Türkiye'ye ayıp ettiler!

Olmaz…

Böyle dostluk olamaz!

Olmaz…

Böyle müttefiklik olamaz!

Tabi ki Amerika’dan söz ediyorum.

Dost, dostunun varlığını tehdit edenlerin yaptıklarına göz yumar mı?

Müttefik, müttefiki aleyhinde ‘casusluk yapanların’ tutuklanmasına karşı çıkar mı?

Hayır!

Düşünebiliyor musunuz; Türk yargısı, ABD Başkonsolosluğu’nun Türk vatandaşı olan çalışanı hakkında ‘FETÖ’ soruşturması kapsamında gözaltı ve tutuklama kararı veriyor, kıyameti koparan Amerikalı yöneticiler, hemen Türkiye’ye vize yasağı koyuyor!

Hani nerede her fırsatta sözünü ettikleri dostluk-müttefiklik?

İnsan ister istemez, şunu düşünüyor:

Böyle dost varken, düşmana ne gerek!

Türkiye’ye ayıp ettiler, haksızlık ettiler!

Bir zamanlar, en zor anlarındaki yaptıkları yardım çağrısı ile hiç tereddütsüz savaşa girmiş ve tarihin seyrini Amerika lehine değiştirmiş olan Türkiye’ye…

İnsan hiç değilse, geçmişin hatırına sağduyulu davranır, böylesi sert tepki göstermez.

Diyeceksiniz ki;

Neden söz ediyorsun?

Diyeceğim ki;

Kore Savaşı’ndan.

İşte, tarih sayfalarındaki o satırların özeti:

*

Kore Savaşı, 25 Haziran 1950′de Sovyet desteğini arkasına alan Kuzey Kore’nin 38.nci paraleli geçerek Güney Kore’yi işgale girişmesiyle başlamıştı. Fakat kısa sürede Amerika önderliğindeki BM ülkeleri ile Çin’in de içine gireceği büyük bir savaşa dönüşmüştü. BM üyesi olan Türkiye ise Amerika tarafından yapılan çağrıya en erken şekilde cevap verip, 5,000 kişilik bir tugay ile savaşa katılmıştı. Yazdığı kahramanlık destanı ile müttefik Amerikan önderliğindeki müttefik güçlerin savaşı kazanmasını sağlayan Türk Tugayı, 717 Şehit, 2246 yaralı, 167 kayıp ve 217 savaş esiri olmak üzere 3,349 kayıp vermiştir.

*

Tarih sayfalarına göre, savaşın bitiminin ardından Amerikan 8’inci Ordu Komutanı General Walton H. Walker, Kore kahramanı Türk Tugayı’ndan geriye kalan askerlerimize hitaben bakın ne diyordu:

“Kahraman bir ulusun (Türk ulusu) kahraman askerleri, sizler 8’inci Ordu ile 9’uncu Kolorduyu (Amerikan kuvvetleri) kuşatmadan ve 2.nci Tümeni ise yok olmaktan kurtardınız. Bugün buraya, sizlere Birleşmiş Milletler Ordusu adına teşekkür etmeye geldim!”

*

Başka söze gerek yok sanırım!