Kerem Akça Altın Safran ve Ayvalık
HABERİ PAYLAŞ

Altın Safran ve Ayvalık

25-28 Eylül arasında düzenlenen 20. Altın Safran Belgesel Film Festivali ve 4-9 Ekim arasında gerçeklen 2. Başka Sinema Ayvalık Film Festivali’ndeydim. Coğrafyalarıyla dikkat çeken her iki etkinlikle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşıyorum.

Altın Safran ve Ayvalık


Altın Safran emekleme adımlarına ihtiyaç duyuyor

Dünya sinema piyasasına baktığımızda film festivallerinin ‘A-listesi’ olması birincil şart.

Ama arka planıyla, yapıldığı şehirle, ilçeyle ya da kasabayla kalıcı olan yerler de önemli.

Kimisinin metropollerde düzenlenerek, Berlin ve Toronto gibi 200 binin üzerinde bilet kestiğini biliyoruz.

Haberin Devamı

Türkiye’de onlarla rekabete giren örnekler var.

Ama Locarno, Sundance, Karlovy Vary, Cluj-Napoca gibi sayfiyelerin de gelişmiş festivalleri var.

Karabük’ün Safranbolu ve Balıkesir’in Ayvalık ilçeleri buna oynuyor.

Altın Safran Belgesel Film Festivali, yıllardır konserlerle sanat etkinliklerinin ve belgesel yarışmasının iç içe geçtiği bir etkinlik.

Küçük salonlarda film gösterilirken, tarihi mekanlarda paneller organize ediliyor.

İlçenin eski ve yeni merkezinde yapılan konserler ise festivali halkla buluşturmak için.

Ama Anadolu’nun birçok kentinde konserlerin bu kadar ön plana çıkması, etkinliklerin değerini azaltıyor.

Eski dokusu olan tarihi ve nostaljik yerler üzerinden daha zeki ve prestijli sonuçlar alınabilir.

Altın Safran ve Ayvalık

25-28 Eylül arasında 20'nci kez düzenlenmesine karşın festival sanki ilk adımlarını atacak izlenimi bıraktı.

Eski belediyeden kopup CHP’ye geçilmesiyle gerçek anlamda belgesel sinemaya değer verilmesi için adımlar atılmış.

Bu sebeple de Karabük Üniversitesi’yle kurulan aktif bağlantı, akademisyenlerin de katkısıyla daha doğru bir festival bilinci getirmiş ve getirmeyi sürdürecek.

Yabancı belgeselciler de yavaş yavaş ilçeye akın etmeli.

Safranbolu fonundan bir Cluj-Napoca çıkarmak mümkün.

Ama orada yapılan 18'inci yaşına giren Transilvanya Uluslararası Film Festivali’yle neredeyse aynı yıl başlamasına karşın Altın Safran, emekleme adımlarını bile atmamış durumda.

Zamanla sinema-konser dengesinin sinema tarafının öne çıkması şart.

Haberin Devamı

Festival içinde açılan Çikolata Müzesi’nin ilginç ve sadece orada olabilecek bir tasarıma sahip olduğu muhakkak.

Eski Safranbolu’daki Kahve Müzesi de özellikli bir mekan.

Belgesel Akademisi-Müzesi olarak faaliyet gösteren Muallimler Birliği’nde organize edilen sergiler ve panellerin bir keyif kattığı kesindi ama böylesi nostaljik dokuların daha iyi kullanılması şart.

Konserler ağırlıklı Demokrasi Medyanı’nın belgesel olmasa bile, açılış ve kapanışta daha popüler uzun filmler gösteren bir açık hava sinema mekanına dönüştürülmesi nokta atışı olabilir örneğin…

Altın Safran ve Ayvalık

Ayvalık'ta profesyonel bir etkinlik

Geçen yıl başlayan Başka Sinema Ayvalık Film Festivali için ise gerçek bir sayfiye festivali demek mümkün.

Sadece Kariyo Ababay Vakfı’nın maddi katkısıyla güven aşılamıyor, gerçekten de profesyonellerin elinde.

Bu yıl birçok Anadolu festivalinden daha çok uzun film göstermesiyle de dikkat çekti.

Yılın En İyi Yönetmeni ödülü verilmesi de mantıklı bir tercih.

En azından fark yaratılıyor ve senenin en öne çıkanları mükafatlandırılıyor.

Haberin Devamı

Ayvalık’ın Macaron’dan Tik Mustafa’ya, Güler Tatlıhanesi’nden Cunda’ya uzanan fonu bir yana, Ayvalık tostu ile şenlenen lezzet değeri de festivale ayrı bir hava katıyor.

Ma’adra Binası’nın sinema salonuna dönüştürülmesinin yanında Sanat Fabrikası Tiyatrosu ve Vural Sineması’nın da dokularıyla eskimiş dokuları kalkındırmaları değerli.

Bu üç nostaljik gösterim mekanı dahi samimi festivali beslemek için yeterli.

Bunlara çeşitli açık hava sineması yerleri yazlık festivalin şartı olarak ekleniyor.

Kraft ise festival merkezine dönüşmüş durumda.

Yerli kısa metrajlar ilgi çekiciydi

Altın Safran ve Ayvalık

Çoğunluğu 2019-2020 sezonunda Başka Sinema’da vizyona girecek uzun metrajları bir kenara, festivalde izlediğim ‘Siyah Güneş’, ‘Aylin’, ‘Bir Aile Filmi’, ‘13+’ gibi kısa filmler ilgi çekiciydi.

“Cadı Üçlemesi 13+”da Ceylan Özgün Özçelik, Anadolu ailesindeki ‘paganlığa kayma’ problemini tek plandan oluşan bir gotik kabus olarak tasarlamış.

“Kaygı”daki (2017) kimi diyalog sıkıntılarından diyalog kullanmayarak kurtularak daha derli toplu bir işe imza atmış.

Özellikle duvardaki resimlerin görsel efekt niyetine canlanmasına kadar uzanan detaycılık entelektüel ve felsefi metinler açıyor.

Bakış açısından büyülü bir şekilde kavranan anlatı da bu sayede anlamlı hale geliyor.

Vigo Film’in iki kısası da es geçilmemeli. ‘Siyah Güneş’, adeta Lisandro Alonso havasında, İzmir’den çıkan bir anti-felaket filmi olarak anılabilir.

Arda Çiltepe, 16mm dokusuyla dikkat çekiyor, ama aslında fikri o kadar da ileriye götüremiyor hissi bırakıyor.

‘Aylin’de Ozan Yoleri ikinci kısa filminde Eric Rohmer’in gerçekçiliğini yazlık bir aşk hikayesiyle kavrayan yapı, günümüzün tatil beldelerini de sahicilikle yansıtmayı beceriyor.

Dozundaki cinsellik kullanımı ise yerli sinema için derslik.

‘Bir Aile Filmi’nde retro bir deneyselcilikle aslında “Canım Babacığım”ın (“Capturing the Friedmans”, 2003) Türk sahillerinde geçen kısa versiyonuna imza atan Uğur Bayazıt, kendi ailesini müthiş bir kıvraklıkla kavrıyor.

Tedirgin edici kişisellik dikkat çekici.

Bu damardan da 20 dakikalık bir hipnoz devreye girebiliyor.

Merlyn Solakhan’ın yeni ortaya çıkan 1983 tarihli “Şehir”i festivalin en dikkat çekici seyir deneyimi oldu.

Adeta deneysel gölge oyunu estetiğiyle çekilmiş bir İstanbul filmi ile 63 dakikada mest etti sinemacı.

“Gölgeler ve Suretler”den (2010) nicesine uzanan geniş etki skalasıyla da değerli.

Salonlardaki gösterimlerin dolu olması ve sürekli ek seans konması profesyonel ekibe çok şey borçlu.

Ayrıca sinemaya aç Ayvalık halkını da doyuruyor.

Başka Sinema yıl boyu Ma’adra’yı kullansa ilgi yine ilgi belli oranda olabilir.

Altın Safran ve Ayvalık

Safranbolu ve Ayvalık'ın potansiyeli var

Gezici Festival’in Kars ayağı, zamanında sinemacıların oraya ilgisini arttırmış, çeşitli projelerin üremesini sağlamıştı.

Ayvalık ve Safranbolu aynı potansiyele sahip.

Ama Ayvalık daha profesyonel olduğu için bu açıdan daha şanslı.

Her iki ilçe de otobüsle İstanbul’dan aynı saatte gidilebilecek yerleşim bölgeleri.

Bu sebeple de turistik bir alana, dolaşım yerine dönüşmelerini olağan karşılamalı.

Altın Safran yeniden başlarsa Ayvalık ise bu yolda ilerlerse, salonları kalkındırma becerisine sahip.

Ayvalık, sermayenin belediyeden değil de özel bir kurumdan gelmesiyle başarının daha kolay olduğunu gösteriyor.

Altın Safran da Ayvalık’ın sinemaya dönüştürülen Ma’adra Binası gibi çözümler bulmalı.

Eski Safranbolu’nun tarihi sinema binası sergiler dışında uygun bir yer değil.

Böylesi atılımlara girilirse, meydanda yapılan konserler ağırlıklı ‘belgesel film festivali’nin ötesine geçilirse doğru adımlar atabilir festival.

Zira nostaljik bir sayfiye olarak lokumundan evlerine, hatta kanyonuna kadar yeterli bir arka planı mevcut.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder