Asya Pasifik’in dev adası Endonezya’ya geldim. Burası sadece coğrafi değil, jeopolitik ağırlığıyla da 21. yüzyılın yükselen güçlerinden biri. 280 milyona yaklaşan nüfusu, Müslüman dünyadaki en kalabalık ülke olması ve deniz yollarını kontrol eden stratejik konumuyla, bu ülke artık küresel dengelerin dışında değerlendirilemez. Türkiye ile Endonezya arasında uzun yıllardır süren dostluk, artık somut iş birliklerine dönüşmüş durumda. G-20 zirvesini izlemek üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve heyetiyle birlikte yıllar önce yine Endonezya’ya gelmiştim.
O günden bu yana ciddi değişim hissettim ve büyük dinamizmi havalimanına ayak bastığım andan itibaren gözlemledim. Son yıllarda savunma sanayiine yaptığı yatırımlar ve uluslararası iş birlikleri ise dikkat çekici. İşte, tam da bu noktada Türkiye devreye giriyor. Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB), bu stratejik sektörün düzenlenmesi, ihtiyaçların taleplere uygun şekilde imalatı ve tedarikinde çok kritik bir kurum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın savunma konularını daima önceleyen vizyonu çerçevesinde son dönemde iyice kurumsallaştı, güçlendi ve çok önemli bir kurum hâline geldi.
SSB Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, daha önceki ASELSAN genel müdürlüğü döneminde de önemli başarılara imza atan, sektörde ciddiyeti ve çalışkanlığıyla güven veren bir isim. Son dönemde çok sık Malezya ve Endonezya ziyaretleri yaptı ve Türkiye’nin savunma sanayii kuruluşlarının güçlü bir sözcüsü olarak iş birliği fırsatları geliştirdi. İşte, Endonezya’nın başkenti Jakarta’da benim de takip ettiğim ve yarın resmen açılacak olan ‘Indo Defence 2025 Fuarı ve Zirvesi’nde bu çalışmaların meyveleri alınmaya başlanacak. Ben, Asya’nın bu önemli ülkesinde Türkiye adına olumlu ve sürpriz bazı açıklamalarına tanık olacağımızı tahmin ediyorum. Türk Havacılık Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) Genel Müdürü Dr. Mehmet Demiroğlu da, kurumdan yine üst düzey bir yönetim ekibiyle Endonezya’da kritik görüşmeler yapacak.
Türkiye, geliştirme çalışmalarını sürdürdüğü milli muharip uçağı KAAN’ın bu süreçte dost ve müttefik ülkelerle belli alanlarda iş birliğine istekli olduğunu duyurmuştu. Özellikle Türk savunma sanayiinin son yıllarda kat ettiği mesafe, Endonezya gibi modernizasyon hedefi olan ülkeler için cazip hâle geldi. Baykar’ın geliştirdiği TB2 ve Akıncı SİHA sistemlerine duyulan ilgi, Endonezya’nın kendi bölgesel güvenlik stratejileriyle doğrudan örtüşüyor. Bununla birlikte FNSS tarafından geliştirilen zırhlı kara araçları da Endonezya tarafından aktif olarak test edildi ve bazı modelleri lisanslı üretim modeliyle bu ülkeye kazandırıldı. Roketsan ve ASELSAN gibi şirketlerin ürünleri de deniz ve hava platformlarında giderek daha fazla yer buluyor.
ÜRETİMDE İŞ BİRLİĞİ
Endonezya’nın en büyük savunma sanayii firmalarından biri olan PT Pindad, Türkiye ile ortak üretim konusunda görüşmeler yürütüyor. Özellikle zırhlı araç teknolojisi, orta menzilli silah sistemleri ve insansız sistemler alanlarında AR-GE iş birlikleri gündemde. Bu temaslar, sadece silah alım satımının ötesinde, teknoloji transferi ve mühendislik ortaklığı anlamına geliyor. Endonezya, uzun süredir Çin ile savunma ilişkileri kuruyor. Ancak bu ortaklıkların kimi zaman siyasi ve ekonomik baskılara dönüştüğü yönünde eleştiriler var. Türkiye’nin yaklaşımı ise daha esnek, karşılıklı fayda esasına dayalı ve ‘egemenliğe saygılı’ olarak algılanıyor.
İşte, bu yüzden Türk savunma sanayiine olan ilgi yalnızca teknik değil, aynı zamanda stratejik bir tercihe işaret ediyor. Endonezya’nın bölgesel deniz güvenliğinde rolü giderek artıyor. Malezya, Filipinler ve Avustralya gibi ülkelerle olan sınır anlaşmazlıkları göz önünde bulundurulduğunda, Türk yapımı hücum botları, insansız deniz araçları ve radar sistemleri bu bölgede yeni fırsatların önünü açabilir. Savunma alanındaki diplomasi, Doğu Asya’nın dalgalı sularında sessiz ama güçlü bir etki yaratıyor. Deniz platformları konusunda Türkiye’nin en güçlü kuruluşlarından olan STM’nin Endonezya’da bu süreçte yeni atılımları olacağını tahmin ediyorum. Savunma sanayii sadece savaş araçlarından ibaret değil. Güvenlik anlayışının diplomasiyle birleştiği noktada, teknoloji dostluğu, kalıcı stratejik ortaklıkların temelini oluşturuyor. Türkiye ve Endonezya’nın bu iş birliği sadece ticari değil, aynı zamanda bölgesel barış ve denge adına da kıymetli bir adım. Endonezya gibi ciddi ve itibarlı bir ülkeyle kurulacak köprülerin diğer Asya Pasifik ülkelerine açılımda önemli sonuçlar getireceğine inanıyorum.