Mehmet Coşkundeniz Aşk okulunun ilk dersi kimya
HABERİ PAYLAŞ

Aşk okulunun ilk dersi kimya

Haberin Devamı

Aşkı kalbinizde hissediyorsunuz ama aslında tamamen beyinsel bir faaliyet. Hani o uykunuzu kaçıran, iştahınızı yok eden, sizi sürekli şüphe ve endişeye sürükleyen durumlar, beyninizin salgıladığı hormonlardan kaynaklanıyor. Hatta aldatma bile tamamen bu hormonlarla ilgili. İyisi mi size aşkın kimyasal yapısını basitçe anlatmaya çalışayım.

GÖRSELLİK ÖNEMLİ

İnsan eş seçerken maddiyat, sosyal statü, aile yapısı gibi çok sayıda kriteri göz önünde bulundurur ama asıl önemli olan aşktır. Aşkı tetikleyen de tamamen görselliktir. Şunu unutmayın, görmediğiniz, temas etmediğiniz kişiye aşık olmazsınız. Hani o Instagram’da falan fotoğraflarını beğenip birileriyle yazışmaya başlıyorsunuz ya, o aşk değil. Hoşlanma, merak, arzu falan. Evet aşkı görsel bir şey tetikliyor ama bunun ne olduğu henüz bilinmiyor. Bilinmeyen bir şey daha var: Kime, ne zaman ve nerede aşık olacağımız.

BEYNİN UYARILMASI

Aşık olunan kişinin fotoğrafına bakıldığında beyinde dört alan uyarılıyor.

Medial insula: Bu bölge alışkanlığın, bağımlılığın kaynağı. Arzu, nefret, gurur, aşağılama, suçluluk ve özür dileme gibi sosyal duygular da bu bölgeden kaynaklanıyor.

Anterior singulat: Beyinde küçük bir bölüm olsa da işlevi büyük. Görevi, empati kurma, dürtülerin kontrol edilmesi, karar verme süreci ve duyguları düzenleme.

Hipokampus: Hareketlerin davranış biçimine dönüşmesinde rolü var. Hafıza, özellikle de kısa süreli hafıza üzerinde etkili.

Striatum: Beynin ödül merkezi. Yemek yeme, seks, uyuşturucu kullanma gibi durumlarda aktive oluyor.

NEDİR BU DOPAMİN?

Beynin bu dört merkezinde dopamin yüksek yoğunlukta bulunuyor. Dopamin ise, beynin ödül, tutku ve bağımlılıkla ilişkili kimyasal salgısı. Yani, aşık olunca dopamin salgısı artıyor. Onunla birlikte oksitosin ve vazopressin denen kimyasallar da fazlasıyla salgılanıyor. Oksitosin ise daha çok orgazm sırasında ve annelerin bebekleri emzirmesi sırasında salgılanıyor. Bir başka adı şefkat hormonu. Vazopressin ise bağlılık hormonu. Yani sadakatin göstergesi.

GELELİM ALDATMAYA

Şimdi, hanımlar beyler. Hoşunuza giden bir şey yaptığınızda dopamin salgısı artıyor. Beyin bunu ödül olarak algılıyor. E, kim ödül almak istemez? Örneğin seks yapıyorsunuz, beyninizi dopaminle ödüllendiriyorsunuz, sonra bir daha yapmak istiyorsunuz. Uyuşturucu gibi seks de bağımlılık yaratabiliyor. Diyelim ki aldattınız ve bu eylem sırasında yaşadığınız haz, dopaminin miktarını artırdı. İşte beyin bunu bir daha istiyor. Ve doğal olarak, “Aldatan bir daha aldatır” sözü ortaya çıkıyor.

İŞTAHSIZLIK VE UYKUSUZLUK

Ama beyinde de her şey dört dörtlük değil. Dopamin arttıkça, mutluluk hormonu denilen serotonin düzeyi düşüyor. Serotonin uykunuzu, iştahınızı düzenleyen hormon. Serotonin düzeyi azalınca da uykusuzluk çekiyorsunuz, iştahınız kesiliyor. Aşık insanın uyuyamaması, yemeden içmeden kesilmesi bu yüzden. Önemli bir nokta daha var. Serotonin düzeyiniz ne kadar azalırsa, saplantılı, takıntılı aşık olma riskiniz de o derece artıyor. Bir başka deyişle, aşkınıza karşılık bulamadığınızda saplantılı olmanızın nedeni de serotonin.

MUHAKEMENİN YOK OLMASI

Cinsel istek ile aşk beyinde bazı alanlarda fonksiyon azalmasına neden oluyor. Bu alanların en önemlisi, beynin mantık, muhakeme, kişilik, dürtü denetimiyle ilgili frontal bölgesi. Yani aşık olunca karşınızdaki insanla ilgili muhakeme yeteneğinizi kaybediyorsunuz. “Aşkın gözü kördür” derler ya. Neden öyle söylendiğini anlamışsınızdır.

DAĞLARI DELEN FERHAT

Beynimizdeki amigdala bölgesi duygusal hafızamızı barındırıyor. Korkularımızın kaynağı da burası. Geçmişte yaşadığımız bir şeyden korktuğumuzda verdiğimiz tepki burada depolanıyor. Ancak aşkla birlikte amigdala bölgemiz daha az aktive oluyor. Aşık kişinin korkusuz ve cesur olması bu yüzden. Ferhat’ın dağları delmesi, Mecnun’un çöllere düşmesi cesaretlerinden değil, amigdala bölgelerinin etkinliğinin azalmasından.

İLLE DE AŞK

Sonuç olarak aşkı, çok sayıda beyin kimyasalının aynı anda ve çok miktarda salgılanmasıyla oluşan duygu durum bozukluğu olarak tanımlayabiliriz. Böyle söyleyince olumsuz bir şey gibi geldi öyle değil mi? O zaman biraz şiirsellik katalım. Edebi olarak tanımlayalım: Aşk, insan olmaktır. İnsana dair her şeyin ortaya çıkmasıdır. Kendinden başkalarının da olduğunun farkına varmak, bencillikten uzaklaşmaktır. Paylaşmaktır, paylaşmanın olağanüstü mutluluğunu yaşamaktır. Aşk, dünyadayken cenneti bulmak, tanrıya ulaşmaktır!

Sıradaki haber yükleniyor...
holder