Japonya’nın Osaka şehrinde düzenlenen ve dünyanın en önemli küresel etkinliklerinden biri kabul edilen Expo 2025’te Türkiye güçlü bir şekilde temsil ediliyor. Expo 2025’in teması ‘Hayatlarımız İçin Geleceğin Toplumunu Tasarlamak’ başlığını taşıyor. 13 Nisan’da başlayan dev organizasyon 13 Ekim’e kadar sürecek. Expo’yu tam 28 milyon ziyaretçinin gezmesi bekleniyor. Bu nedenle Türkiye’nin burada tanıtılması çok önemli.
Yaklaşık 150 ülke ve 25 uluslararası kuruluşun katıldığı Expo 2025, kültürel diplomasi ve ülke imajı açısından stratejik bir fırsat. Türkiye gibi imkân ve kapasitesi çok yüksek, zengin birikime sahip bir ülkeyi sınırlı bir alanda anlatmak elbette kolay değil. Ticaret Bakanlığı’nın koordinasyonunda hazırlanan Türkiye pavilyonu bu doğrultuda ülkemiz hakkında özet bazı unsurları öne çıkarıyor.
Türk Hava Yolları’nın (THY) davetlisi olarak gittiğim ‘Osaka Expo 2025’te Türkiye tanıtımlarına büyük ilgi olduğuna tanıklık ettim. Japonlar, Türkiye’ye sempati duyuyor ve ilk fırsatta görmeyi arzu ediyor. Bu isteklerini aksiyona dönüştürebilmenin en iyi yolu da bizzat onlara özel sunumlar ve etkinlikler yapmaktan geçiyor. THY, burada çok önemli katkılar yapıyor ve ciddi rol üstleniyor. Nitekim dün Osaka’da New Otani Otel’de sohbet etme imkânı bulduğumuz THY Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat; Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan ve Singapur gibi ülkeleri ağırlıklı olarak esas alan bir stratejiyle Türkiye’ye daha çok ziyaretçi getirmek istediklerini anlattı. Ahmet Bolat’ın çok önemli başka açıklamaları da oldu, bunları bir sonraki yazımda paylaşacağım.
THY’nin İstanbul Osaka uçağında konuşma fırsatı bulduğum Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, Türkiye’nin Asya’daki konumunu güçlendirmeyi çok kritik gördüklerini, bu doğrultuda Japonya’ya ayrı bir önem verdiklerini ifade etti. Nitekim Bakanlık, Türkiye ile Japonya arasındaki bağların güçlendirilmesi, bunun dış ticaret ve yatırımlara yansıması için yoğun bir çalışma içinde.
‘Osaka Expo 2025’te geleceğin sağlık sistemleri, döngüsel ekonomi ve karbon nötr yaşam, yapay zekâ ile desteklenen toplumlar, kültürlerarası diyalog, gençler ve eğitimde eşitlik öne çıkan başlıklar arasında.
Japon halkı, Türkiye’ye karşı tarihsel bir sempatiye sahip. 1890’daki Ertuğrul Fırkateyni hadisesinden bu yana oluşan duygusal bağ, yalnızca bir dostluk hikâyesi değil; aynı zamanda iki halkın birbirine gösterdiği nezaketin ve merakın da simgesi. İran’da mahsur kalan Japon vatandaşlarının THY uçağıyla gerçekleştirilen bir tahliye operasyonuyla İstanbul’a getirilip oradan ülkelerine ulaştırılması hiç unutulmamış. Japonlar her fırsatta bu yardıma dönük minnetlerini tekrarlıyor. Görebildiğim kadarıyla Japon turistlerin, son yıllarda Kapadokya ve Pamukkale gibi destinasyonlara gösterdiği artan ilgiye, Expo sonrasında yeni adresler de eklenecek: Mardin’in taş sokakları, Karadeniz’in sisli yaylaları, Boğaz’ın mistik silüeti...
Dünya fuarları, ülkeler için yalnızca bir tanıtım değil, aynı zamanda yumuşak güç uygulaması olarak görülmeli. Kültürel diplomasinin en rafine araçlarından biri olan bu tür organizasyonlarda, Türkiye akıllı ve yenilikçi bir stratejiyle ekonomi, turizm ve uluslararası prestij açısından da büyük geri dönüşler sağlayabilir.
Japonya; disiplinin, estetiğin ve teknolojik zarafetin merkezi olarak dünya fuarlarına ev sahipliği yaparken yalnızca ev sahibi değil, aynı zamanda geleceğin ruhunu şekillendiren bir aktör. Türkiye ile Japonya’nın her alanda daha yakın olması bu bakımdan çok değerli.
İstanbul ve depremden etkilenen illerimize, ülkemize büyük geçmiş olsun. Depremlere hazır olmadığımız gerçeğiyle bir dakika kaybetmeden seferber olalım.