Mehmet Coşkundeniz En acı tesadüf
HABERİ PAYLAŞ

En acı tesadüf

Haberin Devamı

Hikayem bir yelken kursunda başladı. Görür görmez aşk, tutku ve heyecan dolu günler... Sonra ilgisizlik, umursamazlık ve elbette acı. Yaptığım fedakarlıkların en küçük bir karşılığını görmemiş olmam canımı çok yakıyor. Ve artık aşk bana çok uzak görünüyor...

Her şey çok iyi giderken birden terk edilmişti. Sürekli düşünüyor ama bunun nedenini bulamıyordu. Bilgisayarında bulduğu bir mail onu bambaşka bir şehre yöneltti. Orada yaşadığı tesadüf ise bütün hayatını değiştirdi...

Yine uykusuz bir gecenin sabahına uyanmıştı. Zaten aylardır sadece birkaç saat uyuyabiliyor, gece boyunca defalarca ter içinde uyanıyordu. Kafasında hep aynı soru vardı:

Neden bitti?

Bir gün önce "Her mesajın midemde kelebeklerin uçmasına neden oluyor" diyen sevgilisi birkaç gün sonra ne oldu da bir buzdolabına dönmüştü?

Ayrılalı 5 ay olmuştu ama bu sorunun cevabını hala bulamamıştı. Bazen ortak arkadaşlarıyla buluşuyor, onlara sorular soruyor ama aldığı cevaplar tatmin etmiyordu. Tüm arkadaşları "Bir bunalım döneminde, biraz izn ver kendini toparlasın, mutlaka seni özleyip dönecektir" diyordu. Ama kendisi öyle olmadığını biliyordu. Zaten dönmesini istediğinden de pek emin değildi. Sadece gerçeği öğrenmek istiyordu, hepsi o kadar.

GEZİ PLANI YAPMIŞTI

Bir akşam yine evde tek başına bir şeyler yazmaya çalışırken kullandığı dizüstü bilgisayarda bir şey dikkatini çekti. Mail kutusunda gönderilmemiş bir mail vardı. Sevgiliyken bu bilgisayarı Hande ile birlikte kullanırlardı. Maili de Hande yazmıştı. Üzerinde gideceği adres yoktu. Murat kalbinin delice attığını hissediyordu. Maile dokundu ve okumaya başladı. Birkaç kişiye hitaben yazılmış bir maildi. Bir gezi planı yapılmıştı. Tarihe baktı, ayrılmadan 1 ay öncesinin tarihiydi. Murat'ın beyninden aşağı kaynar sular dökülüyordu. Kimdi bunlar? Sevgilisi onunla birlikteyken ve ona haber vermeden kimlerle bir gezi planı yapmıştı?

Birden aklına geldi, Hande geçen yaz bir etkinliğe katılmak için seyahat şirketiyle Antalya'ya gitmişti. Yarı iş, yarı tatil gibi bir şeydi. Döndüğünde de etkinliğin çok güzel geçtiğinden söz etmiş, "Keşke sen de gelseydin" demişti. Murat zihnini yokladı, aslında sevgilisinin tavırlarının değişmesi o etkinlikten sonra başlamıştı. O dönemde bu aklına bile gelmemişti. Hande, Murat'ın dünyadaki en güvendiği insandı. Ama anlaşılan orada bir şey olmuştu. Hande'nin yazdığı bu mailde orada tanıştığı insanlarla yaptığı gezi programı olmalıydı.

Peki ama kimdi bunlar?

ARKADAŞINA SORDU

Murat telefonuna sarıldı, Hande'nin her şeyini bilen arkadaşı Didem'i aradı. Didem hiçbir şey bilmiyor gibiydi. Hatta Murat'ı paranoyak olmakla bile suçladı. "Hande öyle şeyler yapmaz Murat. İnan bana siz ayrıldığınızda o da çok ağladı. Hala kendini toparlayabilmiş değil" dedi. Murat telefonu kapadı, gözlerinden akan yaşı durduramıyordu.

Kalbindeki ağırlığı tarif etmesine imkan yoktu. Hissediyordu, dokunmaya kıyamadığı, yanındayken bile özlediği, gece yatarken nefesini dinleyip "Çok şükür yaşıyor" dediği biricik sevgilisi onu aldatmıştı.

Bunu Hande'ye sormayı çok istiyor ama kendine yediremiyordu. Hande'nin sosyal medya hesaplarına da giremiyordu çünkü engelliydi. Ayrıldıktan sonra alkolün de etkisiyle Hande'ye birkaç kötü söz söylemiş, fotoğraf paylaşımlarını eleştirmiş, Hande de onu engellemişti.

Geriye tek çare kalıyordu. Antalya'ya gitmek. Evet, Antalya'ya gidecek, etkinliğin yapıldığı yeri bulacak, kimi görürse sorular soracak ve gerçeği ortaya çıkaracaktı.

HEMEN ANTALYA'YA GİTTİ

Hemen uçak biletini aldı, öğleden sonra Antalya'daydı. Etkinliğin yapıldığı kültür merkezine gitti. Neredeyse 8 ay önce yapılmış etkinlikle ilgili kimden bilgi alacağını bilmiyordu ama şansını denemeliydi. Kapıdaki görevliye bir yetkiliyle konuşmak istediğini söyledi. Görevli bir odayı tarif etti, Murat içeri girdi, 3 masada 2 kadın bir erkek çalışıyordu. Bir masa ise boştu. Murat ne soracağını da bilmeden ilk masaya doğru yöneldi, "8 ay önceki etkinlikte çalışanların kim olduğunu öğrenebilir miyim?" diye saçma bir soru sordu.

Masadaki kadın garip garip baktı, "Nasıl yani? Siz kimsiniz?" diye sordu. Nasıl kıvıracağını bilmiyordu, "Ben" dedi, duraksadı sonra gerçeği söylemeye karar verdi, "O etkinlikten sonra terk edilmiş bir aşığım. Sevgilim buradan döndükten sonra çok değişti ve bir süre sonra da beni terk etti" dedi. Kadın iyice şaşırmıştı. Murat aradığı cevabın bu odada olduğunu hissediyordu. Odadaki erkeğe baktı, o olabilir miydi? Hayır, Hande'nin beğenebileceği bir tip değildi. Kadın, "Beyefendi sizi anlıyorum ama çalışanların listesini veremeyiz. Güvenlik açısından sakıncalı" dedi.

Tam bu sırada kadının hemen yanındaki boş masanın üzerinde duran telefon titreşmeye başladı. Murat önce aldırmadı ama arayan o kadar ısrarlıydı ki dikkati dağılıyordu. O güne kadar hiç yapmadığı bir şey yaptı, telefonu eline aldı, açtı. "Aradığınız kişi yerinde yok biraz sonra arayın" diyecekti. Açarken baktı, arayanın adı "Aşkım" diye kayıtlıdı. Cevaplama tuşuna dokundu "Bebeğim neredesin yaaa saatlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum" cümlesini duydu...

Sonrası büyük bir karanlık, devasa bir boşluk...

TEŞHİS BİLE KONAMADI

Bu satırları bir hastane odasından yazıyorum. Ben Murat'ın arkadaşı Ayhan. O telefonda konuşan kişi Hande'ydi. Hande o etkinlikte tanıştığı bir erkekle aşk yaşamaya başlamış ama bunu açıkça söylemek yerine bahanelere sığınıp Murat'ı terk etmiş.

Murat Hande'nin sesini duyunca olduğu yere yığılmış. Hastaneye kaldırmışlar. Hala kendine gelemedi. Bir teşhis de koyamadılar. Bilinci yerinde ama hiç konuşmuyor. Boş gözlerle tavana bakıyor, hiçbir tepki vermiyor. Hande'yi arayıp durumu söyledim. Gelmek istedi "Sakın gelme" dedim, "Senin yüzünden bu halde, bir de ölümüne sebep olma..."

Murat iyileşecek mi, bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey var; kimse bir insanı Murat kadar sevemez. O, aşkı için her şeyi göze alan, her fedakarlığı yapan biri. Keşke karşılığını görebilseydi.

Keşke sevdiği kadar sevilebilseydi...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder