Giriş
Perşembe akşamı saat 19.00’da başlayan ve 17 gün sürecek olan ‘tam kapanma’ dönemi, farklı tartışmaları da beraberinde getirdi. Bunun başlıca nedeni de temel ihtiyaçlar ve ekonomide çarkların dönmesi için bazı iş ve sektörlere muafiyet tanınması nedeniyle kapanmanın ilk gününde özellikle büyük şehirlerde ciddi yoğunluk yaşanmasıydı. Muaf sektörler göz önüne alınarak yapılan bir araştırmaya göre, istihdamın yaklaşık yüzde 61’i yani 16.4 milyon kişi tam kapanmadan muaf...
Sosyal medyada, “Bu nasıl tam kapanma” tepkilerine neden olan kalabalıkların ardında da çalışmaya devam etmek zorunda olan bu kesim var. Öte yandan, istihdamın yaklaşık yüzde 22’sine denk gelen 6 milyon kişi ise kapanmadan kısmen muaf sektörlerde çalışıyor. Tam kapanma kapsamında olanlar ise sadece yüzde 17’lik dilimi oluşturan 4.4 milyon kişiden ibaret.
Cumartesi ve pazar günleri sokaklar, caddeler tam kapanma görüntüsüne kavuşacak. Ama pazartesi sabahından başlayarak başta toplu taşıma araçları olmak üzere, ana arterlerde yine benzer bir yoğunluk yaşanacak. Açıkçası her fırsatta bu tabloyu eleştirmeyi de yersiz buluyorum.
Türkiye gibi zor bir coğrafyada, bıçak sırtı bir dengede yol alan ekonomik sistemi işletebilmek için üretmeye mecburuz. Bu açmazdan kurtulabilmemizin tek yolu da hızlı ve etkin bir aşılama çalışması... Umarım anlaşma sağlanan Rus aşısı ‘Sputnik V’ en kısa sürede yeterli korumayı sağlar da hayat herkes için yeniden normale döner.
TATİL DEĞİL NEFES
Bu dönemde tartışılan bir diğer konu da kapanma sürecinde köyüne veya yazlığına gidenler... Oysa bunu tercih edenler, kimsenin hakkını gasp etmiyor, sadece alınan tedbirler çerçevesinde herkese tanınan bir hakkı kullanıyor. 14 aydır süren tedbirlerden sıkılanlar, biraz olsun nefes alabilmek için daha sakin bir yere gitmeyi tercih ediyor.
Burada temel sorun, son derece kontrolsüz bir şekilde yaşanan bu toplu göçün, salgını büyük kentlerden küçük yerleşim yerlerine taşıma riski. Keşke bu noktada tam kapanma öncesi insanlara biraz zaman tanınsa ve şehirlerarası yolculuğa çıkmak isteyenlere önce test yapma zorunluluğu getirilseydi.
RİSK TABLOSU
Salgın ortamında insanların büyük kentten küçük yerleşim birimine gitmelerinin yaratacağı iki risk söz konusu. Bunların ilki salgının yayılması... İkincisi ise gidilen yerdeki sağlık hizmetlerinin yetersiz olması. Mesela sadece Bodrum’da 170 binlerde olan nüfus, yoğun taleple birlikte 600 bine dayandı. Oysa kentte hastanelerin yatak kapasitesi sadece ve sadece 300.
O hastanelerde de toplam 28 yoğun bakım ünitesi var... Benzer bir tablo Marmaris, Çeşme, Ayvalık, Kuşadası yani kısaca tüm tatil beldeleri için geçerli. Bugün Ege’de olup POSTA EGE ekini okuyan herkese; temastan kaçınmalarını, tatilde değil, kapanmada olduklarını unutmamalarını tavsiye ediyorum.
