Kerem Akça Venedik ana yarışmasına İtalyan sineması damgası
HABERİ PAYLAŞ

Venedik ana yarışmasına İtalyan sineması damgası

1-11 Eylül arasında 78. kez düzenlenen Venedik Film Festivali’nin ana yarışmasına İtalyan sineması damga vurdu. Sırasıyla Sorrentino, Frammartino, Schrader ve Diwan’ın filmleri geriye kaldı. Altın Aslan verilebilecek dört eser arasındaki “Kürtaj”a (“L’Evénement”) gitti. Özellikle Martone, Franco, Vigas, Campion ve Vasyanovich ise yarattıkları beklentiyi karşılamayıp hayal kırıklığı yarattılar.

Venedik ana yarışmasına İtalyan sineması damgası

SORRENTINO’NUN HATIRATI İZ BIRAKIYOR

Venedik genelde ya Hollywood, ya İtalyan sineması ya da dünya sinemasının damga vurduğu bir özelliğe sahiptir. Bunlardan ikincisinin yolunu seçti bu sene. Ülkenin ‘Jüri Büyük Ödülü’ ve ‘Jüri Özel Ödülü’ne ulaşan eserleri yarışmanın en iyileriydi. Gerçekten de Sorrentino’nun Napoli’ye adanmış zarif hatıratı “Tanrı’nın Eli” (“È Stata La Mano Di Dio”) Maradona hayranlarını da kalbinden yakalayan bir zariflikte tamamlanıyor.

Haberin Devamı

Bunun ötesinde de ülkenin geleneğindeki entelektüel yapıyı, diğer sanatlarla ilişkiyi de çok güzel yorumlayan ve detaylandıran bir eser. Sorrentino’nun şiir gibi kareler eşliğinde yaptığını alkışlamamak elde değil. Gerçekten de büyüleyici bir yedinci sanat serüveni yaşattığını itiraf etmek gerekiyor. Bu kez Fellini’nin “Amarcord”u (1973) niyetine konumlanan bir Greenaway ya da “Satyricon” (1969) etkisi üzerinden.

Venedik ana yarışmasına İtalyan sineması damgası

HOLLYWOOD İÇİN DERS NİTELİĞİNDE BİR MAĞARA MACERASI

Frammartino “Dört Defa”da (“Le Quattro Volte”, 2011) evrim teorisini keşfe çıkarken “Nalın Ağacı”ndan (“L'albero Degli Zoccoli”, 1978) bu yana İtalyan sinemasından çıkan en olağan dışı köylü hayatı tanımını devreye sokuyordu. Film bir hissiyat olarak planlanırken aslında kuzularla doğa arasındaki ilişkiyi de bambaşka bir şekle sokuyordu. Sessiz meditasyon 88 dakikaya yayılıyordu.

Jüri Özel Ödülü’ne ulaşan “Delik”te (“Il Buco”, 2021) yönetmen oradaki bir hissiyat ya da öznel bir bakış açısı niyetine ilerleyen yapıyı bir mağara macerası üzerinden incelemeye koyuluyor. Bunu yaparken ilk 30 dakikada aslında biraz ‘ses’ kullanıyor. Arşiv görüntüleriyle bizi 60’lara katmanlı bir dalışla sarıp sarmalayan melez belgesel dolgusu da dikkat çekici. Geçmişle günümüz arasında gidip gelme asap bozucu bir şekle sokuluyor.

Haberin Devamı

Bunun ötesinde ise görüntü yönetmeni değişse de genele yerleştirilen planların sürelerinin uzun tutulması nesnel ile öznel arasında gidip gelen bir sinemasal meditasyonu duyuruyor. 90 dakikalık süresi boyunca anlamına geldiği ‘delik’i gerçekten ikonik hale getiren bir deneyime adapte oluyoruz.

Finalin de gözümüzü açıp kapayarak bir reenkarnasyon sorgusu üzerinden planlanması yanımıza kar kalıyor. Frammartino son yıllardan İtalya’dan çıkmış en nev-i şahsına münhasır sinemacı. Burada da köy/kasaba ve çoban motifini başka bir boyuta taşıma derdine düşüyor. Mağara macerası filmlerinin klasik klişelerinden uzakta modern sanat ürününe dönüştüğü de çok bariz. Son 20 yılda “Cehenneme Bir Adım”la (“The Descent”, (2005) beraber mağaraya yaklaşan en özgün çalışma olabilir.

Venedik ana yarışmasına İtalyan sineması damgası

BÜYÜLEYİCİ İMGELERLE YÜRÜYEN KUMAR FİLMİ YÖNETMEN SCHRADER’IN EN İYİLERİNDEN

Ödülsüz dönse de Paul Schrader’ın “Kumarbaz”ı (“The Card Counter”, 2021) ise sanki bir miras bırakma niyetine canlanan bir kumar filmi gibiydi. Adeta Nina Menkes’in 91 tarihli Jodorowsky ile Roy Andersson arasında gidip gelen modern klasiği “Queen of Diamonds” devamında üreyen krupiye filmlerine ekleme yapıyor. Ama onun bakış açısından geçen hapishane plan sekansında daha da büyülü şekle sokuyor. Nev-i şahsına münhasır “Vegas’ta Son Şans”tan (“The Cooler”, 2003) bu yana yapılan en iyi tür filmini de duyuruyor.

Haberin Devamı

Gerçekten de “Kumarbaz”ın bilinçaltı ile bilinçdışı arasındaki ilişkisi mest ediyor. Schrader’ın yeni görüntü yönetmeni Alexander Dynan’la “Dog Eat Dog” (2016) sonrası daha şova odaklı bir yola saptığı da çok bariz. Ünlü senaristin yönetmenlik kariyerinin en iyi filmlerinden biri bu sayede beliriyor. Oscar Isaac de işini tuzu biberi olarak ekleniyor elbette! “Taksi Şoförü” ile “Queen of Diamonds”ın kesişmesi keyif veriyor. “Casino”ya (1995) da derslik geliyor.

Venedik ana yarışmasına İtalyan sineması damgası

“4 AY, 3 HAFTA, 2 GÜN”E CEVAP OLARAK GELEN KÜRTAJ GERİLİMİ

“Kürtaj” (“L’Evénement”, 2021), 1960’lar Fransa’sından “4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün”e (“4 Luni, 3 Saptamâni si 2 Zile”, 2007) cevap olarak geliyor. Ülkenin özgürlükçü bir yönetime sahip olduğunu düşünürken gerçekten akıllara durgunluk veriyor. Annie Ernaux’nun 2000 tarihli romanı sarsıcı bir hal alıyor. Bunun en büyük sebebi teknik ekip…

Galperine Kardeşler’in ikonik piyano tınıları gerçekten sersemletiyor. Bu damardan da ilerlerken Laurent Tangy’nin 1.33:1’deki görüntü yönetmeni “Never Rarely Sometimes Always” (2020) ile rekabet getiriyor. Gerçekten de dramdan ziyade gerilim filmi izliyoruz. Annamaria Vartolomei de bir keşif olarak yanımıza kar kalıyor!

Venedik ana yarışmasına İtalyan sineması damgası

VIGAS, MATUZSYNSKI VE D’INNOCENZO’LAR İDARE ETTİ

“The Last Family” (“Ostatnia Rodzina”, 2016) ile Locarno yarışmasına giren Leh Jan P. Matuzsynski, “Leave No Traces”da (“Zeby Nie Bylo Sladów”) 1980’lardan bir politik-gerilime imza atıyor. Adeta ülkenin “Başkalarının Hayatı”na (“Das Leben Der Anderen”, 2006) cevabı geliyor. Bu minvalde özellikle atmosfer duygusu yüksek bir film izliyoruz. Ama biraz süre problemine takılıyor. 120 dakikayı geçince hantallaşıyor.

Altın Aslanlı “Uzaktan” (“Desde Alla”, 2015) ile tedirgin edici bir çıkış yapan Venezuelalı Lorenzo Vigas’ın ikinci eserinde Arriaga yerine Michel Franco’nun yapımcılığa geçmesi olumsuz yansımış. Bu durum karşısında da biz boş doğa görüntüleri çeken Sergio Armstrong’a ‘natüralizm’ niyetine saygı duymak zorunda kalıyor. Ama böyle bir zorunluluğumuz olmaması lazım. Öte yandan Alfredo Castro’nun olmaması da oyunculuk kalitesini düşürüyor.

“America Latina”, D’Innocenzo Kardeşler’in oyunbaz evreninde yolculuk sunuyor. Özelikle Elio Germano’nun ve etrafının bize bir Gilliam masalı yaşatacakmış hissi görsel açıda bize geçiyor. Garrone’nin en plastik filmi “Tale of Tales’den (2015) bir başka hikaye izlenimi bırakarak seyredilen bir İtalyan ruhu da barındırıyor. Bu durum filmi izlenir kılıyor. Ama son noktayı koymakta bir olgunluk göremiyoruz.

Venedik ana yarışmasına İtalyan sineması damgası

PANDEMİDE ZORAKİ BİTİRİLEN FİLMLER

Genel anlamda yarışmada pandemide zar zor bitirilmiş hissi hakimdi. Özellikle “Official Competition”, “The Lost Daughter”, “Reflection”, “Sundown” ve “Power of the Dog” bu hissiyatla izlendi. Bunlardan ilk ikisinin tek mekana sıkışmasıyla aslında bu hissi daha da devreye soktuğu net. Bu anlamda fazlasıyla bize yansıyan bir ucuz ruh var.

Cohn-Duprat ikilisi sanki tek bir mekanda 5-6 saatte bitirilmiş ve isminin alayına fazla kaptıran yapıtlarıyla yarışmanın en altına yerleşmeyi hak ettiler. “Official Competition” (“Competencia Official”) akıllara zarar bir koşuşturmacadan ibaretti! Gyllenhaal’ın ilk uzununda buna katkıda bulunduğu görüldü. Netflix’in ‘Homemade’ kısasındaki özen yoktu “The Lost Daughter”da.

“Atlantis”in Ukraynalı yönetmeni bir bilimkurgu mizanseninin peşine düşse de hikaye olarak da sinematografik olarak da “Atlantis”in gerisinde kalmış. Mesafesini sürdürmesi yeterli olmamış. Franco öylesine bir günbatımı yakalayıp onu sinematografi olarak pazarlama derdine düşmüştü.

Venedik ana yarışmasına İtalyan sineması damgası

FANTASTİĞE TEĞET GEÇMEK YETERLİ Mİ?

Fantastiğe teğet geçmeleriyle bir yere kadar keyif verseler de “Mona Lisa and the Blood Moon” ve “Captain Volkonogov Escaped” bu tadı bıraktı. Amirpour’un mucizevi İran vampir western-noir’ından sonra İngilizce uzun metraj filmlerdeki B-tipi düşüşü sürüyor. Bu kez Koreli oyuncunun “Dünyayı Düşen Adam” (“The Man Who Fell to Earth”, 1976) veya “Derinin Altında” (“Under the Skin”, 2013) misali yorumlanması çok göze batıyor. Hudson ve Robinson filmde hiç yazılamamış. İngilizce konuşmayan Jeon Jong-Seo da kurtaramıyor!

Rus olan ikincisi tarihi Suzuki casusluk filmi çekmiş gibi başlıyor. Ama Onur Ünlü ve Aleksei Fedorchenko ile rekabete girmeyi beceremiyor. O açıdan da bir yarı yolda kalmışlık var. Film 20 dakika iyi başlasa da devamını getirmekte sıkıntı yaşıyor. Chupov-Merkulova ikilisinin daha olmuş filmlerini izlemiştik.

Venedik ana yarışmasına İtalyan sineması damgası

MARTONE VE FRANCO SEVİYESİZLİĞİ!

Penelope Cruz iki filmde göz kamaştırdı. Toni Servillo “King of Laughter” (“Qui Rido Io”, 2021) ise en iyi erkek oyuncu performansının sahibiydi. Ama o filmde deneyimli Martone sırasıyla ikinci Venedik eserinde de hayal kırıklığı yarattı. Bir “Kapri Devrimi” (“Capri-Revolution”, 2018) çıkarmaktan uzak bir tablo çizip iç piyasaya kaydı.

Ana yarışmanın en tuhaf durumu ikisi de ‘film’ demekte zorlansak da Meksikalı Franco’nun hem “Sundown”, hem “The Box”un künyesinde adının geçmesiydi. Onun yerine Rodrigo Pla’nın yarışma dışı kalan “The Other Tom”u rahatlıkla ana yarışmaya kaydırılabilirdi.

KEREM AKÇA’YA GÖRE VENEDİK 2021 YARIŞMA FİLMLERİNİN SIRALAMASI:

1-Hand of God 7.1

2-Il Buco 7

3-Card Counter 6.9

4-Kürtaj (L’Evenement) 6.5

5-Leave No Traces 5.3

6-La Caja 5

7-America Latina 4.7

8-Reflection 4.5

9-Mona Lisa and the Blood Moon 4.5

10-Power of the Dog 4.5

11-Kaptan Volgokonov 4

12-Sundown 4

13-Lost Daughter 3.8

14-The King of Laughter 2.9

15-Official Competition 2.5

Sıradaki haber yükleniyor...
holder