Giriş
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni hükümet sistemine geçişle birlikte bazı bakanlıklara kendi alanlarında başarılı isimleri getirmesi çok iyi bir fikirdi. Yeni sistemdeki görevlendirmelerin en isabetli olanlarından biri bana göre Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca oldu. İş dünyasında edinilen birikim, belli alanlarda özellikle maliyet fayda analizlerinde çok işe yarıyor.
Kamu hizmetlerindeki memnuniyet nedeniyle bu profilden isimleri yönetime alan çok ülke var. Denge ve denetleme mekanizmasının çok iyi çalıştığı ülkelerden Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkan Donald Trump’ın yanı sıra eski Bakan Rex Tillerson, Savunma Bakanı Esper, Hazine Bakanı Steven Mnuchin ve daha onlarca isim iş dünyasından geliyor.
AK Parti’nin başından bu yana en iddialı olduğu alanların başında sağlık geliyor. Nitekim bugün baktığımda genel sağlık memnuniyeti düzeyinde Türkiye, birçok gelişmiş ülkeden daha iyi durumda.
Amerika’da sağlık hizmetleri aşırı pahalı ve nitelikli hastanelere ulaşmak güç. Avrupa’da ise kâğıt üzerinde oldukça kapsamlı bir sağlık güvencesi bulunmasına karşın pratik sonuçları oldukça kötü.
Hâl böyleyken, Sağlık Bakanı Dr. Koca göreve geldiğinden bu yana kurucusu olduğu Medipol Hastaneleri ve eğitim kurumları üzerinden hedef tahtasına oturtuluyor. Geçtiğimiz günlerde kasıtlı olarak yayıldığı izlenimi edindiğim bir haber dolaştırıldı. TCDD Ankara Tren garı binasının Medipol Ankara Üniversitesi’ne verildiği iddia edildi. Oysa gerçek bu değil. Ana gar binası, TCDD’nin mülkiyetinde kalmaya devam edecek. Ek bina ve misafirhanesi eğitim amaçlı olarak üniversite tarafından değerlendirilecek. Bu tip yapıların üniversitelere tahsisi de zaten yasalarla düzenlenen bir konu. Atatürk Orman Çiftliği’nden (AOÇ) 550 bin metrekare yerin Medipol Üniversitesi’nin kurucusu TEBA’ya verildiği iddiası da asılsız.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, söz konusu yerin AOÇ’de olmadığını, zaten mülkiyetinin de Hazine’de olduğuna dair bir açıklama yaptı.
Bakan Koca’nın göreve geldiği ilk günden bu yana üzerinde en fazla durduğu konulardan biri yerlileşme ve millileşme oldu. Örneğin sadece görüntüleme cihazlarının yerlileşmesiyle kamu maliyesine 10 yılda yaklaşık 6 milyarlık katkı hedefleniyor.
Türkiye’nin bu alana ciddi konsantre olmasına uluslararası ilaç şirketleri de duyarsız kalmadı. Geçtiğimiz günlerde ABD’nin saygın şirketlerinden Gilead Sciences Türkiye’de AIDS ve Hepatit ilaçlarının üretimi konusunda yerli ortağı Pharmactive ile birlikte önemli bir yatırım kararı almıştı.
Sağlık Bakanlığı önümüzdeki günlerde sigara ile mücadele konusunda önemli bazı yeni adımlar atacak. Antibiyotik tasarrufu, organ nakillerinin yaygınlaştırılması ve sağlık turizminde Türkiye’nin öne çıkarılması diğer öncelikli başlıklar arasında.
