Erkut Can Koronavirüs ve bir salgın hikayesi
HABERİ PAYLAŞ

Koronavirüs ve bir salgın hikayesi

Dünyadaki 150’den fazla ülkeyle birlikte bir felaketi yaşıyoruz. Hepimiz evlere kapandık. İşe gitme mecburiyeti olanlar hariç tabii. Yatak odasından balkona günlük turlar yapıyoruz. Çaresiz ve ücretsiz. Yoksa günler geçer mi?

Tabii, bir şeyler yazacağım da, önce balkona çıkıp, sağlık çalışanlarına, hemşiresinden profesörüne, temizlikçisinden, ambulans şoförüne kadar minnet duygularımı ifade edeyim. Tümünü 1 dakika alkışlayayım ondan sonra.

Daha önce de yazmıştım. Balkonumdan en az 200 daireyi görüyorum. Saat tam 21.00’de yarısı alkışa başladı. Toplumsal dayanışma işte bu dedik eşimle. Ellerim acıyana kadar alkışladım. Helal olsun.

Haberin Devamı

Eski toprak anlatıyor

Şimdi de, tam 50 yıl önce yaşadığım bir hikaye ile devam edeyim. Yıl 1970. Hürriyet’teyim. Hürriyet, ofset baskıya geçti. Ben yine Simavilerin çıkardığı Türkiye’nin ilk ofset gazetesi Yeni Gazete’den tecrübeli olduğum için bir adım öndeyim. Sistemi öğretmem için Adana matbaasına gönderildim. Adana büroda çalışan arkadaşlar da çok iyi ağırladılar.

Bir gün, hem görmem, hem de kaçak sigara almam için Kilis’e götürdüler. Tabii kebapçıya da. Zaten Adana’da kebapçıdan çıkmamıştık ya, neyse. Yarım metre boyunda, kocaman yapraklı maydanozları, ilk kez orada görmüştüm. 15 gün sonra döndüm, 2 gün sonra da gazetem beni Samatya SSK Hastanesine yatırdı. Sarılık olmuşum. Bir hafta sonra İstanbul’da kolera salgını başladı.

Hastane koleralılarla doldu. O zamanlar odalarda tuvalet yok. Koridorda bir tane var. Bize odanızdan çıkmayın dendi ama merak işte. Kapıdan bakıyorum, koleralı hasta tuvalete gidene kadar düşüp ölüyordu. Korkunçtu yani. Hemen bizleri taburcu ettiler. Yani demek istiyorum ki, ben salgın tecrübeliyim.

Şu şansa bakın

Koronavirüs salgınında da, beni ve neslimi, bilim adamları en tepeye koydular. Riski en fazla olan grup olarak. Yani sizin anlayacağınız, çocukluğumun ip cambazları gibi, elimizde bir sopa yerine sabunla, ipten düşmemeye çalışıyoruz. Kader. Sonra da İtalya’da yaşamadığıma şükrediyorum.

Okumuşsunuzdur. Durum öyle bir felakete dönüşmüş ki, doktorlar hastanede hasta seçiyorlarmış. Herhalde, “Sinyor, siz yaşayacağınız kadar yaşamışsınız. Müsaade edin de, biz gençleri yatıralım”diyorlardır. Ne dersiniz haklılar mı?

Haberin Devamı

Bir haftada ne oldu?

Gelelim yaşadığımız topraklara. Önce, Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’dan başlayalım. Allah’ı var krizi çok iyi idare etti. Panik yaşatmadı. “Bir hastamı kaybettim” diyene kadar. Market izdihamını tahmin edemedi. Artık hepimizin ezberlediği tedbirleri defalarca bıkmadan tekrarladı.

Ancak yine de bilime inananlar uydu tabii. Salgın Çin’de biter gibi olurken AB ülkelerinde, özellikle İtalya’da korkutucu boyutlara ulaştı. Bizde de enfekte olan eğrisi çok dik çıkış yaptı. Hatta rakamlara inanmayan halka göre, Koca’nın şeffaflığının önüne bir tül perde indi. Aman dikkat sayın bakanım. Güvenimizi sarsma ki, kaybetmeyelim.

SON SÖZ: AMAN EVDE KALIN

Sıradaki haber yükleniyor...
holder