Kerem Akça Licorice Pizza: Plak mağazasının retro ürünlerini toparlayan büyülü ve duygusal bir gençlik filmi
HABERİ PAYLAŞ

Licorice Pizza: Plak mağazasının retro ürünlerini toparlayan büyülü ve duygusal bir gençlik filmi

7 Ocak’ta vizyona girecek “Licorice Pizza”, Gary Goetzman’ın kurmaca biyografisi gibi. 70’lerin çocuk oyuncusu duygusu güçlü bir gençlik filmine açılıyor. Açılış ve kapanıştaki büyülü Paul Thomas Anderon müdahaleleri bile bir auteur ruhuna adapte ediyor. Adeta nostaljik bir plak mağazasının retro ürünlerini Soggy Bottom’ın izdüşümlerinden de beslenerek üst üste yığan vintage bir yapıt tadıyoruz. Yönetmenin “Inherent Vice”la beraber en sıradan ve kişisel filmi bu.

FİLMİN NOTU: 6.5

Licorice Pizza: Plak mağazasının retro ürünlerini toparlayan büyülü ve duygusal bir gençlik filmi

GENÇLİK FİLMİ İÇİN UNUTULUP GİTMİŞ BİR TİPLEME DEVREDE

Haberin Devamı

Paul Thomas Anderson’ın tanıdık ama gerçek bir hikaye olduğunu belirtmediği filmlerle dolu kariyerine yeni bir ekleme geliyor. “Licorice Pizza”, aslında Gary Goetzman adlı bir çocuk oyuncudan feyz alınarak karşımıza çıkarılmış bir eser. Yönetmenin kariyerinin ‘gençlik filmi’ şubesini izliyoruz. Güçlü bir duygu eşliğinde hem de…

Görüntü yönetmenliğinde Michael Bauman ile PTA’nın birlikteliği filmin dört dakikalık kaydırmalı steadicam planıyla dikkat çekici bir sahicilik getiriyor. 1977’de başlayıp 80’lerde noktalanan ve porno piyasasına dair en ikonik filmlerden “Ateşli Geceler”in (“Boogie Nights”, 1997) spin-off’u (yan bölüm) hali de devreye girebiliyor çokça.

Licorice Pizza: Plak mağazasının retro ürünlerini toparlayan büyülü ve duygusal bir gençlik filmi

RETRO PLAK MAĞAZASININ DUYGUSAL VE STİLİZE PARÇALARI

Ama burada filmin ismine esin kaynaklığı yapan “Ridgemont Lisesinde Hızlı Günler”de (“Fast Times at Ridgemont High”, 1982) kullanılan retro plak mağazasının nostaljik ürünlerinin peşine düşen büyülü bir yapı kuruluyor zekice. Orada oynayan Sean Penn’in burada da kadroya alınması ise şaşırtıcı bir hamle değil.

Soggy Bottom’un sahne-hayat ilişkisi arasında gidip gelen tarihi şirket olgusu da bu duruma aslında hayal-gerçek ikilemini, sinemanın dördüncü duvarını yıkma niyetine auteur ruhlu bir sahicilik katıyor. ‘Anahtar’ niyetine konumlanıyor.

Licorice Pizza: Plak mağazasının retro ürünlerini toparlayan büyülü ve duygusal bir gençlik filmi

İKİ BAŞROL FAZLASIYLA KİŞİSEL

Scorsese nasıl “Hugo”da (2011) sinema ve Méliès sevgisini Paris’teki tren garından karşımıza çıkardıysa PTA da kendi eyaletine ışınlanarak bunu yapıyor. Cooper Hoffman’ın Philip Seymour Hoffman’un oğlu olarak çıkagelmesi zaten kişisel bir hamle. Alana Haim ise yönetmenin gençken aşık olduğu Donna Haim’in kızı olarak beliriyor.

Haberin Devamı

Haim ailesinin özellikle gerçekçi olması için uğraşmış yönetmen. Onların dünyasına bizi fazlasıyla sokuyor. Kızın çekirdek özel hayatının bireylerini kullanırken elini korkak alıştırmamış. ‘Licorice Pizza’nın büyülü parçalarını izlerken bize Alana Kane’in de, Gary Valentine’ın de fazlasıyla samimi geldiği ortaya çıkıyor. Aslında ton olarak “Night Tide”ı (1961) andıran anlar da var. Harrington’ın ortadaki deniz kızı merkezli fantastik aşk filmi klasiği ikoniktir.

Licorice Pizza: Plak mağazasının retro ürünlerini toparlayan büyülü ve duygusal bir gençlik filmi

WILLIAM HOLDEN’DAN LUCILLE BALL’A UZANAN RETRO SİNEMA KAHRAMANLARI

Ama burada kendi fetişi olarak canlanan geri planda kalmış anti-kahramanların hassas dünyasını izliyoruz adeta. Haim ile Hoffman’ın kişisel hamleler olarak canlanmaları da onların “Gençlik Yılları” (“American Graffiti”, 1973) ile bağlantısını anlamlı kılıyor. Lucas’ın eserinin 60’lara ışınlanmasının burada 70’lere Cameron Crowe usulü gerçekleştiğini söyleyebiliriz.

Haberin Devamı

Yönetmen William Holden’ı Jack Holden adıyla Sean Penn’e, Lucille Ball’u Lucy Dolittle adıyla Christne Ebersole’a, Jon Peters’ı Bradley Cooper’a, Fred Gwyne’i John C. Reilly’ye emanet etmiş. Bunlar onun gizli hayranlıklarını bilinmemiş karakterler üzerinden canlandırıyor.

Licorice Pizza: Plak mağazasının retro ürünlerini toparlayan büyülü ve duygusal bir gençlik filmi

GREENWOOD DOKUNUŞU DA AYRI BİR TAT KATIYOR

“Licorice Pizza”nın büyüsü de aslında bu püf noktasında kopuyor. Bizi 70’lere ışınlatırken orada arkada yürüyen Hollywood’un arka sokaklarından birtakım insanın hikayelerini izliyoruz. Bunların bir PTA rüyası olarak belirmesi büyülü gerçekçi yaklaşıma kayılmasına da alan açabiliyor fazlasıyla…

Bu açıdan filmin güçlü bir duygusu var. Greenwood’un dönemin David Bowie’den Nina Simone’a uzanan şarkılarıyla alternatif rock ezgilerini birleştirmesi hipnoza destek veriyor. Bu tarihi meditasyon da bize tesir ediyor. Özellikle kendisinin sahnede ve bu dünyada belirmesi üzerine ‘Soggy Bottom’ ve ‘Ball’un tiyatrosu’ sonrası bir illüzyon var.

Licorice Pizza: Plak mağazasının retro ürünlerini toparlayan büyülü ve duygusal bir gençlik filmi

İLLÜZYONUNA GİRMEK İSTEYECEĞİNİZ VINTAGE BİR YAPIT

Yönetmen kendi illüzyonuna bizi daha önce fazla sokmamıştır. Ama burada gerçekten bir panayır eğlencesinin gerçek ve hayali tarafları üzerinden ‘plak mağazası’ destekli bir yapı kuruluyor. Bu da duygusal bir şekilde filmin bütününe yayılıyor. Gerçek bir PTA evreni bize hissettiriliyor. Bu durum büyüme, aşk, sinema ve daha nicesine dair de etkili bir öykü sunuyor.

Bir başka PTA filminde daha aslında bilmediğimiz kişiler tanıyoruz. Onların dünyasına adapte oluyoruz. Bu retro kişilerle tanışma olanağı tanıyoruz. Finaldeki nasıl yapıldığını çözemediğimiz mercek oynaması ile de aslında Haim-Hoffman arasındaki paralel kurgunun büyüsüne adapte olma şansı bulabiliyoruz rahatlıkla. Vintage yapıt bizi doyuruyor. Eski kameraların desteği zaten 70mm dokusunun altını dolduran bir öğe olarak canlanıyor.

Licorice Pizza: Plak mağazasının retro ürünlerini toparlayan büyülü ve duygusal bir gençlik filmi

FİNALDE ZİRVE YAPIYOR

Yönetmenin en duygusal filminde başka türlerde deneyimleri gerçekten burada da bir büyü ile sunuluyor. Hoffman’ın ve Haim’in bakışından büyülü Soggy Bottom izdüşümlerine girmek mümkün. Bu da sarsıcı anları servis ediyor. O metaforik şirket filmin yönünü başka yere kaydırıyor. Açılışın gerçekçi girişinin ardından finalde etkili bir kapanış karesi ise sinemasal açıdan zirvede noktalanma getiriyor. Adeta karakterlerin ya da bir auteur’ün retro rüyasının bittiğine dikkat çekiyor.

Alana Haim kişisel sebeplerle olsa da genel anlamda başrol performansını kalkındırmakta sıkıntı çekiyor. Bu sebeple de diğer oyuncuların onu toparlamasına ihtiyaç duyuyoruz. Özellikle ilk 30-40 dakikada onun üzerine kurulu anlatıda bir tökezleme yaşanıyor. Bu sayede aslında PTA namına 25 yıllık iddialı kariyerinin “Inherent Vice”la (2014) beraber en sıradan ve kişisel ürünü beliriyor. Sinemacının en az hipnotik an barındıran eseri belki de izlediğimiz. Ama her şeye rağmen izlediğimiz birçok yönetmenin en iyilerinin üzerine çıkabilen iyi çekilmiş bir eser bu.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder