Ülke olarak çok önemli olan ama bir o kadar az konuşulan bir sorunumuz var.
Bilemiyorum; belki de konuşmaktan korkuyoruz... Ya da çevremizde, yakınımızda bu durumda olan çok sayıda insan olduğu için suskunluğu tercih ediyoruz.
Neden mi bahsediyorum?
Tabii ki ev gençlerinden...
OECD tarafından hazırlanan “Bir Bakışta Eğitim 2025” raporunda yer alan “Eğitimde veya istihdamda olmayan gençler” listesinde Türkiye, yüzde 31’lik oranla listenin en altında yer alıyor. Bu konuda OECD ortalaması ise yüzde 14,1 düzeyinde bulunuyor.
Uzmanlara göre, eğitim programlarının işgücü piyasasıyla uyumsuzluğunun yanı sıra nitelikli diploma sahibi gençlerin bile asgari ücret düzeyinde gelir elde ediyor olmaları söz konusu gençleri hem okul hem de işten uzaklaştırıyor. Oysa ülke olarak genç nesilden beklentimiz çok yüksekti... Bizi bilişim alanında bir üst lige taşımaları bu beklentilerin başında yer alıyordu. Ama faturayı onlara kesecek durumda da değiliz. Çünkü onlara gerekli imkânları ve ekonomik ortamı sağlayamayan bizleriz. Bu konu, ekonomik bir sorun olmasının yanı sıra psikolojik ve sosyal sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Gençlerin içine düştükleri yalnızlık ve çaresizlik ortamı onları derin bir bunalıma sürüklüyor. Uzmanlar, sorunun belirtilerini uzun süreli ev içi izolasyon, tersine dönen uyku düzeni, kişisel hijyenin ihmal edilmesi, dijitale aşırı yönelim, depresyon ve düşük benlik algısı olarak sıralıyor. Tetikleyici unsurlar arasında ise aşırı koruyucu aile yapısı, sorumluluk almadan büyüme, eğitim ve işsizlik baskısı, pandemi sonrası dijitalleşmenin normalleşmesi ve sosyal medya ile oyun bağımlılığı öne çıkıyor. Yine konunun uzmanlarına göre öncelikle yakınları tarafından bu gençlerin durumunun fark edilmesi ve psikiyatrist, psikolog ve sosyoloğun da içinde bulunduğu multidisipliner bir yaklaşımla sorunun sebeplerinin ve çözüm yollarının belirlenmesi gerekiyor. Ayrıca eğitim/öğretim sistemi ve meslek, kültür, sanat alanında politikalarının tekrar gözden geçirilmesi; ailelerin özellikle çocuğun eğitim/öğretim hayatında ve meslek seçimlerinde nelere dikkat etmeleri gerektiği ile ilgili bilinçlendirilmesi de büyük önem taşıyor. Dolayısıyla ülkeyi yönetenlerden eğitimcilere, ebeveynlerden yakın akrabalara kadar sistemin tüm halkalarının, elbirliği içinde olmaları, bu sorunun aşılmasını ilk şartı olarak karşımıza çıkıyor.
ELON MUSK VAKASI
ABD Başkanı Trump’ın seçim kampanyası süresince takındığı tavır, sarf ettiği sözler, seçimden sonra Beyaz Saray içinde oynadığı rol, satın aldığı sosyal medya platformu X’teki (Twitter) uygulamaları ile tartışılan Elon Musk, bir kez daha astronomik serveti ile gündemde. FORBES’un gerçek zamanlı milyarderler listesine göre, Tesla’nın CEO’su Elon Musk’ın serveti geçen günlerde 500 milyar doları gördü. Bu miktar, şu ana kadar dünya üzerinde kaydedilen en yüksek bireysel servet olarak kayıtlara geçti. Musk’ın servetindeki artışta, Tesla hisselerindeki toparlanmanın yanı sıra yapay zekâ girişimi xAI ve uzay şirketi SpaceX’in değer kazanması etkili oldu. Ancak 500 milyar dolar rakamı bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Dünya üzerinde 2,8 milyar insan günlük sağlıklı beslenme ihtiyacını karşılayamazken ve bu sayı her geçen gün artarken; özellikle bilişim teknolojileri alanında yaşanan hızlı gelişmelere paralel olarak bazı iş insanlarının çok sayıda ülkeden zengin hale gelmeye başlamasının gelecekte çok büyük sosyal problemler doğurabileceği endişesi artık çok daha yüksek sesle dillendiriliyor. Bu gidişatın tüm dünyanın lehine nasıl dengelenebileceği ise bilinmiyor.

