hani ‘Z kuşağı’ olarak adlandırılanlar bir harika. Tüm KPSS sınavlarını iptal ettirdiler. Sınavlar tekrarlanacak. Tamam da ÖSYM başkanını görevden almakla bedel ödendi mi? İlk sınavda başarılı olup belki tekrarında aynı başarıyı gösteremeyecek gençlerin yarınlarının bedeli nasıl ödenecek? Basılan kitapçıklar, kırtasiye masrafları, sınav ve gözetmen maliyetlerinin bedelini kim ödeyecek?
    Daha sorulacak çok soru var ama bu kadar yeter! Sonrası sonra…

“Yeminimiz var hayat. Ne kadar inatlaşırsan inatlaş,
yine de seni en güzel yerinden yakalayacağız.”
Nazım Hikmet

O Türkiye’yi özlüyorum

Haberin Devamı

Ben bir işçi çocuğuyum. Babam, Hürriyet’te dizgi makinalarının montörüydü. Yani o çalışır, dört kişilik ailemize bakardı. Kiradaydık ama hiçbir eksiğimiz yoktu. Bu arada emekli ikramiyesiyle bir kooperatif kurarak, Bakırköy’de basın emekçisi arkadaşları için 50 tane tek katlı ev yapılmasına önayak oldu. Artık evimiz de vardı.

Ben ise, lisedeyken, tatil günlerinde Sirkeci’deki Büyük Postane’nin önünde tebrik satarak, kendi ihtiyaçlarım için para kazanırdım. Kız Lisesi’nden arkadaşlarım geçerken, tezgahımın yanından ayrılırdım ama olsun. Ne güzel günlerdi o günler. İşte ben, kardeşimle o günleri hatırlayabildiğimiz kadarıyla konuşurken o Türkiye’yi özlüyorum, özlüyoruz. Bir sihirli el dokunsa ve bana yeniden o günlere dönmek ister misin dese, cevabım, “O kadar uzun boylu değil” olur. İtiraf edeyim.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder