Mehmet Coşkundeniz O 'Ruh'u arıyorum
HABERİ PAYLAŞ

O 'Ruh'u arıyorum

Nereden basıldıysa o düğmeye, kim bastıysa, bu güzel ülkenin varlığının temeli olan o ruhu yok etmek istediğinden hiç şüphem yok. İnsanları ‘birleştirerek’ değil, ‘ayrıştırarak’ yönetmek istiyorlar, böylesi işlerine geliyor.

‘Kendinden’ olanları bir kenara ayırıp başka herkesi ‘düşman’ belliyorlar. Yarattıkları düşmanları canavarlaştırarak mağdur rolüyle kendi varlıklarını sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Oysa bu ülkenin bir ruhu vardı...

Çocukluğumun Mersin’ini hatırlıyorum. Öylesine kozmopolit bir kentti ki her dilden, kökenden, dinden insan yaşardı Mersin’de. Kimse, kimsenin kökeniyle ilgilenmezdi.

Haberin Devamı

Hiçbir siyasi düşünce insanların arasındaki o dostluğu engelleyemezdi. Sokakta oynarken biz arkadaşımızın Kürt mü, Arap mı, Ermeni mi, Türk mü olduğuyla hiç ilgilenmezdik ki.

Böyle bir bilgi bizim kafamızda hiçbir zaman yer etmezdi ki. Bizim ‘Kürt arkadaşlarımız’ yoktu, sadece arkadaşlarımız vardı. Sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de böyleydi durum.

Mezarlıkta Hıristiyan da Müslüman da yan yana yatardı Mersin’de, durum halen öyle. Bu ülkenin güzel insanlarıydık hepimiz. Hiçbirimizin diğerine üstünlüğü yoktu.

Sonra birileri çıktı, dünyanın en tehlikeli hastalığını, ‘ırkçılığı’ soktu aramıza.

Türk olmanın üstün olmak olduğunu falan aşılamaya çalıştılar. Oysa insan, kendi seçimi olmayan şeylerle övünmemeli. Ben yine o ruhu arıyorum, yine kimsenin ne olduğunu bilmediğim zamanları arıyorum.

Kendim için değil, çocuklarımız için. Niyetim kardeşlik edebiyatı yapmak falan değil. Ama bir baba olarak endişeleniyorum, hatta itiraf edeyim; korkuyorum.

Beni, bizi, bu korkuyla yaşamaya mecbur bırakanlara karşı çıkmak gerekiyor artık.

“Yapma” demeli, “Yeter artık” demeli... Çünkü ben ülkemi de insanları da seviyorum.

ACININ DİLİ OLUR MU?

Lafı hiç evelemeden, gevelemeden söyleyeyim. PKK, dünya tarihinin gördüğü en kanlı terör örgütlerinden biridir. Yaptıkları, bir özgürlük mücadelesi değil, bildiğin katliamdır.

PKK böyle diye, bölgedeki tüm halkı terörist ilan etmekse kelimenin tam anlamıyla hainliktir. Türk bayrağına sarılı tabutun başında ağlayan şehit annesi ile Cizre’de vurulan çocuğunu mezara bile gömemeyip evde buzlar içinde saklayan annenin acısı aynıdır.

Haberin Devamı

Acının dili olur mu bre gafil? Yakılan ağıt ha Türkçe, ha Kürtçe, ha Arapça, ne fark eder?

Terör örgütünün yaptıklarını bir halka mal etmek, bundan halkı sorumlu göstermek ve cezayı onlara kesmek, kusura bakmayın ama salaklıktır. Çünkü sen bu olayların sorumlularına hesap sormak yerine halkı suçlamayı kolay görüyorsun.

Böylesi işine geliyor. Öbür yol çok meşakkatli çünkü. Hesap sormaya kalkarsan koltuğundan kalkmak zorunda kalacaksın.

Oysa oturduğun yerden ve güvenli alanından ahkam kesmek işine geliyor.

Bırak bu işleri kardeşim, bir anayı, bir babayı, bir çocuğu, bir genci, sırf ‘Kürt’ olduğu için terörle özdeşleştiremezsin.

Türkiye’den IŞİD denen bir başka kanlı terör örgütüne katılan çok sayıda genç var.

Söylese: Bazıları çıkıp “IŞİD’de Türkler var, demek ki bütün Türkler terörist” dese tepkin ne olur? Bak benim gibi yap, lafı hiç eveleyip geveleme.

Haberin Devamı

Mesela Almanya, mesela Fransa, İngiltere, Amerika...

Bu ülkelerin yöneticilerinden biri çıkıp “Türkler teröristtir” dese dünyayı ayağa kaldırmaz mısın? Öyleyse bir halkın tamamını terörist diye damgalamayı nasıl kendine hak görürsün?

Hain olma kardeşim, salak da olma. Teröre kanının son damlasına kadar karşı çık ama bir halkın tamamını suçlama. Bak bu da bir oyun biliyor musun, azıcık kafanı kullan, bu oyuna gelme!

Klavye dedikanlıları

Dağlıca ve Iğdır’daki şehitlerimiz yüreklerimizi yaktı. Gözlerimiz kan çanağı, şehitlerimize ağlarken, bazı klavye delikanlıları da sosyal medyadan savaş çığlıkları atmaya başladı.

Gönüllü olacaklarmış, Güneydoğu’ya gideceklermiş, savaşacaklarmış... Geçenlerde internette bir anket yapıldı. Terör sorununun masada mı yoksa silahla mı çözülmesi gerektiği sorulmuş.

Ankete katılanların yüzde 70’i silahla çözülmesi gerektiğini söylemiş. Anketteki ikinci soru ise “Bu ortamda oğlunuzu askere gönderir misiniz?” şeklinde.

Bu soruya yanıt verenlerin yüzde 80’i “Hayır” demiş. E hani silahla çözülmesi gerektiğini söylüyordunuz?

Peki sen oğlunu göndermezsen askere, kim savaşacak teröristle, söylesene? Savaş çığırtkanlarına dikkat edin. Onlar sırça köşklerinden yaparlar bu çağrıyı.

“Hadi kalk git Dağlıca”ya desen, son hız kaçar ortamdan. Bu ortamda silahların susması gerektiğini söylemek cesaret ister. Evet, ben söylüyorum, bu silahlar susmalı.

Adına ‘çözüm süreci’ mi dersiniz, ne dersiniz fark etmez, ama o süreç yeniden başlatılmalı. 30 yıldır kurşun ata ata bitiremediğimiz bu sorunu 30 yıl daha aynı şekilde davransak yine çözemeyeceğiz.

Sadece evlatlarımız şehit olacak, analar ağlayacak, hepsi o kadar. Bu ülkenin artık ağlamaya değil, birlikte gülebilmeye ihtiyacı var.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder