Esra Kapar65 yıllık bir sevdanın hikayesi

HABERİ PAYLAŞ

65 yıllık bir sevdanın hikayesi

Şiirleri dışında neredeyse hiçbir eserinde ‘ve’ bağlacı göremeyeceğiniz Hidayet Karakuş,  65 yıldır kalemine aynı aşkla sarılıyor. Karakuş, “Asla unutamam” dediği o olayı anlattığı ‘Şeytan Minareleri’ adlı romanıyla Türkiye’nin en önemli edebiyat ödüllerinden ‘Orhan Kemal Roman Armağanı’nın sahibi oldu.

5. İzmir Kitap Fuarı-İZKİTAP’ta bir araya geldiğimiz Türk edebiyatının usta isimlerinden Hidayet Karakuş’un hayat yolculuğu, 1946 Eylül’de Isparta Yalvaç’ın Kurusarı Köyü’nde başlamış. 1966’da Selçuk Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü bitirdikten sonra Adana, Manisa, İzmir’de Türkçe öğretmenliği yapmış, 1992’de kutsal mesleğinden emekli olmuş. Yazmaya 13 yaşında başlayan usta Karakuş, Haftanın Sohbeti’nde genç yazarlara mesaj verirken, “Yazmayı ertelemeyin. Yazmak istiyorsanız hemen şimdi başlayın” dedi. Karakuş’un ilk şiir kitabı ‘Günaydın Gül Yaprağı’ 1979’da yayımlandı. 1981’de ilk romanı ‘Yağmurlar Nereye Yağar’ ile 1981 Mehmet Ali Yalçın Roman Ödülü’nü alan yazar, on yıl sonra yazdığı ikinci roman ‘Uykusu Derin Şehir’ ile 1990 Ferit Oğuz Bayır Roman Ödülü’nü kazandı. Bu iki roman arasında daha çok şair kimliği ile ön plana çıkan, çocuk kitapları, radyo oyunları da olan Karakuş, 78 yaşında hâlâ toplumcu gerçekçi bir sanat anlayışı ile eserlerini kaleme almaya devam ediyor.

Haberin Devamı

65 yıllık bir sevdanın hikayesi

BÜTÜN DÜNYA BANA BAKIYOR SANDIM

Okurla ilk buluşmanız ‘Günaydın Gül Yaprağı’ kitabınızla oldu. Yazma serüveniniz nasıl başladı?

Öğretmen okulundayken 13 yaşında şiir yazmaya başladım. O zamanlar destancılar vardı; kasabalarda, köylerde bir olay olduğunda tek yaprak destan yazarlar, bastırırlar, pazarlarda 15 ya da 25 kuruşa satarlardı. Yazdıklarını da makamlı okurlardı. 1959’da radyoda Kıbrıs olaylarını dinliyorduk. Ben de ulusal bir coşkuyla Kıbrıs destanı yazdım. Sınıfın duvar gazetesine koydular. Adımı orada görünce bütün dünya bana bakıyor sandım. Çok heyecanlandım. O günden bu yana hiç durmadan okudum yazdım.

Yazar olma hayali o zaman mı başladı?

Hayır. Bir gün yazar olurum, kitaplarım çıkar, adım duyulur diye düşünmedim. Yazarken de okurken de çok mutlu oluyordum. Tamamen içten gelen bir akış, okudukça yazma isteği de çoğalıyor. Zamanla Isparta gazetelerinde ve edebiyat dergilerinde şiirlerim yayımlanmaya başladı. Hiç kitap çıkarmayı düşünmedim.

Haberin Devamı

65 yıllık bir sevdanın hikayesi

Kitap yazma düşüncesi nasıl oluştu?

Manisa’da öğretmenlik yaparken İzmir’de yayınlanan Dönemeç dergisine şiirler gönderiyordum. Derginin yazarı, ozanı, kurucularından Ali Rıza Ertan, dördüncü kitabı ‘Kuşku Girdi Araya’yı çıkarmıştı. ‘Senin şiirlerin değişik, farklı yazıyorsun. Sen de kitap çıkar’ dedi bana. Nasıl çıkaracağımı bilmiyordum. 14 yıl boyunca edebiyat dergilerinde çıkan şiirlerimden 16 tanesini seçtim, ona götürdüm. ‘Günaydın Gül Yaprağı’ adlı ilk şiir kitabım çıktığında 33 yaşındaydım. Diğer kitaplarım da çıkmaya başlayınca beni yazar, şair saydılar. Benim bir suçum yok!

k Türkçe’de ‘ve’ bağlacı denildiğinde Nurullah Ataç’tan sonra ilk akla gelen isimsiniz. Neden ‘ve’ kullanmıyorsunuz?

Nurullah Ataç 1953’lerde yazdığı güncesinde “Bana kimse ‘ve’ bağlacı kullandıramaz” diyor. “Türkçe’de ‘ve’ bağlacına gerek yoktur.

Haberin Devamı

Onun yerine virgül koyarsınız. Akar gider tümce” diyor. Benim kitaplarımda bunu bir arkadaşım keşfetti. Bir gün sohbet esnasında “Kitabında hiç ‘ve’ yok” dedi. Yani kendiliğinden gelişen bir şey oldu. Kitaplarımda hiç kullanmadım ama şiirlerimde kullanırım. Bazı yazar arkadaşlarım “Ama Nazım (Nazım Hikmet Ran) kullanmış” derler. “Nazım gibi kullanabiliyorsanız,  siz de kullanın” diyorum.

65 yıllık bir sevdanın hikayesi

DEVRİM GEREKİYOR

Ekonomik şartlar ve kitap pahalılığının okuma oranlarındaki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

En önemli sorunlardan biri de bu. Çocuklar geliyorlar kitaplara bakıyorlar, oldukça da ilgililer. Sonra kitabın fiyatına bakıyorlar, ceplerindeki parayı sayıyorlar. İstedikleri kitabı alamadan gidiyorlar. Ekonomik koşullar okuma oranlarını etkileyen en önemli etkenlerden. Kitaba erişimi kolaylaştıran uygulamalar olmalı. Okulların fiziki yapıları ve eğitim sistemi okuma alışkanlığını geliştirecek kitaplar üzerine kurulmalı. Kütüphaneler artmalı. ‘Dipten temelden eğitim devrimi gerekiyor’ desem yanlış olmaz.

OKUYAN BİR TOPLUM DEĞİLİZ

Biraz da kitap fuarından bahsedecek olursak; fuara katılımı nasıl buldunuz?

23 Nisan Ulusal Egemenli ve Çocuk Bayramı dolayısıyla okul tatil olunca törenden sonra çocuklar aileleriyle kitap fuarına koştular. Gerçekten çok güzel bir ilgi vardı hem kitaplara hem yazarlara. Genel olarak fuara ilgi gayet iyi. Tema ‘Çocuk Edebiyatı’ olunca ilgi daha da arttı.

Türk okuyucusunun kitap okuma alışkanlıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genel sorun eğitim sisteminden kaynaklı okumamak. Yani okuyan insan var ama önemli olan 85 milyonun okur yazar olması ya da kitap okuması. Bu açıdan baktığımızda okuyan bir toplum değiliz. Anne-babalar, öğretmenler kitap okumuyor. Onlar kitap okumazsa çocuklar kitabı sevebilir mi? Öncelikle Türkçe, edebiyat öğretmenleri okumalı. İlkokuldan başlayarak çocuklara kitap okumayı sevdirmeli. Öyle anne-babalar tanıyorum ki gerçek bir kitap kurdu yetiştiriyorlar. Haftanın belli saatlerinde kitap okuma etkinlikleri yapıyorlar. Bazen öğretmen arkadaşlarımdan fotoğraflar geliyor, çocukların ellerinde benim kitaplarım var, başka yazarların kitapları var. Beni çok mutlu ediyor ama yeterli değil. Son çalıştığım okullardan birinde biz 17-18 Türkçe-edebiyat öğretmeniydik. Aramızda sadece 3 kişi kitap okuyordu. Türkçe, edebiyat öğretmenlerinin kitap okuması gerek. Kitap okumuyorlarsa Türkçe öğretmeni olmuyorlar, Türkçe memuru oluyorlar.

Kitap okuma oranlarını artırmak için toplumda neler yapılmalı?

Okuma alışkanlığını geliştirebilmek için okullarda Köy Enstitüleri’ndeki gibi uygulamalar olması gerekiyor. Çocuk önce okuyacak. Okuyan çocuk, matematikte de kimyada da fizikte de başarılı olur. Okuyan çocuk algısı açık, hızlı anlayan çocuktur çünkü. Öğretmenlik zamanlarımda yaptığım ilk şey çocuklara kitap okumayı sevdirmekti. Bunu sevdirdiğinizde gerisi kendiliğinden gelir. Ben kitap okumaya başladıktan sonra tüm derslerdeki başarım arttı, notlarım düzeldi, müzikte bile… Çünkü her şey beynimizdeki sözcüklere, kavramlara bağlı.

Ne kadar çok sözcüğümüz ne kadar çok kavramımız varsa dünyayı algılamak da o kadar kolay. Kitaba ilgili öğretmenler, anne-babalar sayesinde çocukların da kitaba ilgisi artıyor.

Bu nedenle kitap fuarları da çoğalıyor.

65 yıllık bir sevdanın hikayesi

BEKLEMEYİN, ERTELEMEYİN

Genç yazarlara, çocuklara, yazmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz?

İlk koşul okumak. Okumadan yazılmaz. İkinci koşul hemen başlamak. Yazmak istiyorlarsa hemen bu akşam başlasınlar, beklemesinler, ertelemesinler. ‘Bugün vaktim yoktu, hevesim kaçtı’ dedikleri anda biter bu iş. Bazen duyuyorum ‘Emekli olayım yazacağım’ diyorlar. Yazamazsınız. O yüzden ne yazmak istiyorlarsa beklemeden yazsınlar. ‘Zamansızım’ demeden kendilerine yazmak için özel vakit ayırsınlar.

HEPSİNDE O’NUN İMZASI VAR

Hidayet Karakuş’un edebi yaşamında aldığı ödüllerden bazıları şu şekilde; Yağmurlar Nereye Yağar-1981 Mehmet Ali Yalçın Ödülü, Hangi Leylasın Sen-1982 Nevzat Üstün Şiir Başarı Ödülü, Uykusu Derin Şehir-1991 Ferit Oğuz Bayır Roman Ödülü, Sesini Bana Bırak-1993 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü. 1997’de ‘Başarılı On Çocuk Kitabı Yazarı’ndan biri seçilerek Altın Kalem Ödülü, aynı yıl Almanya’nın Sesi radyosunun Türkçe edebiyat yarışmasında Şeyh-i Sanan’ın Aşkı eseriyle radyo oyunu dalında birincilik aldı. Bilgisayara Giren Tırtıl adlı çocuk romanı, Uitgeverij De Inktvis Yayınevi’nce Hollanda’da Mor Gezegen adıyla yayımlandı. 2003 İzmir 2. Türkçe Günleri’nde Türkçe ve Emek ödüllerinde özel ödül, Karşıyaka Belediyesi’nce verilen 2004 Homeros Emek Ödülü. 2021 Nedret Gürcan Edebiyat Ödülü, 2023 Bizimizmir Medya Edebiyat Ödülü, Bana Bir resmini Yolla ile 2024 Yunus Nadi Roman Ödülü.

İNSANLIĞIN YOLU ÇOK UZUN

78 yıla dönüp baktığınızda ‘Asla unutamam’ dediğiniz, sizde iz bırakan olay nedir?

2 Temmuz 1993, Madımak (Sivas) Katliamı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ile Kültür Bakanlığı’nın ortak düzenlediği etkinlik için oradaydık. Yanımda eşim olmasaydı ben de şimdi Metin Altıok, Behçet Aysan, Uğur Kaynar, Hasret Gültekin’in (Sivas katliamında hayatını kaybeden yazar, şair, sanatçı) yanında olacaktım. Odaların önündeki boşluğa çıkmıştık. Onlar ise merdivende barikat kurmuşlardı. O katliamdan kurtulamadılar. Hangi inançtan olursa olsun dini kullanarak, dinin arkasına saklanarak işlenmiş her suç bir insanlık suçudur. Bunun mantığı, insanlığı yok. O yüzden aydın olarak olaylara çok nesnel bakmak, tarihsel bir süreç açısından bakmak, insanlığın tarihi açısından bakmak gerekiyor. Bu bakımdan ben hep şunu söylerim;  İnsanlığın yolu çok uzun. Aydınlar;

direndikçe, ışık saçtıkça, sağa sola gerekçeler bulmadıkça, gerçeği olduğu gibi söyledikçe, söyleyebildikçe, her şeyi göz alabildikçe, karanlıkları yıkacağız.” Bu olay dışında, diğer yaşadığım her şey herkesin herhangi bir şekilde yaşayabileceği şeyler.

Bu acı olayı yazdığınız ve iki ödülün sahibi olduğunuz kitabınız var bir de…

Şeytan Minareleri adlı kitabım. 2010 Orhan Kemal Roman Armağanı ile 2010 Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü’ne değer görüldü. Katliamın ardından önce

‘Ateş Mektupları’ şiirlerini, sonra ‘Şeytan Minareleri’ romanını yazdım.

(Sivas Katliamı’nın toplumdaki etkileri kadar kişilerin yaşamındaki dramı anlatıyor ‘Şeytan Minareleri’nde Hidayet Karakuş. Aşkla kurulmuş bir yuvanın yangının ateşiyle nasıl yanıp küle dönüştüğü adeta okuyucunun zihnine kazınıyor. Türk anlatı geleneğinden beslenerek yeni anlatım biçimi deneyen Karakuş’un bu romanı, biçemiyle de bir ilk olma özelliği taşıyor.)

 

Sıradaki haber yükleniyor...
holder