Mehmet Coşkundenizİhanetin karanlık yüzü bilinçli inkar

HABERİ PAYLAŞ

İhanetin karanlık yüzü bilinçli inkar

İhanetin aması fakatı yoktur. Aldatan kişi hangi gerekçeyi öne sürerse sürsün, hiçbir durumda haklı çıkamaz. Ancak... Elbette ihanete uğrayan kişinin kendisine bunu yapan sevgilisini, eşini affetme ya da affetmeme hakkı vardır. Hangi seçeneği seçerse seçsin hiç kimse onu yargılayamaz. Tabii affetme ya da affetmeme seçeneklerinin gündeme gelmesi için ihanet yüzleşmesinin yapılması gerekir. Bu yüzleşmeden sonra ancak bir karar verilir, uygulamaya konulur. Peki diyelim ki, ihanete uğradığınızı düşünüyorsunuz, hatta bunu kesin olarak biliyorsunuz. Ama yine de bu yüzleşmeyi yapmaktan korkuyorsunuz. Bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Bir insan, aldatıldığını biliyorsa, hatta o gerçeği büyük bir acıyla yaşıyorsa ama yine de o evden, o ilişkiden bir türlü ayrılamıyorsa, mesele sadece sevginin gücü değildir. Mesele, çıkmak için adım attığı anda kapıdan içeri sızacak olan yalnızlık korkusudur. Kişi en büyük acıyı, kendisine yapılan ihanetle değil, o acıyı yaşatana izin vererek, yani aslında kendisine ihanet ederek çeker.

Haberin Devamı

İhanetin karanlık yüzü bilinçli inkar

GÖRÜYORUM, BİLİYORUM

Geçenle rde bir okurumdan gelen uzun bir e-mail tam da böyle bir konuyu anlatıyordu. Hikâyesi, bilmek ve kalmak arasındaki ince çizgide sıkışıp kalmış, adeta kendi hayatına seyirci olmuş binlerce kadının ortak çığlığıydı. “Beni aldattığını biliyorum Mehmet Bey,” diye yazmış. “Telefonundaki mesajları, eve geç gelmelerini, o soğuk bakışını... Her şeyi biliyorum. Ama bir türlü ayrılamıyorum. Neden? Bazen kendime diyorum ki; ben görmediğim sürece, ben sessiz kaldığım sürece bu evlilik devam ediyor.” Kadın, o can yakıcı gerçeği bilerek yaşamayı, o gerçeği göze alıp gitmekten daha güvenli buluyor. Çünkü gitmek, kurduğu düzenin, sosyal çevrenin, eş dost baskısının, belki de kendi kimliğinin yıkılması anlamına geliyor. O düzen, ne kadar zehirli olursa olsun, onun için inşa edilmiş bir konfor ve güvenlik alanı. Bu yüzden ‘bilinçli inkar’ yaşıyor. Her şeyi biliyor, görüyor ama ‘olmamış’ gibi davranıyor. Aslında aldatılan sadece kendisi değil, umutlar, güven duygusu, kendine olan saygısı ve en önemlisi geleceği ihanete uğruyor.

Haberin Devamı

O KORKUNUN KİLİTLERİ

Peki, bizi ne tutar orada? O kapıyı açıp gitmek neden zor hatta imkansız gelir insana?

1- YALNIZLIK KORKUSU VE BAĞIMLILIK

“Bir daha kimseyi bulamazsam”, “Hayatımın geri kalanını tek başıma mı geçireceğim?” gibi düşünceler, o bitmiş ilişkiye insanı bağlayan en güçlü zincirlerdir. Yalnız kalmak, sıfırdan başlamak fikri, mevcut mutsuzluktan daha ürkütücü gelir.

2- ÖZDEĞER EROZYONU

Aldatılan kişi, içten içe “Ben yetersiz miyim? Benim suçum ne?” gibi sorularla boğuşmaya başlar. Bu sorular, özgüvenini yavaşça çürütür ve “Benim zaten daha iyisini hak etme lüksüm yok” inancına dönüşür.

3- TOPLUM VE AİLE BASKISI:

“Yuvanı yıkma”, “Çocukların hatırına dayan”, “Büyüklerin lafını dinle” gibi fısıltılar, kadının gitme cesaretini yiyip bitirir. Oysa çocuklar, mutsuzlukla örülmüş, sahte bir yuvada büyümektense, mutlu ve huzurlu tek bir ebeveynle yaşamayı her zaman tercih eder.

İhanetin karanlık yüzü bilinçli inkar

MUTLAKA İYİLEŞECEKSİNİZ

Aldatılmayı bilmek ve bununla yüzleşmemek, insanın kendisine yaptığı bir işkencedir. Her gün o gerçeğe göz yumarak kendinize işkence edersiniz. Hayat, bir şeyleri görmezden gelerek gözümüzü kapattığımızda devam etmez, kaybolur. Bazen en büyük sevgi eylemi, kendine dönüp, en gür sesle “Ben daha iyisini hak ediyorum” diyebilme cesaretini göstermektir. O kapıdan çıktığınızda yalnız kalmayacaksınız; yanınızda olması gereken o kişiyi, yani kendinizi bulacaksınız. Gözlerinizi kapamayın. O acı, özgürlüğün habercisidir. Başlangıçta can yakacaktır, ama o ateş sizi iyileştirecektir.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder