Mehmet Coşkundeniz Evliliği kurtaracak 5 önemli adım
HABERİ PAYLAŞ

Evliliği kurtaracak 5 önemli adım

Evlilik sadece bir sözleşme değil aynı zamanda kader ortaklığıdır. Bu ortaklık zaman zaman problem yaşasa da aşmak mümkündür. Tabii ki karşılıklı çaba olmalıdır. Taraflardan sadece birinin evliliği kurtarmaya çalışması yetmez.

1 - DİNLE

Eşler arasındaki iletişimsizlik sorunların kaynağıdır. Bu yüzden iyi iletişimi olan çiftlerin evlilikleri daha uzun sürer. İletişim, karşındakini dinlemekten başlar. Eşinizin söylediği her şey önemlidir. Çünkü o sizin eşinizdir. Ne anlatırsa anlatsın mutlaka can kulağıyla dinlemelisiniz. Hele hele konuştuğu şeyl aranızdaki sorunlarla ilgiliyse çok daha dikkatli dinlemelisiniz. Avrupa’da yapılan araştırmalar birbirlerini dinleyen çiftlerin evliliklerinin diğerlerine göre çok daha uzun sürdüğünü ortaya koyuyor.

Haberin Devamı

2 - ANLA

Dinlemek elbette yetmez, eşinizi anlamaya da çalışmalısınız. Karşınızdaki insan ne kadar konuşursa konuşsun, siz onu anlamak için çaba göstermezseniz cümleler havada uçup kaybolur. Burada ‘empati’ çok önemlidir. Yani kendinizi eşinizin yerine koyacaksınız. Söylediği şey size çok aykırı gelse bile bunu onun yüzüne vurmayacaksınız. Eşiniz böylece önemsendiğini, anlaşıldığını hissedecek, rahatlayacak ve sorunun çözümü konusunda adım atılacağına inanacak. Bu da evliliğiniz konusunda umudunu artıracak.

3 - KONUŞ

Dinlediniz, anladınız ve konuşma sırası size geldi. Kimi insan, eşini sadece dinler, seni anlıyorum der ama kendi fikrini söylemez. İşte bu durum, eşinizi çileden çıkarır. Oysa siz de o sorun hakkında mutlaka ne düşündüğünüzü açıklamalısınız. Ya da siz eğer ortada bir sorun görüyorsanız bunu açmalısınız. Ayrıca sadece birbiriniz hakkındaki ya da evlilinizdeki sorunları değil, dünyadaki her şeyle ilgili konuşmalısınız. Eşler birbirinin en iyi arkadaşıdır da aynı zamanda. Konuşabilmeli, birlikte zaman geçirebilmeli ve eğlenebilmelidirler.

4 - SABRET

İnsanların birbirine karşı tahammülü çok azaldı, bunun farkındayım. Ama evliliğin çok önemli bir unsurudur sabretmek. Kötü olaylar karşısında hemen pes etmek, çaba göstermeyi bırakmak, emek vermekten vazgeçmek doğru değil. Benim sabretmekten kastım eşlerin birbirlerine yaptıkları her şeyi sineye çekmek değil yanlış anlaşılmasın. Şiddet, ihanet gibi davranışlar tabii ki affedilecek şeyler değil. Ancak pire için yorgan yakmanın da alemi yok. Sorunları çözmek yerine daha ilk bocalayışta ayrılığı gündeme getirmek doğru bir davranış biçimi olmaz. Üstelik sürekli ayrılıktan konuşmak da evliliğin anlamını yitirmesine yol açar.

Haberin Devamı

5 - SAYGI DUY

Eşlerin yaptıkları en büyük hata, birbirlerini değiştirmeye çalışmaktır. Evlenmeden önce herkesin kendine göre bir yaşam tarzı vardır. Çiftler birbirlerini tanıdıklarında ve eş olmaya karar verdiklerinde bu yaşam tarzını bilerek adım atar. Ne yazık ki evlendikten sonra taraflardan biri (genellikle erkekler) eşini kendi hayatını yaşamaya mahkum etmeye çalışır. eşler birbirinin yaşam tarzına saygı duymalıdır. Evlilik için yaşam formülü şudur: Kimse başkasının hayatını yaşamayacak. Herkes kendi hayatını koruyacak. Çiftler, evlilik için oluşturdukları üçüncü bir hayatı ortak olarak yaşayacaklar. Ancak bu şekilde evliliğin huzurlu ve mutlu bir şekilde devamı sağlanabilir.

Haberin Devamı

CİNSELLİĞİ ATLAMAYIN

Bir evliliğin yürümesindeki en büyük etken cinsel uyumdur. Türkiye’de en önemli boşanma sebeplerinden biri de cinsel uyumsuzluktur. Birbirini anlayan eşler arasında cinsellik önemli bir sorun çıkarmaz. Evlilik, aynı zamanda karşılıklı cinsel eğitim süreci olarak da görülebilir. Zaman içinde erkek ve kadın birbirinin cinsel eğilim ve kapasitelerine uyum gösterirler. Ancak cinsel uyumun sağlanması için bu konuyu tabu olarak görmemek ve mutlaka konuşmak gerekir. Cinsel uyumsuzluk, çoğu zaman bir başka anlaşmazlığın sonucudur. Kadın ya da erkek cinsel birleşmeyi reddederek eşinden öç alıyordur.

ÇOCUK EVLİLİĞİ KURTARIR MI?

Boşanan çiftlerin yüzde 63’ü çocuklu. Yani evliliğin çimentosu çocuk değildir. Çocuk doğana kadar serbest, kaygısız bir yaşam sürmüş olan çiftler, birdenbire ağır bir sorumluluğu yüklenince derin sıkıntı duyabilir, hatta ruhsal çöküntü içine girebilirler. Kendilerini hapsedilmiş, sınırlanmış hissedebilir, bu ağır sorumluluktan kurtulmak için evden uzaklaşmak isteyebilirler. Çocukla birlikte gelen bir başka sorun da özellikle kadında yaşanan cinsel isteksizliktir. Kadının kendini çocuğuna adaması, eşini ihmal etmesi, evde aradığı ilgiyi bulamayan erkeğin gözünü dışarı dikmesi anlamına gelir. Bu da kaçınılmaz bir sonuç doğurur: Aldatmak... Elbette bu cinsel soğukluk sadece kadında yaşanmaz. Erkek de eşinin hamilelikten sonra bozulan vücudunu kabul etmekte zorlanabilir. Bu durumda yapılması gereken çocuk yapma kararını birlikte almak ve en iyi zamanı kollamaktır. Sonuçlarını iyice düşünüp buna eşlerin birbirini hazırlaması gerekir.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder