Esra Kapar‘Pes etmek yok’ dedi büyük savaşı kazandı

HABERİ PAYLAŞ

‘Pes etmek yok’ dedi büyük savaşı kazandı

Sevil Görgülü, 7 yıl süren savaşı kazanmanın gururunu yaşıyor. Geride kalan zor zamanları, kanser hastalarına ‘ışık’ olabilmek adına kitabında anlatan ve en büyük desteğinin oğlu Edis olduğunu dile getiren Görgülü, “Asla pes etmeyin” diyor.

Yıllar önce bir sabah uyandığında bel ağrısı nedeniyle hareket edemediği için gittiği hastanede aldığı haber turizmci Sevil Görgülü’nün hayatında başka sayfa açtı. Yapılan tetkikler sonucunda dördüncü evre metastatik kolon kanseri olduğunu öğrenen 61 yaşındaki Görgülü, güçlü inancı, ünlü şarkıcı oğlu Edis ve uzun yıllardır yer aldığı turizm sektöründeki işini bir an bile bırakmayarak savaşı kazandı. “Dil öğrenmeye gittiğim Londra’da eğitimimi sürdürebilmek için başladığım iş, hayatımı kazandığım mesleğe dönüştü. Londra milattı” diyen Görgülü, ikinci miladını da kanser sınavını başarıyla geçmekle yaşadığını anlattı. Hilton Garden Inn Bayraklı Genel Müdürü Sevil Görgülü, yaşadığı zorlu sürecin ardından kaleme aldığı ‘Pes Etmek Yok’ adlı kitabında yer alan cümlelerle kanser hastalarına seslendi: “Kanserden korkmayın. Savaşmaktan asla vazgeçmeyin, lütfen pes etmeyin!”

Haberin Devamı

‘Pes etmek yok’ dedi büyük savaşı kazandı

LONDRA MİLAT OLDU

  • 34 yıldır turizm sektöründesiniz… O yıllara dönersek, mesleğe nasıl başladınız?

1988’de dil öğrenmek için Londra’ya gittim. Geçimimi sağlamak ve kurs paramı karşılayabilmek için garsonluk yapıyordum. İktisat mezunuyum ama orada bu mesleği sevdiğimi fark ettim. Onun üzerine Hotel Catering Management (otel yemek servisi yönetimi) üzerine eğitim aldım. 2 yıl Londra’da çalıştım. Sonra İzmir’e döndüğüm yıl 1991’de Hilton İzmir açılıyordu. Orada işe başladım ve 21 yıl orada çalıştım. 10 yıldır da Hilton Garden Inn İzmir Bayraklı’da çalışıyorum. Yani benim için Londra bir milat oldu. Hayatımın tüm dinamikleri değişti. İşimi çok sevdim ve kariyer planlamamı yapıp genel müdürlüğe kadar yükseldim.

  • O yıllardan bu yana zorlu süreçlerden geçmişsinizdir. Meslekteki yolculuğunuz bugüne nasıl geldi? Zorluklarla karşılaştınız mı?

İlk başlarda çok zordu. O yıllarda Türkiye için turizm kadınların çok fazla olmadığı, daha çok erkek egemenliğinin olduğu bir sektördü. Kadın müdür yoktu. 7-8 şeftik ve ben tek kadındım. Ben bir şeyleri başarmaya çalıştığımda mutlaka ket vurmaya çalışıyorlardı. Önümü kesmeye çalışıyorlardı. Yükselmemem için birlik oluyorlardı ve her türlü oyunu çevirebiliyorlardı. Mesela; bir toplantı organizasyonu vardı. Salon düzenini hazırlattım, her şey tamamdı. Toplantıya 10 dakika kala müdürümle aşağıya indiğimizde her şeyin toplanmış olduğunu gördük. Şok olmuştum. Daha sonra bunu yapan kişi tespit edildi. Müdürüm tarafından o kişi gerekli cezayı da aldı. Her zaman kendime, bilgime, işime güveniyordum. Başarılı olmak için de zaten bilginize, kendinize güvenmeniz ve asla korkmamanız çok önemli. Doğma büyüme İzmirliyim yani; tam bir amazonum.

Haberin Devamı

‘Pes etmek yok’ dedi büyük savaşı kazandı

  • Hem aile hem böyle 7/24 esaslı bir meslek… Aile yaşamınızı nasıl etkiledi?

Gerçekten zor. İşten geri kalan zamanı en iyi şekilde geçirmeniz gerekiyor. Özellikle çocuğum olduktan sonra vicdan azabı çekmeye başlamıştım. Anaokuluna ya da bakıcıya bıraktığımda, kendimi ‘Acaba çocuğumu ihmal mi ediyorum?’ diye sorguluyordum. Ama sonra şöyle düşünmüştüm; dedim ki ‘Ben onun için çalışıyorum. Ona daha güzel standartlarda bir yaşam sunmak için yaşıyorum. Dolayısıyla onunla birlikte olduğum anları en verimli şekilde kullanmalıyım.’ O yüzden de birlikte olduğumuz anları çok iyi değerlendiriyordum. Mesela, ailemin hiçbir önemli anını kaçırmadım. Bu olmazsa olmaz kuraldı. Çünkü aileme çok düşkün biriyim. Bizim ailemizde bağlar fazlaca kuvvetli.

Haberin Devamı

KUTU 1

BONUS YAŞIYORUM

  • İş hayatının dışında ‘Pes Etmek Yok’ kitabınızda da anlattığınız büyük bir mücadeleniz var. Nasıl öğrendiniz?

O kadar enteresandı ki; en ufak bir işaret bile yoktu. Son derece sağlıklı işime geliyorum gidiyordum. 2017’de bir sabah hiç unutmuyorum… Yataktan kalkamadım, belim tutuldu. Zar zor bir taksiye binerek hastaneye gittim. Çekilen MR filmi sonucunda belimde bir sorun olmadığı fizik tedavi ve ilaçlarla iyi olacağım söylendi. Bu ciddi bir şey değildi ama filmde yumurtalığımda bir kist tespit edildiğini söyleyerek jinekoloğa yönlendirdiler. Bunun üzerine muayeneler, tetkikler ve kan tahlilleri derken maalesef metastatik kolon kanseri teşhisi konuldu. Hem de son evre… Yumurtalıkta da birinci evre ayrı bir kanser vardı. Metastatik olduğu için karaciğerde de 7 tümör vardı. Çok umutlu bir tablom yoktu. 7 yıl mücadele ettim ve şu an bonus olarak yaşıyorum.

‘Pes etmek yok’ dedi büyük savaşı kazandı

HERKES ÖLECEKMİŞ GÖZÜYLE BAKIYOR

  • Peki ya öğrendikten sonra…

Ben de ailem de öğrendiğimizde büyük şok yaşadık. Önce yas tutuldu, düşüş dönemimiz oldu. Baktım herkes darmadağın, birinin toparlaması gerekiyordu. Birgün onlara dedim ki; ‘Bugün son kez kanserimi konuştuk. Tedavim neyse onu yapacağım.’ Kazanmanın en büyük ana kuralı onu başaracağınıza, yeneceğinize inanmak ve psikolojilerinizi çok sağlam tutmak. Korkmamak. Ben kansere grip muamelesi yaptım. Herkes size ölecekmişsiniz gözüyle bakıyor. Geçen yıllar içinde 4 kez nüks yaşadım. 58 kür kemoterapi aldım. Yaklaşık 12-14 tane irili ufaklı ameliyatlarım var. 6 ay da hapla kemoterapi aldım.

KUTU 2

OĞLUM ELİMİ HİÇ BIRAKMADI

  • O süreçte sizi en çok ayakta tutan ne oldu?

Normal hayatımdan hiç kopmadım. İşime devam ettim. Kemoterapi almaya giderken bile dalga geçiyordum; ‘Camel Trophy’e gidiyorum diyordum. Kimsenin bana hasta gözüyle bakmasını istemiyordum. Bir de aile desteği çok önemli. Sevdiklerinizin yanınızda olması inanılmaz güç veriyor. Ama beni en çok ayakta tutan oğlumdu. Bana şöyle demişti; ‘Anne benim için ayağa kalkmalısın. Sana bir şey olursa ben ayağa kalkamam.’ Her düştüğümde bu cümleyi aklıma getiriyordum. Onu üzmemek için ayakta kalmam gerektiğini kendime telkin ediyordum. Yaşam kaynağı, en büyük enerjim oğlumdu. Sürekli yanımdaydı, hiç elimi bırakmadı.

  • İş hayatınızı ve özel hayatınızı etkiledi mi?

Hayır, hiç etkilemedi. İşverenlerim, patronlarım inanılmaz destek oldu. Evdeyken bile maillerime bakıyordum, bilgisayardan işlerimi yapıyordum. Patronlarımın ve iş arkadaşlarımın, ekibimin bana desteği büyüktü. İyileşmem için resmen bana şifacılık yaptılar. Ayrıca fanatik bir hayvan severim sokakta baktığım 25-30 civarında hayvan var. Evimde de iki tane kedim vardı. Biri melek oldu. Hayvanlar en büyük şifa kaynağımız aslında. İnsanı hayatta mutlu eden şey maddi manevi fark etmez birilerine yardım ve iyilik yapmak. O zaman ruhunuz güzelleşiyor, iyileşiyorsunuz, şifalanıyorsunuz.

‘Pes etmek yok’ dedi büyük savaşı kazandı

‘KANSER AMAZONU’ DİYORLARDI

  • Sonuçta o günler geride kaldı ve mücadeleyi kazandınız… Bunu düşündüğünüzde neler hissediyorsunuz?

Kemoterapi aldıktan sonra kötü hissediyordum, vazgeçebilirdim ama pes etmedim! O duyguyu ifade edecek bir kelime sözlükte yok. O zamanlarda dik durup, ‘Evet bu geçecek, atlatacağım, başaracağım’ duygusunu yaşadığım, başarabildiğim için gurur duyuyorum kendimle. Doktorlarım ve arkadaşlarım bana ‘kanser amazonu’ diyorlardı. Doktorum kahramanım; bana ikinci hayat şansını veren kişi… ‘Sen bizim mucizemizsin’ diyordu hakikaten bir mucizeyi birlikte başardık. İyi ki bunları yaşamışım; hayatın bir başka sınavını gördüm. Beni daha da güçlendirdi.

  • Kitabınızdan konuşursak… En çok neleri vurguladınız?

Özellikle herkesin üzüntü ve stresten uzak durması gerektiğini vurguladım. Hasta bir ruh iyi bir insanı da hasta eder. İyi bir ruh, iyi bir psikoloji de hasta birini iyileştirir. Beyin gücünü, inanmayı, psikolojiyi çok vurguladım. Ve herkesin üzüntüden, stresten uzak durması gerektiğinin altını çizdim. Beynimize olumsuz kelimeler, olumsuz direktifler gönderdiğimiz sürece hastalıktan kurtulmamız mümkün değil.

  • Kitabın geliri sanırım KİTVAK’a ayrılacak…

Evet, kitabın gelirini KİTVAK’a (Kemik İliği Transplantasyon ve Onkoloji Merkezi Kurma ve Geliştirme Vakfı) bağışladım. Kitabımı birilerine ışık olsun, korkmasınlar, pes etmesinler, tedavilerine güvensinler ve hastalığı yensinler diye yazdım. Gelirinin de bu hastalıkla savaşanlara yardımı olsun istedim. KİTVAK’ın iki sloganı var; ‘Yaşam çocuklarla daha güzel’ ve ‘Daha çok yardım daha çok mutluluk.’ O sloganları görünce dedim ki; ‘Ben de sokaktaki hayvanlara yardım ettiğim için çok mutluyum ve manevi olarak onlarla iyileştim.’ KİTVAK fikri de buradan çıktı.

  • Günümüzde çoğu insan kanserle mücadele ediyor. Neler söylersiniz onlara?

Kanserden korkmayın. Savaşmaktan asla vazgeçmeyin, lütfen pes etmeyin. İmkanları olur olmaz hiç bilmiyorum ama kitabımı okusunlar. Çünkü yazdığım her şey gerçek, birebir doğru. Ben doktor değilim, reçete sunmadım. Ama psikoloji ile kendilerini nasıl iyileştirebileceklerini, nasıl ayağa kaldırabileceklerini görebilmeleri için en azından bir ışık yakmaya çalıştım. Eminim hepsine bir faydası olacak. Kendinize güvenin ve normal hayattan asla kopmayın.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder